BİR düşünsene… Doğduğun günden şimdiye kadar ne çok şey biriktirdin. Acılar. Hüzünler. Ve belki de mutluluklar. Anlatacağın ne çok şeyin var senin. Ama anlatmıyorsun.
BİR düşünsene…
Doğduğun günden şimdiye kadar ne çok şey biriktirdin.
Acılar.
Hüzünler.
Ve belki de mutluluklar.
Anlatacağın ne çok şeyin var senin.
Ama anlatmıyorsun.
…
HANİ o düştüğün ağaç…
Dut toplarken.
Gerçi kiraz ağacından düşmüşlüğün de var.
Ne çok ağrımıştı ayağın.
Kırıldı sanılmıştı ve ne çok korkmuşlardı annen baban.
Sende korkmuştun en fenasından.
Ama şükür sadece burkulmuştu.
Bir oh çekmişlerdi derinden.
Anlatacağın ne çok şeyin var senin.
Ama anlatmıyorsun.
…
BİR defasında kaybolmuştun.
Ne evinin adresini ezberletmişlerdi ne de üzerinde getirilebileceğin bir yer notu vardı.
Kalakalmıştın bir başına.
Nasıl da başın öne eğilmişti.
Nasıl da ürpertiler kaplamıştı ruhunu.
Küçücüktün.
Korkunun ne olduğunu ilk öğrendiğin andı belki de, bilmiyorum.
Şimdi yaşadığın korkuların anası oldu o korku.
Oradan çoğalıp yayıldı.
Sardı bir ahtapot gibi benliğini.
Caminin minaresinden anons etmişlerdi, hatırladın mı?
Anlatacağın ne çok şeyin var senin.
Ama anlatmıyorsun.
…
BENİM de bir kaybolma hikayem var biliyor musun, anlatmadım sana daha önce.
Bir gece vaktiydi.
Zifiri karanlıktı.
Ay peçesini çekmişti yüzüne.
Bastığım yeri görmüyordum bile.
Ormandaydım.
Elimde çobana götürdüğüm azık ile bir başına avare kalmıştım.
Köye yaklaşıyorum derken uzaklaşmıştım.
Uzaktan köpeklerin uluma seslerini işitiyordum
Ve nasıl da korkuyordum.
Anlatacağın ne çok şeyin var senin diyorum.
Ama anlatmıyorsun sitemini de ilave ediyorum.
Benim de bir farkım yok senden.
Anlatamıyorum.
Sahi anlatsam dinler misin ki!
...
DİNLERİM ben seni.
İnan.
Sonuna kadar dinlerim.
Hem de hiç kesmeden, bölmeden, ara sorular sormadan dinlerim.
Bilmiyorsun sen, ben iyi bir dinleyiciyim.
Anlat.
…
EVDE kardeşler arasında bir kabahat işlenmişti.
Aslında o kadar büyütülecek bir husus değildi.
Ama gizlemeyi tercih etmiştiniz.
Kimse üstüne almamıştı.
Mevzu ortaya öylece bırakılmıştı.
Sen büyükleriydin ya da küçükleri tam hatırlamıyorum
Sorumlu tutulmuştun.
Ve hatırı sayılır bir dayak yemiştin.
Anlatacağın ne çok şeyin var senin.
Ama anlatmıyorsun.
…
OKUL sıralarıydı.
Yerinde duramıyordun.
İçin kaynıyordu.
Motor takılmış gibiydin. Laf söz dinlemiyordun.
Uyarılar hiç etki etmiyordu.
Öğretmen bıkmıştı cetvelle önce avuç içine sonra parmakları top yaptırıp tırnakları acıtırcasına vurmaktan.
Öğrencilere birbirini cezalandırma yöntemini tercih etmişti.
Sen bazılarına merhamet gösterip hafif bir tokatla geçiştiriyordun ama muhatabın tüm gücüyle vuruyordu.
İşte o gün 'Acıma acınacak hale gelirsin' sözünü ilke edinmiştin.
Şimdi bulunduğun durum o günlerin eseri, değil mi?
Anlatacağın ne çok şeyin var senin.
Ama anlatmıyorsun.
…
BÜYÜDÜN sonra.
Çalışmaya başladın.
İş hayatı başkadır tabi.
Kim bilir ne çetrefilli durumlarla karşılaştın.
Buraları bilmiyorum.
Yendin mi, yenildin mi?
Yoksa yendim diyenler mi yenildi?
Sen mi hayattan çekildin yorulup.
Anlatacağın ne çok şeyin var senin.
Ama anlatmıyorsun.
…
EVLENİP barklandın ardından.
Kolay değil.
İki ayrı alem tek bir çatı altında yaşamaya başlıyor.
Bilinmeyen ne çok şey barındırıyor insan böğründe, değil mi?
Sevmiş miydin gerçekten yoksa vakti geldi çoluk çocuğa karıştım diyenlerden misin?
Geçen gün seni bir duvar dibinde görmüşler.
Saçı çakalı karışmış, pejmürde bir haldeydi diyorlar.
Doğru mu bu?
Sevip sevilmeyenlerden misin yoksa?
Karşılık aranmaz derler aşkta ama sevilmemek kötü be.
Çok kötü.
Değil mi?
Yoksa kendini neden harabelere atasın ki?
Neden sokak araları meskenin olsun ki?
Neden duvar diplerinde ayılmamış bir halde görsünler ki seni?
Anlatacağın ne çok şeyin var senin.
Ama anlatmıyorsun.
Neden anlatmıyorsun?
…
SANA bu soruyu sordum ya.
Bana da sordular aslında. Aklımda oradan kalmış.
Düşündüm sonra biliyor musun?
Çok düşündüm.
Ve kalbimizin bir anılar mezarlığı olduğuna kanaat getirdim.
Sen buna istersen 'Acılar mezarlığı' diyebilirsin ya da 'Yıkılmışlıklar mezarlığı.'
Fark etmez yani.
Ne dersen de. Netice değişmiyor çünkü.
Yanına gelsem, bulsam seni.
Otursam dizi dibine, baksam gözlerine.
Anlatır mısın?
Anlatacağın ne çok şeyin var senin.
Ama anlatmıyorsun.
Anlat bu defa.
Olur mu?