Allah dünyada yaklaşık 10.000 tür kuş yaratmış. Bütün bu kuş türlerinin özellikleri, görünümleri, yaşayış biçimleri, yuva yapma şekilleri, göç yolları, beslenme şekilleri birbirinden farklı. Her biri hayranlık uyandıracak özelliklerle dolu. Örneğin ağırlığı birkaç yüz gramı geçmeyen yağmur kuşları, her yıl 4.000 km yolu 88 saat boyunca hiç durmadan kanat çırparak uçabilir, papağanlar dişleri ve dudakları olmamasına rağmen insan sesinin neredeyse aynısını çıkarabilir, alakargalar daha sonra kullanmak üzere topladıkları palamutları gömdükleri yerden 9 ay geçse bile bulup ortaya çıkarabilir, deniz kenarında yaşayan kuşlar yuvalarını suda batmayacak malzemeler kullanarak yapabilir, sinek kuşları saniyede 200 kere kanat çırpıp, havada asılı kalabilir ve saatte 90 kilometreyi aşan bir sürat yapabilir.



Bu saydıklarım on binlerce kuş türünden sadece birkaçı. Ama gördüğünüz gibi hepsi de insanı hayrete düşüren özelliklere sahip. Bütün bunların yanında sırf kuşların göç sistemi bile hala bilim adamlarının çözmeye çalıştığı konular arasında. Düşünün ki, tahminlere göre her yıl 50 milyar kuş bir yerden bir yere göç ediyor. İnsan yön levhaları, pusulalar, yol gösterici bazı bilgiler olmadan hiç bir yere gidemezken, kuşlar on binlerce kilometre yol kat edip istedikleri yere ulaşabiliyorlar. Örneğin uzun kanatlı yelkovan kuşları Avustralya’nın güneyinden, Kuzey Pasifiğin Kutup Bölgesine kadar gidiş dönüşü 30.000 km’yi bulan yolu rahatlıkla uçabiliyorlar. Bu uzun yolculuklar esnasında da hiçbir zaman yollarını kaybetmiyorlar.

Verilen rakamlar gerçekten insanın aklını zorlayan rakamlar. Allah, yarattığı yüz milyonlarca çeşit canlıdan sadece biri olan kuşlarda bile Kudretinin ne kadar büyük olduğunu bizlere gösteriyor.

Bir ayetinde Rabbimiz kuşlarla ilgili şöyle bildiriyor:

Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş kuşları görmüyorlar mı? Onları (böyle boşlukta) Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphesiz, iman eden bir topluluk için bunda ayetler vardır. (Nahl Suresi, 79)



Yaratılan bu on binlerce kuşun arasından en gösterişli olanlarından biri olan cennet kuşu da gökkuşağını andıran rengârenk tüylere sahip bir kuş. En önemli özelliklerinden biri de renklerinin baktığınız yere göre değişiklik göstermesi. Yani tüylerine önden baktığınızda sarı-turuncu renkli görünmesine rağmen, yandan baktığınızda bu tüyler mavi-yeşil bir renk alıyor.

Cennet kuşlarının tüyleri tam ortasından geçen uzun sert bir boru ve bu borunun etrafından çıkan yüzlerce tüyden meydana gelir. Bu tüylerin yumuşaklıkları ve boyları da birbirinden farklı. Ayrıca bu tüylerin üzerinde çok daha küçük tüycükler, küçük tüycüklerin üzerinde de çengel dediğimiz kancalar bulunuyor. Çengeller, tüycüklerin bir fermuar gibi birbirine bağlanmasını sağlıyor. Yapılan araştırmalar sonucunda bu kancaların diğer kuşların tüylerinde bulunan kancalardan farklı olduğu ortaya çıktı. Bu fark nedeniyle de cennet kuşlarının tüylerindeki renkler yanar döner bir etki meydana getirip, renkler maviden yeşile, turuncudan kırmızıya değişebiliyor. Ayrıca cennet kuşlarının tüyleri renk ve desen itibariyle de çok çeşitli. Örneğin büyük cennet kuşunun başı saman sarısı, göğsü kestane rengiyken alnıyla gerdanı parlak yeşil, kral cennet kuşunun kanatları, sırtı ve kafatası kırmızı renktedir. Mavi cennet kuşu da parlak mavi tüylere sahip. Üstelik dişi ve erkek cennet kuşlarının da renkleri birbirinden farklı.



Rabbimiz bu kuşların tüylerinde çok farklı tonlar yaratmış ve bütün bu renkler tüm cennet kuşu türlerinde birbiriyle aynı değil.

Allah’ın yarattığı tüm canlılar gibi cennet kuşları da O’nun sonsuz aklının, sanatının, ilminin delillerinden biridir. Allah dilese tek bir kuş türü yaratabilirdi, ya da böyle güzel bir canlıyı hiç yaratmayabilirdi. Ama yarattığı on binlerce kuş türündeki bu eşsiz güzellikleri gözler önüne sererek sanatındaki, büyüklüğündeki sonsuzluğu bizlere gösteriyor.



Bildiğiniz gibi evrimciler yeryüzündeki tüm canlıların kör tesadüflerle meydana geldiğini savunurlar. Onlara göre bu eşsiz güzellikteki ve benzersiz özelliklerdeki kuşlar da tesadüfler sonucu oluşmuştur. Halbuki kendi renklerinin farkında bile olmayan bu canlıların tesadüfen bu renklere sahip olduğuna inanmak kelimenin tam anlamıyla saçmalıktır. Muhteşem bir yaratılış görüp buna “tesadüf veya rastlantılar sonucu oluştu” demek hiçbir vicdan sahibi insanın kabul edemeyeceği bir şey. Çünkü tesadüfler canlılara kompleks sistemler, organlar veya özellikler kazandıramaz. Zaten evrimcilerin de en bilinen özelliklerinden biri bu gerçeği, yani Allah’ın yaratmış olduğu gerçeğini gördükleri halde çeşitli ideolojik nedenlerle bunu görmezden gelmeleridir. En başta Charles Darwin olmak üzere birkaç evrimcinin Allah’ın varlığını ve yaratışını kabul ettikleri halde savundukları ideolojileri uğruna bu gerçeği kabul etmediklerine dair itiraflarından bazıları şöyle:

Bu mükemmel evreni, özellikle de insanın doğasını izlemekten mutlu olamıyorum. Her şeye dizayn edilmiş kanunların bir sonucu olarak bakmaya eğilimliyim. Ve bütün bu kanunlar açıkça her şeyi bilen, gelecekteki tüm olayları ve sonuçları gören bir Yaratıcı tarafından dizayn edilmiştir. Ama daha fazla düşündükçe daha fazla kafam karışıyor. (Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt II, New York:D. Appleton and Company, 1888, s.105)

Aslında, yaşamın akıl sahibi bir varlık tarafından meydana getirildiği o kadar açıktır ki, insan bu açık gerçeğin neden yaygın olarak kabul edilmediğini merak etmektedir. Bunun (kabul edilmeyişin) nedeni, bilimsel değil, psikolojiktir. (Fred Hoyle-Chandra Wickramasinghe, Evolution Space, New York, Simon & Schuster, 1984, s.130)

Birçok bilim adamı ve teknoloji uzmanının Darwin teorisine dilleriyle hizmet ediyor olmalarının tek nedeninin, bu teorinin bir Yaratıcı olduğunu reddetmesi olduğunu kabul etmek zorundayız. (Dr. Michael Walker, Quadrant, Ekim1982, s.44)

Şu kesin bir gerçektir ki hiç kimse bir dizi değişiklik sonucu tüm fonksiyonlarıyla uçan bir böcek, bir sürüngen ya da bir kuş oluşturamaz. Bunların oluşması için mutlaka bir rehber gerekmektedir. (David M. Raup, "Conflicts Between Darwin and Paleontology", Bulletin Field Museum Of Natural History, vol.50 (Ocak 1979), s.26)

Canlılarda üstelik belli bir amaca yönelik görünen bu düzeni, şans ya da rastlantı ürünü saymak inandırıcı olmaktan uzaktır. (Cemal Yıldırım, Evrim Kuramı ve Bağnazlık, s.108)