Gündelik hayatta otomatiğe bağlanmış davranışlarımızın dışında, hayatın makul bir süresini kendisini daha dingin ve hayatı daha anlamlı kılacak faaliyetlere ayırmak insanı daha verimli ve insanlığa daha faydalı kılar.
Hayat alanımızı kendi kontrolümüzde tutabilmek; değersiz konuşmalardan, öfkeli tartışmalardan, kinlerimizi besleyen insanlardan ve ortamlardan olabildiğince uzak durmakla mümkün olabilir.
Hiç bir ulvi hedef taşımayan insanın, unvanı, makamı, kazancı ne olursa olsun sokaktaki serseriden çok fazla bir farkı yoktur.
Akıl ve irade sahibi olarak diğer tüm canlılardan ayrılan insan, aklını insani veya şeytani olarak kullanabilmektedir.
Bütün canlı ve cansızlar içinde hesap verme şerefine nail olan tek varlık da insandır.
İnsanı eğitmeyen ve daha iyi insan yapmayı hedeflemeyen her eğitim sistemi insan kaybı ve zaman israfıdır.
Bugünkü haliyle ülkemizde eğitim sistemlerimiz, üniversite kapısına kadar anlamsız bir yarış, üniversite kapısından geçtikten, kapağı devlete attıktan sonra bir yatış pozisyonudur.
Yürütülen sistemli veya sistemsiz gayretler, bilinçli ya da bilinçsiz yanlış politikalar nedeniyle sosyal ve kişisel sorumluluk bilinci zayıf bir nesil yetişmektedir.
Duyarsız, algı gücü zayıf, umursamaz bir nesil.
Kâr hırsına kapılmamış tacir, adil olan yönetici, faydalı ilim peşinde koşan talebe, çalışkan ve üretken toplumlar, şirazesi ve terazisi bozulmamış bir ülkenin olmazsa olmazlarıdır.
Dürüst ile dolandırıcıyı, alim ile cahili ayırt edemeyecek zamanlardayız.
Herkesin gemisini yüzdürmek gibi çok önemli bir görevi var.
Bunun için seviyormuş gibi davranmak, problemleriyle ilgileniyormuş gibi yapmak, sürekli birilerini pohpohlamak durumunda kaldığımız, naylondan davranışlar ve bilumum rahatsız edici sunilik.
Bunun önemli bir bölümü rızık endişesinden kaynaklanıyor.
Ezelde takdir edildiğini, kader sicilindeki kayıtlara uygun olarak ecele kadar devam edeceğini bildiğimiz halde...