Halk hikayeleri işlev bakımından çok yönlüdür. Eğlence ve eğitim halk hikayelerinin ana işlevidir. Kıssalarda da amaç aynıdır. Kıssadan maksat hissedir. Bazen olağan üstü şeyler olabilir fakat orada mevzu bahis çıkarılacak ders ve alınacak ibrettir. Olay olmuştur ya da olmamıştır bu çok önemli değildir.
Atlı göçebe hayat tarzında Türkler bu hikayeleri yazı yerine sözlü olarak nesilden nesile aktarmışlardır. Bundan dolayı halk hikayeleri insanların hem eğitim ihtiyacını karşılamış hem de eğlendirmiştir.
Halk hikayeleri kitle iletişim araçlarının seyrek olduğu sıralarda özellikle Doğu Anadolu ve Azerbaycan taraflarında, aşık kahvelerinde icra edilmiştir. Günümüzde de bu yerlerde ve çevresinde halk hikayesi anlatma geleneği sürdürülmektedir. Halk hikayeleri çoğunluğu okuma yazma bilmeyen dinleyici topluluğunun hayal dünyasını geliştirmekte ve ufuklarında farklı pencereler açmaktadır.
Bir hikayenin anlatımı bazen geceler boyu sürmüştür. Dinleyenler bu hikayelerle birlikte bazen Mecnun olup çöle düşmüş, bazen Ferhat olup dağı delmişlerdir. Geceler boyu süren bu hikayeler günümüzde radyolarda yayınlanan arkası yarınlara denk düşmektedir. Dinleyenler bu dinledikleri hikayeleri dilden dile aktarmışlar, adeta nesiller arasında hikaye köprüleri kurmuşlardır.
Halk hikayeleri nazım nesir karışık bir yapıya sahiptir. Nesir kısmında olaylar nazım kısmındaysa duygular dile getirilir. Aşk, ayrılık, hasret ve kavuşma vb... duygular şiirle dile getirilmiştir. Nesir kısmındaki olaylarsa dinleyenlerde merak uyandırmış ayrı bir heyecan haline büründürmüştür. Şiirler türkü formunda söylenir. İşin içine saz ya da başka bir çalgı aleti girdiğinde hikayenin etkileyiciliği ve eğlencesi ikiye katlanır.
Hikayelerin anlatımı aynı zamanda canlı bir gösterimdir. Anlatıcı olan meddah ya da aşık sanki bir tiyatro oyuncusu gibidir. Kötü karakterleri de iyi karakterleri de elinden geldiğince iyi canlandırmaya çalışır. Jest ve mimiklerini ona göre kullanır. İzleyici kendini adeta bir tiyatro salonunda sanır. Bu açıdan halk hikayeleri insanların tiyatro ihtiyacını da karşılar.
Halk hikayeleri sadece eğlendirmez, eğitir de. Çünkü hikayelerde sadece Leyla ile Mecnun ,Ferhat ile Şirin anlatılmaz. Yabancı hikayelere de yer verilir. Bu açıdan insanların roman okuma ihtiyaçlarını da karşılamış olurlar.
Halk hikayelerinde gelenek, görenek ve bir takım kültürel ögeler yer alır. Anlatıcı olan meddah ya da aşık halkın içinden geldiği için bu kültüre hakimdir. Böylelikle anlatıcı kültür taşıyıcı rolünü de üstlenmektedir. Bazı hikayelerde halkı derinden sarsan olayların işlendiğini görürüz. Ercişli Emrah ile Selvihan’ın hikayesinde Şah Abbas’ın Van Kalesi’ni kuşatmasının hatıraları, Köroğlu ve celali isyanlarla alakalı yaşanan olaylar bu hikayelerde anlatılır. Ama tabi hikayeler birebir aslına bağlı bir şekilde anlatılmaz. Anlatıcının ve oranın halkının olaylara karşı tavrına göre anlatılır. Burada da görüyoruz ki halk hikayeleri iyi birer sosyal tarih öğreticisidir.
Halk hikayeleriyle geçmiş yüzyılların yaşam tarzıyla alakalı bilgiler de elde ediyoruz. Örneğin Köroğlu’nun Bolu Beyi Kolu’nda geçmiş yüzyıla ait cariyelik kurumuna dair bazı bilgiler ediniyoruz.
Halk hikayelerinde bazı dini kurallara da değinilir. Anlatıcı bir olayı anlatırken bu olaya paralel bir takım dini bilgiler verir.
Halk hikayelerinin konusu aşk veya kahramanlıktır. Yani bu hikayelerde günlük hayattan kesitler bulabiliriz. Ve insanlara bu olaylar üzerinden dersler verir. Örneğin kızını sevdiğine vermeyen babanın kızının ölümüyle harap olup bu acısını hiçbir şeyin hafifletemeyeceği işlenir. Ve yine bu hikayelerde yeri geldikçe insanların olaylara karşı nasıl durmalarıyla alakalı dersler verilir. Zaman zaman anlatıcı bazı güzel hasretleri överek insanların bu yönde davranmalarını sağlamakta ve yine insanları iyilik ve doğruluğa yönlendirmektedir.
Halk hikayelerinin bir diğer işleviyse dil ve dilin doğru kullanımıdır. Okuma yazma oranı düşük toplumu düşündüğümüzde bu tür metinler iyi bir dil öğreticisidir.
Fıkralar
Fıkraların eğlendirici işlevinin yanı sıra eğitici işlevi de vardır. Eğitici fıkraların başında Nasreddin Hoca fıkraları gelir. Bunların yanında İncili Çavuş ve Bekri Mustafa fıkraları da vardır. Gerek Türkçe ve gerek edebiyat kitaplarında fıkra denildiğinde Nasreddin Hoca fıkraları gelir ve eğitici özelliği üzerinde durulur.
Nasreddin Hoca fıkralarının özellikleri şöyledir; iyimserlik, hayata bağlama ve ümitli olma özelliği, özeleştiri yapma özelliği, hoşgörülü olma özelliği, tedbirli olma özelliği, içki alışkanlığının kötülüğü, dış görünüşe önem vermeme, evlilikte uyumlu davranma, dini inançlar başlıca özellikleridir.
İncili Çavuş fıkralarının Nasreddin Hoca fıkraları kadar eğitici yönü bulunmamaktadır. İncili Çavuş fıkralarından tespit edilen 87 fıkranın sadece 8 tanesinin eğitici yönü bulunmaktadır. İncili Çavuş fıkralarında devlet düzeninin aksaklıklarının giderilmesi hedef alınır.
Bekri Mustafa fıkralarının tespit edilen 111 fıkrasından sadece sekizinin eğitici yönü bulunmaktadır. Bekri Mustafa fıkralarında içki ve sarhoşluktan söz edilir. Bu fıkraların eğitimdeki işlevi ise çocukların içki ve meyhaneden uzak durmaları sağlanmış olabilir.
Masallar
Masallar, eğlenmek ve hoşça vakit geçirmek için genellikle masal anaları tarafından anlatılan halk anlatmalarıdır. Bunun yanında eğitici işlevleri de vardır.
Bilge Seyidoğlu, ”Masal ve Masal Anlatanlar” adlı makalesinde masalların eğitici işlevi üzerinde şöyle durmaktadır: ”Çocukların çok sevdiği masallarla eğitim son derece etkili bir yoldur. Belirli bir yaşa gelmeden çocuğa istenilen şekli verebilmek son derece kolaydır.”
Çocuklar masallarla sevmeyi sevilmeyi ve milli kimliklerini kazanırlar. Türk masallarının dini eğitime katkısı da vardır.
Halk masallarının çocuk eğitimine, sosyal hayata, problemlerin çözümüne, halk hekimliğine katkısı yadsınamaz.
Halk masalları çocuğun duygu, düşünce ve hayal dünyasına katkı sağlar. Ana dilin korunması ve geliştirilmesinde katkısı büyüktür. Bu konuyla alakalı Pertev Naili Boratav şu önemli tespiti yapar: “ Çocuğa anadilin, bir işçi elindeki alet gibi nasıl kullanıldığını öğreten , ona bu dilin türlü hünerlerini, kıvraklığını, zenginliğini, ilk gösteren, kişiye kendi dilini konuşmayanlardan uzaklaştırıcı, onu konuşanlara yakınlaştırıcı, duyguyu, -ninelerin, tekerlemeleri, türkülerin yanı başında, ama herhalde onlardan daha geniş ölçüde- ilk aşılayan masallardır.”
Her masal insanı eğlendirse de sadece çocuklar için değil büyük insanlar içinde masallarda dersler vardır. Tüm masallarda mutlaka kıssadan hisse vardır.