Kurtuluş Savaşı sona ermiş, işgalci güçler çekilmiş, 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları belirlenmiştir. Ancak özellikle İngilizlerin ısrarı ve direnmesi sonucu misakı milli sınırları içerisinde olan Musul, Kerkük ve çevresinin statüsü iki devlet arasında halledilmesi gereken bir mesele olduğu şayet Türkiye ve İngiltere bu meseleyi çözemezlerse o zaman milletler cemiyeti karara varacaktır, denmiş ve Musul Kerkük ve çevresinin statüsü sonraki bir zamana ertelenmiştir. Oyun içinde ‘İngiliz oyunu’ vardır.
29 Ekim Cumhuriyet’in kuruluşunun üzerinden bir yılı aşkın bir süre geçmiştir. Takvim yaprakları Şubat 1925’i göstermektedir. Geçen bir buçuk yıllık süre içerinde İngiliz casusları boş durmamış Doğu Anadolu’da şeri hükümlere dayalı bir Kürt devleti kurmak için gerekli şartları hazırlamışlardır. Tarihte adından Şeyh Said İsyanı olarak geçen isyanın hazırlıkları büyük bir gizlilik içerisinde olanca hızı ile devam etmektedir. Mehmet Zeki, Çapakçur, sonradan adı Bingöl olan ilçenin başöğretmeni olarak görev yapmaktadır. Türkiye’nin ufuklarında ay yıldızlı bayrakla donatan 16. Türk devleti olarak doğan bu yeni yönetimin ana ilkesi insanın insana kulluğuna son vermektir. Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı vatansever, milliyetperver öğretmen Mehmet Zeki, yeni yönetim hakkında ilçenin ileri gelenleriyle toplantılar yapar, yapılan toplantılara katılır. Toplantılarda Cumhuriyet yönetiminin faziletlerini anlatır. Bu toplantılar esnasında gördüğü ve edindiği izlenimlerle genç Türkiye Cumhuriyet’i ve onun kurucusu Gazi Mustafa Kemal aleyhinde bir büyük kalkışma ve isyanın tohumlarının atıldığını görür. Bu arada Cumhuriyet ve onun kurucusu olan Mustafa Kemal’e karşı olduğunu gittiği her yerde ve katıldığı her toplantıda dile getiren Şeyh Said Çapakçur’u ziyaret eder. Şeyh Said’in başını çektiği Cumhuriyet düşmanı ayrılıkçı ve gerici güçler bir büyük isyan için var güçleri ile hazırlık yapmaktadırlar. Mehmet Zeki, yakından şahit olduğu bu durumu; Çapakçur Kaymakamı Hüseyin Hilmi’ye iletir. Kaymakam olanlar karşısında suskundur. Mehmet Zeki bu defa bu isyan hazırlığını Genç Valisi İsmail Hakkı Bey’e iletir. Sonuç alamaz. Üzgündür, kırgındır ama yılgınlığa düşmez. Bu defa da ili ve ilçeyi atlayarak telgraflarla doğrudan Ankara’ya, Mustafa Kemal’e ulaşır. Çektiği üç ayrı telgrafla Ankara’nın dikkatini çekmeye çalışır. Ankara, Genç valisinden konuyla ilgili bilgi ister. Valilik verdiği bilgide “ihbarın asılsız olduğunu, öğretmenin bir ot ve saman meselesi yüzünden iftira attığını” ileri sürer. Öğretmen Mehmet Zeki, asılsız suçlamalarda bulunduğu gerekçesi ile önce başöğretmenlikten sonra öğretmenlikten alınır ve mahkemeye verilir. Kendisinin katılmadığı yargılama sonucunda gerçek dışı suçlamalarda bulunduğu gerekçesiyle üç ay hapis ve beş Osmanlı altını para cezasına çarptırılır. Bu hükmün verildiği günden üç gün sonra, 13 Şubat 1925’te Şeyh Said isyanı başlar. Şeyh Said ve taraftarları 16 Şubat 1925’te Genç valiliğini basar valiyi ve öteki görevlileri esir alır. “Emir-ül Mücahidin Muhammed Said Nakşıbendi” adı ile yayınladığı bildirilerle “dinin elden gittiğini” Türkiye Cumhuriyetine karşı harekete geçilmesini için halkı ayaklanmaya çağırır.
Devam edecek…