Bir bakıma ahlakın da askerleridirler. Arkalarında kendi gölgelerinden başkası olmayan, hiçbir tarafa eğilip bükülmez, alınıp satılamaz bir vicdan askerleridir onlar.
…Bir bakıma ahlakın da askerleridirler.
Arkalarında kendi gölgelerinden başkası olmayan, hiçbir tarafa eğilip bükülmez, alınıp satılamaz bir vicdan askerleridir onlar. Bir şeyi eleştirirken düşman olmak, bir şeyi överken de taraftar olmak gibi bir amaç, güdü ve beklenti içerisinde değildirler ve olmaları da zaten kendi içsellikleri ile çelişik olması dolayısıyla son derece net, keskin ve vakarlı bir duruş sahibidirler.
Tek sermayeleri vicdanları ve logosun tetiklemesidir. Ne elleri, ne dilleri ne usları zincirlere vurulamaz, vurulsalar dahi bir kıymet ifade etmez olanlardır. Hakkın, hukukun, insan ve onun haklarının en tutkulu savunucuları ve yanlışın protesto sesidirler.
Ölümsüz korkaklık onların sokağına uğramamış ve ya uğrayacak cesareti bulamamış olanlardır. Mızrak cinsinden bir tek silahları kalemleri ve düşünceleri olan bu zümre, herhangi bir yer, oluşum veya kişiye bağımlığı haysiyet ve onurlarına suikast olarak algılar ve dolayısıyla uzunca bir mesafe korlar aralarına.
Kin, nefret, bağnazlık gibi ilkel dürtüler değildir onların beslendikleri. Tek amaç ve hedefleri insana ve onuruna yakışan bir özgürlüktür sadece. Karşılarında kimin ve nasıl bir gücün olduğu düşünecekleri son şeydir onların. İlk ve tek düşünce onur ve özgürlüktür.
Zaman ve mekân üstüdürler. Ele avuca sığmaz, tutulamaz, zapt edilemez ve herhangi bir şey karşısında sesleri kısılamaz bir zümredir. Öyle zaman olur ki iktidarı, yargıyı ve Din tebaasını hepten karşısına alır ve söylemek istediği ve inandığı her ne ise ve ne pahasına olursa olsun söyleyecek olan bir zümredir.
Yok denecek kadar azdırlar. Kimsesiz ve yapayalnız olmalarının yanı sıra fakir, sahipsiz ve taraftarsız kişilerdir. Ama tarih hep ve tek onları yazar, onları konuşur ve hep açtıkları bir çığır mesabesindedir. Sisteme ve ondan beslenenlere şirin görünmez ve böyle bir niyet içerisinde de değildirler. O sebeple sevilmez, sempati duyulmaz ve hatta seslerinin kesilmesi için her türlü entrika ve komploya hedef kitledirler.
Vicdanın askerleridirler. Ahlak askeri…
Her türlü teklifin yapılabilir bir kitle olmasına rağmen, teklife cesaret dahi edilemez olanlar yine onlardır. Zira onlar vicdanın, ahlakın ve doğrunun şaşmaz savunucusudurlar. Alçaklığın karesi ancak bu kitle eliyle çözülür ve alçaklığın karesi ancak bu kitle eliyle mağlup edilir.
Her türlü baskıyı, şiddeti, cezayı, sürgünü ve açlığa terk edilmeyi en başından bilmeleri dolayısıyla ıslahı, korkutulması ve zapturapt edilmesi mümkün olmayan bir zümredir.
Aykırıdırlar ve özgün. Özgür olmanın ve düşünmenin ibadet olduğunu, itirazın vecibe olduğunu ve ancak bunlarla itminan olunacağını bilen zümredirler. Takdir edilmek, taltif edilmek, tasnif edilmek gibi bir beklenti gündemlerinde dahi bulunmaz. Sadece sorar, sorgular, yargılar ve deşifre ederler ne pahasına olursa olsun.
Her zaman iz bırakırlar
Aslın da böyle bir amaç ve hedefleri de yoktur. Lakin mümtaz ve mümeyyiz olmaları sebebiyle derin izler ve derin yaralar bırakılar tarihin her sayfasına. Bütün müstekbirlerin tek ve en korktukları zümre yine bu taifedir. Özgürlüğün bulunduğu yerde despotizm, özgünlüğün bulunduğu yerde yasak ve her ikisinin bulunduğu yerde seçkinler ve köleler olmayacaktır.
Barbarlığa, zulme, ayrımcılığa, statükoya başkaldıran, sözünü esirgemeyen ve her türlü bedeli gözüne almış bu zümre, tarihin ıslah edemediği/ edemeyeceği şımarık çocuklarıdır aynı zamanda. Ve o şımarıklığın son derece şık düştüğü, alabildiğince yakışık aldığı, üzerlerine biçilmiş kaftan gibidirler.
Bulunduğu zaman dört elle sarılması gereken en yüksek karakter sahibi olan bu zümre, hazindir ki hep öldükleri, hep yitirildikleri ve hep etkisizleştirildikleri zaman farkına varılmış olan zümredir.
Kim bilir, belki de haklarında ki en hayırlı olanı da buydu. Zira sonradan fark edenlerin sonra ki fark edişlerinde ki bayağılığı da en açık görecek zümreydi.