Öyle ya da böyle eşitliyor hayat bizleri. Bizler bu eşitlemenin farkında olmasak da, bizden habersiz olsa da eşitleniyoruz hayat içerisinde. Bir bakıma muhteşem bir döngüdür bu. Dünün kibirli ve küstah olanlarına söylediğimiz ağır söz ve eleştiriler, kibirli ve küstahlaştığımız süreç içerisinde bir başkası tarafından bizler için dillendiriliyor ve eşitleniyoruz.
Eşitleniyoruz bir şekilde
Asla gitmem, konuşmam, aramam dediklerimizi arıyor, konuşuyor ve iletişim kurmak zorunda kalıyoruz.
İstemem diyen istiyor.
Vermem diyen veriyor.
Almam diyen alıyor ve eşitleniyoruz.
Sahip olduğumuz sağlık, maddi güç ve makamsal mevkiler şımartıyor ve duyarsız kalıyoruz sağ ve solumuza. Sanki Dünyanın merkezindeyiz ve her şey etrafımızda dönüyormuş gibi. Sonra bir şey oluyor ve hiç akla gelmedik, gelmesi mümkün olmayanla yolumuz kesişiyor istiyoruz, rica ediyor ve yardım talep ediyoruz. Küstahlık, gizli bir eziklik, utanca bırakıyor yerini ve eşitleniyoruz.
Eşitleniyoruz bir şekilde. Sünnetullah bu ya, patronlar işçi işçiler patron oluyor. Fakirimiz zengin, zenginimiz fakir oluyor. Sağlıklımız düşüyor yatak yorgan ve yine eşitleniyoruz. Memur amir oluyor, amir memur. Amir, memuruna tepeden bakıp burun üstü istek, talepler ve emirler serdederken, memur olma sırasını bekleyinceye kadar kibrin uçlarında geziniyor. Memur, amirinin bu burun uçlu kibirli tavrına karşın ardı ardına küfürler ediyor içten içe ve sonra amir oluyor…
Altta ki üste çıkıyor ve üstteki alta düşüyor ve yine eşitleniyoruz. Farkında bile değiliz bu muhteşem örgünün ve döngünün. Can yakanın canı yanıyor. Canı yanan, yanmış canın farkında olmadığı için her şeyin herkesin yanına kar ediyoruz kaldığını zannediyor ve farkında bile olmuyor eşitlenmişliğin…
Giden dönüyor ve kalan gidiyor bu süreç içerisinde. Herkes yekdiğeriyle yer değiştiriyor. İnceden inceye, gizli gizli ve muhteşem bir ahenk içerisinde eşitleniyoruz.
Gülen ağlıyor ve ağlayan gülüyor zaman içinde. Dün, ağlayanın yanında olmayanlar, yalnızlığın ne menem şey olduğunu anlayarak eşitleniyor.
Bir şekilde eşitleniyoruz
Senin intikamını benden ve benim intikamımı senden alıyor ve eşitleniyoruz. Acılarımız, sevinçlerimiz, kin ve nefretlerimiz birbirine karışıyor, sen ben oluyorsun ve ben sen oluyor eşitleniyoruz.
Elimize geçen imkân ve olanakları, dünün yaşanmışlıklarının intikamını almak için daha da bileyliyoruz. Geçmiş yaşanmışlıklarda üzerimizde yapılmış ameliyatları unutup eşitleniyoruz.
İstesek de istemesek de bu muhteşem döngü bizleri eşitliyor. Bir bakıma her birimize aynı şans ve imkanı sunuyor. Farkında olup ya hakkını veriyoruz ya da pas geçiyoruz. Pas geçmiş olsa bile, fark etmemiş, anlayamamış olsak bile bir şekilde yine de eşitliyor.
Tüm kör ve sağır kalmışlıklarımıza, umarsızlık ve duyarsızlıklarımıza rağmen, geçen yıllar içerisinde bir bir anımsıyoruz elimize geçen ama berhava ettiğimiz kozlarımızı. Ve sonra fark ediyoruz ki, kendimizden beri sandıklarımızla yollarımız kesişmiş, birbirimizle içiçe geçmiş ve eşitlenmişiz.
Eşitlik anlayışımızın, eşitlenme ile denk olmayışı yanılgımız, eşitleniyor oluşumuzu kavramamıza engel teşkil ediyor. Ama adalet çizgisi kendi ağını örerek eşitliyor bizleri.
Hayat ile hayatiyet arasında ki farkın, yaşanmışlıklara bir bir dokunduğu, etkinin, yetkinin, varlığın ve yokluğun el değiştirmesiyle de eşitleniyoruz.
Hiç birimizin hanesine çakılı puan değil yapıp ettiklerimiz. Ukbası baki ama Dünyada mutlaka eşitleniyoruz.