Vazife edindim kendime okunandan daha ziyade dokunanlar ile nikâh kıyacağım diye. Kaç akit yaptım, nice sözler verip bedeller ile belini kuşadığım sevgilim, yüreğin rahmine düştüm.

İncindim, kırıldım, ötelendim, ayaklarıma çelmeler atıldı ve atılan iftiralar, yapılan itibar suikastları ile ben, gönülde rahme düştüm. Bulunduğum evi, pazarı, sokağı ve doğayı dinledim, eşlik ettim eşsiz seslerine ve ben kuru yaprakta rahme düştüm.

Büyüsü ve tılsımı olan, kasıp kavuran, direnilse bile kalbe ve yüreğe, hele de vicdana tam on ikiden atışlar yapan ben, düşmanlarımın bile engellenemez iltifatlarına, kalplerinden dışarı sızan karşı konulamaz hayranlık ve saygının rahmine düştüm.

Kendi derinliklerime isteye isteye çağırdığım ama istemeye istemeye konuk olanları o derinlikler içinde nefessiz, takatsiz, dirençsiz bıraktığım tek başınalığım dolayısıyla koca bir kitlenin ve üstelik iflah olmaz haramzade kitlenin göz ve gönül rahmine düştüm.

Kuru, kupkuru güz yaprakları gibi dökülen, oradan oraya savrulan, meta ile kurdukları hayâsız ve haram ilişki sahibi bütün dincilerin yavan tezleri, iddiaları, yalanları ve aldatmaları içerisinde boy verdim, filiz verdim, sürgün verdim ve ben umudun, inancın, direncin rahmine düştüm.

Göz çukurlarına doldum her birinin. Akıp düşmesin diye göz pınarlarımdan bile sakındığım duruşun, tavrın, omurganın, haysiyet, şeref ve namusun rahmine düştüm.

Bütün hırsızların, namussuzların, sahtekârların; Allah ile aldatıp Allah ile kandıranların, istismar etmedik değer bırakmayan ve hemen akşamın da alkol, zina, şehvet, şöhret ve uyuşturucu kokan dinsel ayinlerinin önüne sütre oldum, engel oldum kütüğün, kayanın ve taşın rahmine düştüm.

Gözlerim ve dahi kulaklarımla izliyorum hayâsız ayinlerini. Sessiz, sedasız ve sözsüz değil, düpedüz haykırarak hakaret ediyorum yüzlerine yüzlerine ve yaktıkları her bir sürgünün, her bir fidan ve ağacın acıları kulaklarımı sağır ederken ben alevin, ateş ve korun rahmine düştüm.

Mahrem ve alabildiğine kin dolu gülücüklerim, elinden gelen her şeyi sonuna kadar serdetmiş olmama rağmen mahcup ama mağrur duruşum, her tarafı yara ve bere içerisinde, oynanan oyunun bütün büyüklüğüne rağmen yalanın evi olmaz düsturuyla blöflerini görüyor dikleşmenin, artırmanın ve üzerine üzerine yürüme şuur, bilinç, erdem ve cüretin rahmine düştüm.

Damaklarımı kanatan her bir sözcüğü tekrarlaya tekrarlaya tadını çıkarıyorum. İçimi yalayıp geçen yangın ile mutluluk dalgası üzerinden bir bağ kuruyor ve henüz el değmemiş, kirlenmemiş, bakir düşlerimle ben edebin, kurallı ve kuralsız yakıcı bütün cümlelerin rahmine düşüyorum.

Dudak büküyorum umarsız, duyarsız ve vurdumduymazlara. Utanır be insan, döner de bir bakmaz mı böylesi köz türü yanışlara? Hüsran ve umut döngüsü içerisinde hayat ve hayatiyet ile bir kez daha nikâh tazeliyor şahit ve şehit olmanın rahmine düşüyorum.

Korkular kuşatmış her birimizi. Birbiri ardısıra dizilmiş yığınlarca ters köşe sorular dik dik bakıyor her birimizin göz bebeklerine. Hayatı mı çok sevmiştik yaşamayı mı? Neydi direncimizi kökünden kurutan şey? Sırat köprüsünden bile isteye attığım kendim Cehennem ve ölümün rahmine düşüyorum.

Her tarafım asılmamı isteyen ve bekleyen cellatlar ile dolu. Altımı eşeleyip duruyorlar. Daha fazla neremden vururlarda canımı daha çok acıtırlar diye kıvış kıvış dönen zebaniler, giyotin sehpaları kurmuş avazları çıktığınca bağırarak ‘’ affın yok, merhamet yok ve ölmelisin ‘’ nidalarının tam orta yerinde ölümsüzlük,  ibret ve hakikatin rahmine düşüyorum.

Bunca kin ve nefret dolu kalabalıklar ‘’ ilk taşı kim atacak ‘’ diye birbirlerinin gözlerine davetkâr ama korku dolu bakışlarını gizlemeye ve saklamaya düşsün ben, doğmak için ölmenin, bir düşüp bin kalkmak için onurun, direncin, devrim ve kelime-i Tevhid’in rahmine düşüyorum.

Tuhaflıklar, hayasızlıklar ve ayıplar üzerine kurduğunuz düzeninizi başınıza geçirip, yüzlerinize balçıkla tükürmek, kanser olmuş kimlik, kişilik ve karakterinizi daha bir görünür kılmak, daha bir deşifre etmek için netlik ve şeffaflığın rahmine düşüyorum.

Bir diğer taraftan bir kez daha titiz bir tahlile tabi tutuyorum yüreğimi. Bir kez daha esaslı bir nedamet getirip huşu, saygı ve sevgi ile önünde eğildiğim Allah’a söz vererek kirli bir zihinden tertemiz ve berrak bir amaç, niyet ve muştunun rahmine düşüyorum.

Yol uzun, niyet halis ve amaç pirüpak ve ben GÜL’den vaz geçip DİKENİN rahmine düşüyorum…