Narsist kişiler sürekli çevresindekileri aşağılarlar. Yok sayarlar. Çoğu defa bir eşya muamelesine tabi tutarlar. Toplum nezdinde bu gibi davranışları yapmayı eğlenceli bulup ortaya çıkan durumdan marazi bir zevk duyarlar. Burada kaçırılan husus insanın yaptığı her şeyi esasen kendisine yaptığı gerçeğidir.

Aynaya tükürenin kendisine tükürdüğünü unutmasıdır. Zira her insan bir diğerinin eylem aynasıdır. Hele yakın ilişkide bulunduğu kişiler bu konuda daha berraktır. Kendini onların mimik, tavır, ses ve tonlama aynalarında seyredebilirsen eğer bir nevi bedava danışmanlık hizmeti almış olursun.

KIZIM Ayşe Nur’un geçen hafta bugün kendisine hayat aynası olarak seçtiği Hakan Uğuroğlu ile Samsun’da gerçekleşen düğününün dönüşünde arkadaşım “Uzun Hava Ferit”in Kırıkkale’de yaşayan anne babasına akşam yemeğine uğradık. Muhabbet coştu ve taştı tabi.

Ömürden, yaşlılık durumlarından bahis açınca bu sırada validesi Rengin Anne “Allah ucuzlatmadan alsın” cümlesini kullandı.

Duyargalarım hemen harekete geçtiğinden tekrar ettirdim ve birkaç gündür bu konu zihnimde dönüp duruyor.

UcuzlatmamaIı insan kendini.

Buradaki ilk tuzak başkasına ucuzmuş gibi davranmaktır. Atlanan husus ise kişi aynasına ucuz davrandığında kendini ucuzlattığı gerçeğidir. Bu sebeple yakın ilişkilerin her türünde bu meselenin altı kalın kalemle çizilmeli ve nefsin bu yöndeki kışkırtmalarını fark edip tuzaklarını kırıp atmalıdır.

Ucuzlatmak fiyat düşürmek, indirim yapmak, tenzilata tâbi tutmak demektir.

Allah’ın değer verip yarattığı, hayat verdiği, akıl ile kalp gibi muhteşem ihsanlarda bulunduğu, özgürlük ve irade gibi değeri hiçbir şeyle asla kıyas edilemeyecek ihsanlarının yanı sıra bildiğimiz ve bilmediğimiz nice özelliklerle donatılarak diğer varlıklardan farklı olarak sorumluluk yüklenen insana ucuzmuş muamelesi yapmak kimin haddinedir?

Bu sınırı aşmaktır. Yerini bilmemektir ve insana kesinlikle yakışmamaktadır.

Kişi kendini de ucuzlatamaz. Buna hakkı yoktur.

Kendini ucuzlatan, değerini takdir edemeyen, biricikliğinin farkına varmayan, evrendeki varlık sebebini çözemeyenler başkalarını da bunun kapısını aralamış olurlar. Çok tehlikeli bir tutumdur zira buradan niceleri doluşurlar.  

Sonrasında ise gelsin stresler, kaygılar, korkular ve depresyonlar.

İnsanın ilk yüklendiği farz kendisini bilmesinin lüzumudur.

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’e muhatap olmak yani Rabbimize muhatap olmak değerlerin en büyüğü, kıymetlerin en yücesidir. Dünya tarihi boyunca gelen tüm peygamberler insanlığa bunu hatırlatmadılar mı? Vahyin dâveti bu kıymetin ispatı değil midir?

O halde kendini bilme farzı kendini ucuzlatmamak anlamına gelmiyor mu?

Kendini ucuzlatmayan, değerinin bilincinde olan insan düşmanını da ucuzlatmaz, ucuzlatamaz.

Buna hakkı da yoktur. Onun haysiyetini korumakla, onurunu yere düşürmemekle yükümlüdür. Bu kural savaşlarda bile geçerlidir. Kendi dininize davet ettiğiniz bir kişiyi ucuzlatamazsınız örneğin. Eğer o kişiyi değersiz görürseniz, ucuzlatırsanız nasıl çağrıda bulunabilirsiniz?

Ucuzlatmanın çok çeşitleri vardır.

Mesela kişinin bedenini hakir görüp horlaması bunlardan biridir. Ruhu yücelteyim derken bedenle ilgili küçümseyici söylemler geliştirerek onu aşağıda görmek yanlıştır. Buna da hakkımız yoktur. Rabbimizin bedenimiz üzerinde açığa çıkan esmalarına bakmak bu anlamak için yeterlidir.

Bedeni ucuzlatırsak beynimizin aldığı hazzı vücut yoluyla elde ettiğimiz gerçeğini nereye koyacağız? Aynı şekilde acıyı da biyolojimiz üzerinden tarif etmez miyiz? İşkenceler beden üzerinden yapılmaz mı diğer aşağılayıcı psikolojik yöntemlerin yanı sıra. Savaşlarda neden “Müsle” yapmak yasaktır örneğin?

Haşrin bedenlenerek olacağı gerçeğini hatırlarsak buradaki ayıbımızın büyüklüğü apaçık görülür.

Yüceltme, ululama eylemleri de başkalarını ucuzlatmak için kullanılan yöntemlerindendir. Peygamberler için ilgili kavimlerin “Neden melek değil?” demeleri de güya meleği yüceltirken insanı ucuzlatmak anlamı taşımıyor muydu?

Kendi anlamını buldurmak üzere gelen Nebilere bu tür davranışlar insanın kendini ucuzlatmasıydı. Demek ki, kişinin anlam arayışı ve hayata anlam katma çabası ucuzluktan kurtulma arayışıdır.

Kendini ucuzlatmamak yaşadığın çağın kıymetini bilmek, vakti değerlendirmek, ömür sermayesini doğru şekilde sarfetmek, günlük politik geviş getirmelerden uzak kalmak, kendini disipline etmek, sahih prensipler geliştirmek, oluşturduğu sabiteleri özenle doğruluk üzerinde ilerletmek, adaleti esas almak, muhalifinin hakkını korumak, düşünce evrenini genişletmek, zarif yaşama üslubunu kazanmak ve kâinatın kutlu misafiri olma şuurunu beslemekten geçer.

Demem o ki; arkadaşımın validesi haklı. Anadolu insanı kendi evlatlarının gözünde bile ucuzlamadan, ele ayağa düşmeden, başkalarına muhtaç kalmadan öteye kanatlanmak istiyor.

Allah’ı unuttuğumuzda ve haşa Allah yokmuş gibi yaşadığımızda ucuzlatmanın en dehşetlisini, en ağırını ve en yakışmayanını ortaya koymuş olduğumuzu söylemeden geçersek bu yazı eksik kalır.

Rabbimizin değer vererek yarattıklarını ucuzlatmamak kendimizden başlamak üzere ilk görevimizdir.

Ya Selam.