TÜRKİYE’DE EĞİTİM SORUNU-3
Üçüncü maddeye ilişkin, laiklik ilkesinin yanlış tanımlanması ve
uygulanmasına bağlı olarak din eğitimi ve öğretiminin verilmemesi,
eksik verilmesidir. Bu nedenle yanlış mecralarda, cemaat
yapılanmalarında din eğitimi verilmeye başlanmış, toplumun bu
konudaki talebinin karşılanması için Kur’an kursları kurulmuş, İmam
Hatip Orta Okulu ve Liseleri kurulmuştur. Bu okullarının
kurulmasının nedeni Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda bu
talebin karşılanmamasıdır. Ayrıca söz konusu okullar devlet
tarafından değil, milletten toplanan paralarla gönüllü kuruluşlarca
kurulmuşlardır.
Laiklik, din, vijdan ve ibadet özgürlüğü ve bu özgürlüğün devlet
tarafından teminat altına alınmasıdır. Ülkemizde genelde 2000’li
yıllara kadar, özelde ise 2012 yılına kadar laikliğin din ve devlet
işlerinin birbirinden ayrılması olarak anlamlandırılması ve
uygulanması nedeniyle ilk okul, orta okul ve liselerde gerçekçi ve
doyurucu din eğitimi ve öğretimi yapılmamış, din kültürü ve ahlak
bilgisi dersi verilmekle yetinilmiştir.
Halbu ki laiklik ilkesi gereği din eğitimi ve öğretimi devletin
temel amaç ve görevlerinden bir tanesidir. Bu bağlamda devlet hem
en temel görevini yapmamış hem de hak gaspında bulunarak insan
haklarını ihlal etmiştir.
Nihayet bu anlamdaki insan hakları ihlallerinin giderilmesi
konusunda 2000’li yılların ortalarından itibaren olumlu adımlar
atılmış, 2012 yılında 4+4+4 şeklinde formüle edilen ve zorunlu
eğitimi 12 yıla çıkaran yasal düzenleme gerçekleştirilmiştir. Kamu
oyunda 4+4+4 eğitim yasası olarak bilinen düzenleme ile orta okul
ve liselerde seçmeli Kur’an-ı Kerim ile Hazreti Peygamberimizin
Hayatı (Siyer) dersleri getirilmiştir. Bu uygulama yetersiz olmakla
birlikte, bu alandaki hak ihlallerinin giderilmesi ve devletin
görevini yerine getirmesi açısından olumlu bir gelişme olduğu
söylenebilir. Olması gereken ilk okullarda da bu derslerin seçmeli
olarak verilmesidir. İleride bu yönde adımlar atılmalıdır. Yukarıda
ifade edilen derslere ilaveten Arapça, İslam dersleri de eklenerek
seçmeli olarak pedagojik açıdan ve çocukların yaşına göre
verilmelidir. Çünkü din eğitimi başarısı açısından ve niteliği
gereği belli yaşlardan sonra değil, küçük yaşlardan itibaren
verilmelidir.
Dördüncü maddeye ilişkin, eğitim sistemimizin en önemli özelliği
veya sorunu; ezberci, uygulamadan uzak, yeteneğe göre küçük yaştan
itibaren yönlendirmenin yapılmadığı ve üstün zekalılara yönelik
nitelikli ve başarılı bir özel eğitim programının
yürütülememesidir. Bizim eğitim sistemimiz içinde ilk okul 4.
Sınıftan itibaren öğrencinin yeteneğine göre yönlendirmesi, meslek
liselerine kanalize edilmesi söz konusu değildir. Öğrencinin eğitim
hayatı, 10 yaşından itibaren öğrencinin yeteneği, başarısı, isteği
göz önünde bulundurularak öğretmen, psikolojik danışman, velinin,
ilgili uzmanların vb. katılımları ile yapılan toplantıda rasyonel
ve bilimsel bir şekilde şekillendirilmemektedir. Sistematik bir
işleyiş söz konusu olmamanın yanı sıra işlemler kendi haline
bırakılmıştır. Avrupa ve dünyanın gelişmiş akıllı uslu ülkelerinde
ilk okuldan itibaren öğrencilerin % 65’i meslek liselerine, % 35’i
üniversiteye yönelik düz liselere yönlendirilmektedir. Türkiye’de
ise durum tam tersidir.
İlk okuldan üniversite son sınıfa kadar uygulamadan uzak ezberci
bir eğitim yapısının yanı sıra, üstün zekalılara yönelik yürüyen,
başarılı ve sistematik bir nitelikli eğitim programımız
bulunmamaktadır. Bu konuda Osmanlıdaki Şehzade ve devlet adamı
yetiştiren Enderun Okulları son derece başarılı bir örnektir. Bu
gün bu programı (Yönlendirmeli ve Nitelikli Eğitim) gelişmiş Batılı
devletler son derece başarılı bir şekilde uygulamaktadırlar.
27/01/2017
Zeki ÖZDEMİR / ANKARA