Türkiye ve Mısır İslam Dünyasının ve Ortadoğu, Akdeniz, Afrika üçgeninin en önemli iki ülkesidir. Derin tarihi, kültürel, coğrafi, sosyolojik, felsefi ve dini bağlara sahip, aynı zamanda zengin, güçlü ve dinamik bir özgeçmişe sahip belirleyici iki devlettir.
Türkiye'nin 85 milyon, Mısır’ın 105 milyon nüfusu vardır. Mısır'ın yakın tarihinde, 20. Yüzyılda neler oldu? Mısır’ın yakın siyasi tarihinde de askeri darbeler kötü bir gelenek oldu. Devlet Başkanları hep asker kökenli, darbe yaparak iş başına geldiler. General Nasır, Enver Sedat, Hüsnü mübarek vb. Mısır, bilindiği gibi Osmanlıya bağlı bir Elayetti. 1517 Ridaniye savaşı sonucunda Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılmış, 365 yıl Osmanlı egemenliğinde yaşamış bir memlekettir.
1882 yılında İngiliz işgaliyle İngiltere'nin istilasına uğrayan Mısır, İngiliz işgali altında geçen yılların sonunda Birinci Dünya savaşının ardından 1922 yılında Batı ve İngiliz eksenli ve yörüngesinde bağımsızlığını ilan etti. İkinci Dünya savaşına kadar böyle devam etti. Soğuk savaş döneminde ise geçen süreç askeri darbeler dönemi oldu.
Mısır'da otuz yıllık Hüsnü Mübarek askeri rejimi geniş halk hareketi ve karşı devrimi ile 25 Ocak 2011 tarihinde devrildi, sonrasında yapılan Anayasa değişikliği ve serbest/demokratik seçimler sonucunda Muhammet Mursi, Mısır tarihinde ilk kez seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak iktidara geldi.
Ancak, Mısır tarihinde ilk seçilmiş ve meşru Devlet veya Cumhurbaşkanı Muhammet Mursi’nin yine bir askeri darbe ile devrilmesi, derin insan hakları ihlalleri sonucunda darbeci general Sisi işbaşına ve iktidara geldi. Bunun sonucunda Türkiye tarafından Mısır'daki askeri darbenin sert eleştirilmesi, dramatik insan hakları ihlallerine dikkat çekilmesi, bu durumun da sürekli sıcak ve gündemde tutulması, halk iktidarının ve seçilmiş Cumhurbaşkanı ve hükümetin haklarının iade edilmesi gerektiği hususunun sürekli telkin edilmesi nedeniyle Türkiye-Mısır arasındaki resmi ve diplomatik ilişkiler tamamen kökünden koptu, sıfırlandı. İki taraf ta birbirini yok saydı. İki devlet arasında Sisi askeri darbesinden sonra resmi ve her alandaki ilişkilerin kopması sonucunda, stratejik eksen açısından, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz'de Mısır perspektifinden çalkantı ve savrulmalar söz konusu oldu.
İsrail’in 2010 yılında Doğu Akdeniz'de Laviathan ve Tamara bölgelerinde çok zengin doğalgaz yataklarının olduğunu keşfetmesi, daha sonra yapılan bilimsel ve sismik araştırmalarda da yine Doğu Akdeniz’in farklı bölgelerinde Türkiye'ye 572 yıl, Avrupa'nın tamamına da 80 yıl yetecek zengin hidrokarbon yataklarının keşvedilmesi neticesinde Amerika ve Avrupa'nın desteklediği East Mead projesi çerçevesinde Doğu Akdeniz enerji kaynaklarının çıkarılması, Türkiye’nin devre dışı bırakılarak, son derece maliyetli bir şekilde, Güney Kıbrıs Yönetimi, Girit, Yunanistan ve İtalya üzerinden Avrupa'ya taşınması konusu gündeme getirildi. Bu bağlamda Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, İsrail işbirliği ve ittifak yaptılar. Daha sonra ilişkilerin gergin olması nedeniyle Mısır da bu ittifaka dışardan dahil oldu ve destek verdi. Fakat bu projenin denizden borular döşenmesi vasıtasıyla, hem sonderece maliyetli olması, hem de Türkiyesiz ve Türkiye'nin baypas edilmesi nedeniyle hayata geçme olasılığı son derece düşüktü. Neredeyse sıfırdı.
Doğu Akdeniz enerji kaynaklarının Türkiye ile birlikte bölge ve kıyıdaş ülkelerin işbirliği çerçevesinde Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşınması, böylelikle barış ve istikrar ortamının oluşturulması en rasyonel seçenek iken, East Mead projesi daha başından ölü doğmuş bir proje idi. Çünkü Türkiye yok. Türkiye kendisinin olmadığı bir projeye başından itibaren izin vermeyeceğini açık bir şekilde tüm dünyaya deklare etti. Türkiye nihayetinde hem denizlerde Sevr anlasması olan Sevilla haritasının hayata geçmemesi, Mavi Vatan ve deniz vatanın korunması hem de Milli menfaatlerine aykırı olan East Mead projesinin gerçekleşmemesi amacıyla diplomatik ve askeri senaryoların hepsini hem masada hem de sahada ortaya koyarak azim ve kararlılıkla bedel ödeme ve hasımlarına misliyle acı bir bedel ödetme imkan ve kabiliyeti ile kapasitesini gösterdi.
Türkiye bu bağlamda Libya ile 27 Kasım 2019 tarihinde kıta sahanlığı ve deniz yetki alanı anlaşması imzalayarak, kendisinin devre dışı bırakıldığı, Milli menfaatlerine aykırı olan tüm projeleri bir kılıç gibi kesip, Libya ile denizden komşu olmak suretiyle izin vermediğini ve oyunu bozduğunu gösterdi. Bu konuda Türkiye'nin askeri güç gösterisinden ve alan savunmasından sonra hayal ürünü projelerin Türkiye'nin onayı olmadan gerçekleşmeyeceğini anlayan, ölümden korkan İtalyan Sismik araştırma gemileri, Doğu Akdeniz ve Girit açıklarına gelmeye çalışan Fransız uçak gemisi de Gaulle, Türkiye-Libya deniz yetki alanına yaklaşamadan kuyruğunu kıstırıp sessiz sedasız bölgeden uzaklaşmak zorunda kaldı. Zor oyunu bozdu. Öte yandan Mısır ile Yunanistan arasında Mısır Milli menfaatlerine aykırı olarak, Mısırın Akdeniz'de kıta sahanlığı ve deniz yetki alanını azaltacak şekilde ve Yunanistan lehinde 6 Ağustos 2020 tarihinde deniz yetki alanı ve münhasır ekonomik bölge anlaşması imzalandı. Tabiki Türkiye'nin de Milli ve Ali menfaatlerine aykırı olarak. Bu durumda Türkiye uluslararası alanda her fırsatta Doğu Akdeniz ve Ege'de kendisinin olmadığı ve devre dışı bırakıldığı hiç bir projeye kati surette izin vermeyeceğini, bunun için her türlü senaryoyu devreye sokacağını, askeri kapasitesini icra edeceğini, Mısır dahil, bütün taraflara, bölge ve kıyıdaş ülkelere, ilave olarak küresel güçlere açıktan ve gizliden deklare etti. Ayrıca istihbarat diplomasisi yürüttü.
Türkiye Mısır’ı da istihbarat alanında iletişim kanalları aracılığı ile Yunanistan-Mısır arasında imzalanan deniz yetki anlaşmasının Mısırın deniz yetki ve kıta sahanlığı alanını azalttığını, onların da milli çıkarlarının aleyhine olduğunu, Türkiyesiz anlaşmaların ve bölgedeki enerji işbirliklerinin asla hayata geçmeyeceğini, ölü doğacağını; Türkiye ile işbirliği yapılması halinde tüm tarafların kazanlı çıkacağı, enerji işbirliği projelerinin hayata geçme ihtimalinin yüksek olasılık olduğu mesajını, net bir şekilde iletti. Son 4 yıldır Türkiye ile Mısır arasında istihbarat alanında iletişim hep sürdü. 2022 yılında Katar’daki dünya kupası elemelerinde devlet başkanı düzeyinde iki ülke arasında ilk temas gerçekleşti.
2022 yılında Amerika’nın da Türkiye'nin net ve onurlu dış politika izlemesi, savunma sanayi alanındaki başarı ve gösterileri ile beden dili tarzıyla subliminal mesajları neticesinde, Sevilla haritasının ve East Mead projesinin Türkiyesiz ve Türkiye’nin izni olmadan, hayata geçirilebilirliğinin ve rasyonelliğinin bulunmadığının görülmesi üzerine Doğu Akdeniz'de East Mead projesini desteklemediği yönünde beyanatta bulunmasıyla, Doğu Akdeniz'de enerji ekseninde yapılan bütün planların, projelerin gerçekleşme olasılığının sıfır olduğu ve irrasyonel olduğu, rantabl olmadığı gerçeği tüm dünya tarafından görüldü, çöpe atıldı.
Böylelikle bölgedeki bütün anlaşma, işbirlikleri, ittifaklar ve projeler de çöp oldu. Uluslararası ilişkilerde ebedi dostluk ve ebedi düşmanlık yoktur. Uluslararası ilişkilerde çıkar ve menfaat ilişkilerine dayalı olarak asimetrik realite ve rasyonalite söz konusudur. Netice itibariyle Mısır da gerçekleri gördü, Türkiyesiz bölgede projelerin, planların ve ittifakların çöp olduğunun farkına varınca, bölgede sadece bölgesel güç ve küresel güç olmak yolunda hızla ilerleyen Türkiye ile ilişki, işbirliği ve ittifak halinde hak ve menfaatlerini koruyabileceğini, projelerini gerçekleştirebileceğini, kendi kaynakların değerlendirebileceğini anlayınca Türkiye'nin pozisyonuna yaklaştı, Türkiye’nin safında yer aldı.
14 Şubat 2024 tarihinde davet üzerine Türkiye Cumhurbaşkanının Mısır'ı ziyareti ile iki ülke
arasında stratejik ve pozitif gündemli yeni bir süreç başlatıldı. İki ülke arasında ticaret hacminin 15 milyar dolara çıkarılması yönünde anlaşma imzalandı. Bunun arkasının savunma sanayi alanında, Doğu Akdeniz'de enerji işbirliği ile deniz yetki alanlarının ve kıta sahanlıklarının belirlenmesi, Ortadoğu ve Filistin'de barış, güvenlik ve işbirliğinin sağlanması ve daim kılınması amacına yönelik derinlikli ve stratejik yeni anlaşma ve işbirliklerinin hayata geçirilmesi şeklinde gelmesi, çok büyük bir olasılık olacaktır. Kısaca Türkiye Mısır'a yaklaşmamış, Mısır Türkiye'ye yaklaşmıştır.
Akdeniz'de, Ortadoğu'da,Filistin’de Afrika'da, İslam dünyasında; barış, güvenlik ve işbirliğinin sağlanmasının; kalkınmanın; medeni, zengin, müreffeh toplum ya da toplumların oluşturulmasın yolu, diğer parametrelerin yanı sıra, aynı zamanda dostluk, saldırmazlık ve kardeşlik anlaşmasının imzalanması ile birlikte Türkiye ve Mısır arasındaki ortak tarih, coğrafya, sosyoloji ve Kutsiyet temelinde kurulacak stratejik ve uzun vadeli ilişki, işbirliği ve kenetlenmeden geçmektedir.
İki ülke arasında bu potansiyel, kapasite, imkan ve kabiliyet vardır.
Saygı ve selamlarımla…