Neden Türkiye gelişemiyor? Çok açık. Basiretsiz yöneticiler ve
takım tutar gibi parti tutan, partisinin geçmişi hakkında bilgisi
olmayan insanlar yüzünden...
Şu anlaşmalar ipucu vermesi açısından önemli:
CHP Hükümetleri ile ABD arasında yapılan ikili anlaşmalar
3 Şubat 1945
Anlaşmanın 2. maddesi şöyle:
TC hükümeti, sağlamakla görevli olduğu hizmetleri, kolaylıkları ya
da bilgileri ABD’ye teslim edecektir.
27 Şubat 1946
Bu anlaşmanın özü dünyanın değişik yerlerinde ABD’nin elinde kalan
ve ülkesine geri götürmesi pahalı olan eskimiş savaş artığı
malzemeleri satın alması koşuluyla Türkiye’ye borç
verilmesiydi.
1945′ten sonra motor ve ağır sanayi yatırımlarından vazgeçildi ve
bu yöndeki eğilimler resmi politikadan çıkarıldı. Türkiye, yabancı
sermayeye denetimsiz olarak açıldı; gübre ve tarım ürünleri dahil
ithalata yönelindi; yoğun olarak dış borç alındı; NATO’ya girildi;
Petrol Kanunu çıkarılarak petrol işletmeciliği devlet tekelinden
çıkarıldı; KİT’lerin satılacağı açıklandı.
Bir ulusu fethetmenin ve köleleştirmenin iki yolu vardır. Biri
kılıçla, diğeri borçla. John Perkins ’’Bir Ekonomik Tetikçinin
İtirafları’’nda şu itirafta bulunuyor: Biz ekonomik tetikçiler
küresel imparatorluğun oluşturulmasında gerçekten sorumlu
olanlarız. Öncelikle şirketlerimize uygun olan ülkeleri bulur ve
gözümüzü üstlerine dikeriz (petrol gibi). Ardından Dünya Bankası
veya onun kardeşi başka bir organizasyondan o ülkeye büyük bir
kredi ayarlarız. Fakat para asla gerçekte o ülkeye gitmez. Ülke
yerine o ülkede projeler yapan kendi şirketlerimize aktarılır.
Enerji santralleri, limanlar bizim şirketlere ilaveten o ülkede
birkaç zenginin kâr sağlayacağı şeyler. Bunlar toplumun çoğunluğuna
yaramaz. Yine de o insanlar yani bütün ülke o borcun altına
sokulur. Bu borç ödeyemeyecekleri kadar büyüktür ve bu da plânın
bir parçasıdır, ödeyemezler. Ardından onlara deriz, dinleyin. Bize
bir sürü borcunuz var, ödeyin. Ödeyemeyecekseniz o zaman
petrolünüzü petrol şirketlerimize oldukça ucuza satın. Ülkenizde
askerî üs kurmamıza izin verin. Veya askerlerimizi desteklemek için
dünyanın bir yerine asker gönderin veya bir dahaki BM seçiminde
bizimle oy verin. Elektrik şirketlerini özelleştiririz, sularını
keza. IMF, Dünya Bankası böyle çalışır. Ardından yeniden borç
teklif edersiniz ve daha fazla faiz öderler.
AR-GE çalışmaları teknolojinin gelişmesi ve ülkenin kalkındırılması
adına yapılan en önemli çalışmalardır. ABD, Japonya ve Çin, AR-GE
faaliyetlerini patent dahilinde yürütüp teknolojide önemli adımlar
atıyorlar. Patentin olmazsa olmazı olan AR-GE çalışmaları
sanayicileri faaliyetleri konularında bilgilendirir onları hep
birer adım öne götürür. Bu yüzden gelişmiş ülkeler patent konusunda
AR-GE ‘ye büyük önem vermekle birlikte büyük yatırımlar da
yapmaktadırlar. Dünyanın önde gelen firmalarının başarısı AR-GE’ye
yapmış oldukları yatırım ve çalışmalarına ayrıca ürettikleri
yeniliklerin patent ile korumalarına borçludur. Dünyaca tanınan en
ünlü firmalar, IBM, Siemens, Nokia, Bayer, Mercedes, Daimler,
General Motors, Bosh AR-GE’yeönem verip çok büyük yatırımlar
yapmışlardır. Bu firmaların çoğu ilk almış oldukları patent üzerine
kurulmuş, daha sonra aldıkları patentlerle gelişmiş ve imparatorluk
haline gelmişlerdir. Ülkemizdeki patent bilincine varmış en önemli
isimler arasında Arçelik ve Vestel’i örnek verebiliriz.
Ülkemizde ise genel olarak sanayiciler özellikle patent ve buluş
konularında yabancıdırlar. Ürettiklerinde yenilikleri keşfedemeyip
üstelik “para kazanamıyoruz” diye yakınıyorlar. Sanayicilerimiz
genellikle teknoloji transferini bedel ödemeden yapıyor. Herhangi
bir yenilik ürettiklerinde bunu kendi adına almaları gerektiğini
bilmiyorlar. Firmalarımızın kalite sistemlerine entegreedilecek bir
patent işletimine ihtiyacı vardır. Sanayicilerimiz ciddi olarak
AR-GE’ye yönelmeliler ki patent bilincine sahip olunsun. AR-GE’ ye
patent dahilinde ciddi önem verilmesi rakiplerin patentlerinin
izlenmesi, gerekli araştırmaların yapılması, piyasaya sürülmeden
önce ürün üzerinde gerekli değerlendirmeler yapıp patent
başvuruları hazırlanmalıdır. Buluşçuların ödüllendirilmesi, firma
içerisinde buluş teşviklerinin yapılması firmaya olduğundan büyük
katkılar sağlar. Türkiye dünyanın 20. büyük ekonomisi iken
inovasyonendeksinde 53. sırada, patent sıralamasında ise 37.
sıradadır.
Uzak Doğu ekonomileri diğer gelişmekte olan bölgelere göre oldukça
yüksek düzeyde büyüme göstermişlerdir. Genel olarak ticaret
hacminde ve özellikle ihracatta hızlı artış ve sanayide büyüme,
gelişmedeki performansın anahtarı olmuştur.
İzlenen kalkınma politikaları sonucu, Uzak Doğu ülkelerinin
1980-1994 yılları arasında dünya ticaretindeki paylarının artması
başarılı olduklarını göstermektedir.Her kalkınmanın bir bedeli
vardır ve bu bedeli ödeyen ülkeler daha hızlı gelişme
göstermektedirler. Kalkınma bir mucize olmadığı gibi, bir rejim
sonucu da gerçekleşmez. Sadece bu bedeli birilerinin ödemesi
gerekir. Avrupa bu bedeli nispeten kendi vatandaşlarına, genellikle
de sömürgelerine ödetirken, Uzak Doğu ülkeleri kendi vatandaşlarına
ödetmiştir. Veya başka şekilde ifade etmek gerekirse; tüketiciler
fedakârlıkta bulunmuşlardır.