Temiz hava, temiz su, hijyenik ve sağlıklı gıda ve doğal bir çevre
kaliteli yaşam koşullarının olmazsa olmazları . Artan nüfusun
yanında, hızlı bir sanayileşme ve endrüstrileşme, köylerden
şehirlere göçün hızlanması, hava ve çevre kirliliği, artan trafik
sorunları yaşanabilir bir dünya özlemini artıran faktörler olarak
görülmektedir.
İnsanlar doğanın bir parçası veya en nitelikli birimi olma
özelliğini taşımaktadır. Ne yazık ki, doğanın en bilinçli varlığı
olan insan aynı zamanda en kirletici varlık özelliğini
taşımaktadır. Doğanın kirlenmesi önlenemez veya azaltılamaz mı?
Hızla artan insan nüfusunun ihtiyaçlarını karşılamak için
sanayileşmek kaçınılmaz bir süreç. Bundan kaçmak mümkün görünmüyor.
Ancak, sanayileşmekle birlikte çevreyi kirletmeyi en aza indirgemek
mümkün. Ekosistem ortamları bozulduğu zaman bütün canlılar gibi
insan da olumsuz etkilenir. İnsan, çevre ve doğa ile diğer canlılar
gibi barışık yaşamak zorundadır. Aksi halde, bindiğimiz dalı kesmiş
oluruz. Dünya'da bizden başka canlıların da yaşadığını ve onların
da bizim gibi yaşama haklarının olduğu unutulmamalıyız.
Sürdürülebilirlik, artan nüfus ve talebe bağlı olarak çevresel
koşullar gözetilerek kaynakların sürekliliğinin sağlanmasını ifade
eder. Artan nüfusla birlikte, bu nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak
amacıyla daha fazla enerji ve kaynak kullanımı sebebiyle ortaya
çıkmıştır. Küresel ısınmayla birlikte; kuraklık, sel ve iklim
değişiklikleri sonucu başta açlık ve beslenme sorunları olmak üzere
çeşitli sosyal ve çevre sorunlarıyla karşılaşılmaktadır. Bu durum,
her yaşta ve her bölgede yaşanabilir bir dünya sorununu ortaya
çıkarmıştır. Bu sorunun önemi gün geçtikçe artmaktadır. Yaşanabilir
bir dünya için canlıları ve toplum ihtiyaçlarını dengeli ve
sürdürülebilir bir şekilde kullanılması ve yönetilmesi gerekir. Kıt
kaynakların sürdürülebilirliği, kaynak kullanımında çevrenin göz
önüne alınmasını öngörür.
Bu yeni koşullar,çevreye zarar vermeyen çevreci (güneş, rüzgar,
su,..) enerji kullanımından ve akıllı bina sistemlerine, akıllı
sağlık ve hizmet teknolojilerine kadar bir çok alanın yeni
teknolojilere göre dizaynını gerektirir. Biyoteknoloji,
biyogenetik..gibi yeni ilim dalları ; çevre, tarım, hayvancılık,
sağlık, enerji, sanayi ve hizmet konularıyla ilgilenir. Böylece,kıt
kaynakların etkili ve verimli kullanılması öngörülür. Yenilikçi ve
rekabetçi bir anlayışla , kaynak israfının ortadan kaldırılarak
sosyal ve biyolojik çevrenin sürdürülebilirliğinin sağlanması
amaçlanır.
Son yıllarda ülkemizdeki ve dünyadaki kıt kaynakların hızla
tüketilmesi sonucu, sürdürülebilirlik sorununun ortaya çıkmasıyla
birlikte Biyoekonomi konusu önem kazanmıştır. Biyoekonomi kavramı
bağlamında Türkiye’nin tarım sektöründeki büyüme hedeflerine
ulaşılabilmesi ve bu hedeflerin sürdürülebilirliğinin sağlanması
büyük bir önem arz etmektedir. Sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi
için bir an önce ülkemizde biyoekonomi stratejileri ve
politikalarının uygulanması gerekir. Bu konu ülkemizin uluslararası
alanda rekabet edebilirliğinin sağlanması için gereklidir. Ayrıca
kıt kaynakları etkin, verimli olarak kullanarak ekonomik ve
çevresel sürdürülebilirliğinin sağlanabilmesi için de önemlidir.
Biyoekonomik sisteme geçerek ülkemizin gelecekteki hedeflerine
ulaşabilmesi, başta tarımsal kaynaklar olmak üzere tüm kaynakların
etkin ve verimli bir şekilde kullanılarak sürdürülebilirliğin
sağlanması mümkün olabilecektir.
Ayrıca ülkemizde başta gıda güvenliğinin sağlanması ve kıt
kaynakların verimli bir şekilde kullanılması için biyoekonomi
stratejilerine dayalı bir biyoekonomi yönetim modeline geçilmesine
ihtiyaç vardır. Biyoekonomi yönetim modeliyle, tarım sektöründe
uluslararası rekabetin sürdürülebilirliği sağlanabilecektir.
Daha temiz bir dünya ve yaşanabilir bir çevre için şu önlemleri
almalıyız:
1.Sanayi Yapılaşmasının Kötü Sonuçlarından Korunmak İçin Çevresel
Önlemleri Önceden Alalım.
2. Canlı Türlerinin Yaşadıkları Ortam İçinde Devamlılıklarını
Sağlayalım.
3. Ekolojik ve Organik Tarımla Toprağı Koruyalım
4. Kullandığımız Her Şeyde Tutumlu Olalım.
5.Erozyona Karşı Ağaç Dikerek Yaşadığımız Çevreyi Koruyalım.
6.Suları ve Su Kaynaklarını Kirletmeyelim.
7.Geri Dönüşüme Uygun Ürünleri Kullanalım.
8.Tüketim Maddelerini Geri Dönüşümü Sağlayacak Şekilde
Değerlendirelim.
9. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Kullanılabilirliğini
Arttıralım.
10. Bu Konularda Her Yaş Grubunun Bilgilendirilmesi Ve Eğitimine
Önem Verelim.
11. Sürdürülebilir Kalkınmayı Esas Alalım
Bugün önümüzde duran sorunlara çözüm getirmezsek ve önlemler
almazsak yarın daha büyük yıkımlarla karşılaşacağımız kesindir.Bu
konuda toplumun her kesimine önemli görevler düşmektedir. Çocuk,
genç ve yaşlı herkesin çevre sorunlarına karşı bilinçli olması
gerekir. Özellikle çocuklarda ve gençlerde eğitime ağırlık
verilmelidir. Sivil toplum örgütleri ve kamu kuruluşları çevre
sorunlarının çözümünde katkı sağlamalıdır. Paneller , açık
oturumlar, konferanslar ve kampanyalar düzenlenerek bütün
insanlarda çevre bilinci oluşturulmalıdır.
Doğaya saygılı olmak bugün eskisinden çok daha önem
taşımaktadır.
Unutmayalım ki, biz ve diğer varlıklar dünya gezegeni içinde
birlikte yolculuk yapıyoruz. Dünya gezegenimiz kaza yaparsa,
içindeki tüm varlıklar bundan zarar görür. Doğa, içinde
barındırdığı bütün varlıklara aittir ve ondan gelecek nesillerin de
yararlanması için ihtimam göstermemiz çok önemli bir vecibedir.