Zalime baş eğersen zarar daha çok olur. Hakkın ile birlikte şerefin de yok olur.(Hz.Ali)Adalet yoksa yönetimin, edep olmadıkça asaletin, cömertlik olmadıkça zenginliğin faydası olmaz.(Hz.Ömer)
Gülistan'ı kargalar istila edince bülbüller susar ve siner.(Mevlana)

Peygamber Efendimizin dünyaya geldiği yıllarda İran Sasani İmparatorluğunun başında hükümdar olarak Nuşirevan vardır. Bu zat adaletiyle ün yapmıştır. Sadece İranlılar değil komşu ülke insanları dahi onun adaletine hayran kalmışlardır. Kırk sekiz sene hükümdarlık yapmıştır. Nuşirevan, o yıllarda hayli güçlü olan Göktürk Hakanı’nın kızıyla evlenmiştir. Bu evlilikten peş peşe üç kız dünyaya gelir ki, İslam tarihinin en önemli şahsiyetlerinden olurlar. Hazreti Ömer döneminde yıkılan Sasani İmparatorluğu’na mensup önemli kişiler esir olarak Medine’ye getirilir. Aralarında Nuşirevan’ın kızları da vardır. Anneleri Türk Hakanı’nın kızı, babaları da İran hükümdarı olan bu narin kızlara Hazreti Ömer kıyamaz. Eshabı kiramdan üç ünlü zatın çocuklarıyla evlendirir...

Hükümdar Nuşirevan, hastalanmış, ölüm döşeğine yatmıştı. Evlâtlarını toplayıp onlara vasiyetlerini söylemeye başladığında, içlerinden biri:

-Baba, senin derdine hiçbir çare bulunmaz mı? dedi. Nuşirevan:

-Olmaz olur mu? Her derdin bir çaresi vardır. Benim derdimin devası ise, viranede öten baykuşun etidir. Eğer ülkemde bir harabede öten baykuş bulur, bana getirirseniz derdimin çaresi bulunmuştur, diye esrarlı bir cevap verdi.

Hükümdarın oğulları bu işe sevindiler. Dört yoldan İran’ın her yanında virane aramaya başladılar. Fakat ne kadar aradılarsa bulamadılar. Çünkü hükümdar milletine o kadar hizmet etmişti ki, ülkenin hiçbir yerinde, kendi haline terk edilmiş bir virane bulmak imkânsız hale gelmişti.

Hükümdarın çocukları, babalarına üzülerek bir virane bulamadıklarını söylediler. Nuşirevan, zaten bulamayacaklarını daha önceden biliyordu. Onların haline gülümseyerek 579 senesinde son nefesini verdi...

Peygamber efendimiz; Ben, âdil sultan zamânında dünyâya geldim buyurarak onun adâletini övmüştür. Nuşirevan 49 sene Sasani devletinin başında bulunmuş, hükümdarlığında hiç kimsenin zulmen ve cebren bir şeyini almamıştır. Adaletiyle ve doğruluğuyla meşhur olmuştur. Nuşirevan müslüman değildi. Peygamber Efendimiz’in, müslüman olmadan ölmesine üzüldüğü bir kimseydi.


Adaletiyle şöhret bulmuş ve tarihe adil hükümdar olarak geçmiş olan İran Nuşirevan, tahta çıktığı ilk yıllarda halkına karşı son derece zalimane bir tutum içindeymiş. Öylesine gaddar ve insafsızca bir yönetim göstermiş ki, halkı adeta canından bezdirmiş. Üstelik zevk-ü sefasına düşkün olup, korkunç harcamalar ve aşırı israf içinde sürdürdüğü saltanatla halkından tamamen kopmuş, en ufak bir ses çıkaran olursa cezalandırılmış.














































Saltanatın ilk yıllarında böyle halına zulmeden, ve onları adeta inim inim inleten
Nuşirevan, maiyeti ile beraber bir gün ava çıkmıştı. Yanında gayet zeki ve halkın
durumuna içten içe üzülen veziri de vardı. Bir süre avlandıktan sonra bir ara
veziri ile beraber diğer adamlarını yanından ayrılarak bir suyun başına vardı. Atından
indi. Orada bir müddet istirahata çekildi. Onlar orada istirahat ederlerken iki tane
baykuş gelip yakınlarına bir yere konarak ötmeye başladılar. Öylesine ötüyorlardı
ki ister istemez Nuşirevan’ın dikkatini çekti. Baykuşların bu nameleri hoşuna
gidince vezirine seslendi:
Ey vezirim! Şu kuşların dilinden anlıyor olsaydık ta konuştuklarını bilseydik.
Kim bilir neler konuşuyorlardır. Zeki vezire halkı içinde bulunduğu durumu anlatabilmek
için bir fırsat doğmuştu. Nuşirevan’a dedi ki: -Sultanım! Ben
bu kuşların ne dediklerini biliyorum. Eğer müsaadeniz olursa ve beni
bağışlarsanız bu kuşların aralarında neler konuştuklarını anladığım kadarıyla
size bildireyim.
Nuşirevan hayretle; “Peki anlat bakalım, gazabımdan emin olabilirsin.”
Bunun üzerine vezir; “bu kuşlardan bir tanesi diğerinin kızını oğluna istiyor.
Öbürü ise işi biraz naza çekerek, senin oğluna kızımı veririm fakat başlık
parası olarak bir harabe isterim diyor. Bu öyle diyince kızı oğluna isteyen
gayet memnun bir şekilde başımızda Nuşirevan gibi bir hükümdar varken
ben sana bir değil on tane bile harabe veririm. Yeter ki sen kızını oğluma ver,
diyor. İşte sultanım kuşların konuştuklarından benim anlayabildiğim bundan
ibaret.


Vezirin böyle söylemesi üzerine Nuşirevan hiçbir şey demedi. Ama vezirin
ne demek istediğini çok iyi anladı. Memleketin ve halkın şu anda içinde
bulunduğu durumu veziri ince bile üslupla nasıl da anlatmıştı. Saraya
döndüklerinde bu durumu inceden inceye bütün detaylarıyla düşündü.
Gerçekten de veziri doğru söylüyordu. O andan itibaren hal ve ahvalini
değiştirdi. Halkını gözeten, onlara destek olan, son derce adil bir hükümdar
oldu. Ölünceye dek yıllarca halkı adaletle yönetti.


Nuşirevan öldüğünde tabutu tüm memleketi dolaştırılarak kimin hakkı
varsa alsın diye tellal bağırtılmış olmasına rağmen, bir kimse çıkıp ta
benim ondan şöyle bir alacağım vardı dememiştir. Bir memleketin
idarecisi müşrik bile olsa, şayet adil ise o memleket ayakta kalır.
Fakat idareci müslüman da olsa şayet adil değilse,
halkına zulmediyorsa o memleket ayakta kalamaz. Timurlenk’in bir sözü
vardır. Şöyle ki: Ülkeler kılıçla alınır ama ancak adaletle korunur. Demek
ki iktidarlar hatta imparatorluklar dahil şirk ile değil zulüm ile yıkılır, adaletle
ayakta kalır.