Yakın çevremde yaşanmış bir hikâye anlatarak başlamak istiyorum…
Adamın biri, ailesine karşı gelmekten çekindiği ve hayır diyemediği için ailesinin kendisine uygun gördüğü bir kadınla evlenmiş. Üstelik başka bir kadına aşıkmış ancak onu ailesine asla kabul ettirememiş. Evlilik hayatı boyunca da aşık olduğu kadını unutamamış. Ailesini suçlamak yerine, onların kendisine dayattığı eşini suçlamış. Onu hiçbir zaman sevememiş. İsteksizce de olsa sürdürdüğü evliliğinden 3 çocuk sahibi olmuş.
Birgün aynı işyerinde uzun yıllar birlikte çalıştığı arkadaşı gelip kendisinden borç para istemiş. Çok fazla borcu olduğunu, tefecilerin kendisini öldüreceğini söylemiş. Arkadaşına o tutarda parasının olmadığını söyleyince de arkadaşı bankadan kredi alabileceğini söyleyerek en azından kendisine kefil olması konusunda yardım talep etmiş. Tabi asla hayır diyemeyen ve sevdiklerini incitmemek için kendini feda eden bu şahıs, arkadaşıyla bankaya gidip kredi alması için kefil olmuş.
Aradan birkaç gün geçtikten sonra kredisine kefil olduğu arkadaşının işi bıraktığını öğrenmiş. Arkadaşı kendisine bir mektup bırakıp gitmiş. Mektupta, bir başka kadına aşık olduğunu, onunla birlikte Almanya’ya kaçtığını yazıp af dilemiş. Yüzsüz adam bir de çocuklarını ve karısını kendisine emanet ettiğini yazmış.
Neler olduğunu öğrenmek için arkadaşının evine gitmiş. Evde 3 küçük çocuk ve bir kadın… Arkadaşının eşine durumu anlatmış, eşinin başka bir kadınla gittiğini söylemiş. O sırada daha korkunç bir gerçeği öğrenmiş. Adam kredi çekmeden önce ailesiyle oturduğu evi bir akrabasına satmış. Zavallı kadının olan biten hiçbir şeyden haberi olmamış. Üstelik gidecek yeri de yokmuş.
Kefil olduğu arkadaşının ihanetiyle sarsılmış olmasına rağmen geride bıraktığı ailesine sahip çıkmış. Evi satın alan akrabalarıyla oturup durumu konuşmuşlar. Kaçan adamın akrabası da çaresiz kalmış. 1 sene kira almayacağını ancak 1 yılın sonunda ya kira ödemeleri gerektiğini ya da çıkmaları gerektiğini söylemiş.
Arkadaşına kefil olan adam ise yıllarca hem banka kredisini ödemiş hem adamın çocuklarına maddi manevi yardımda bulunmuş hem de kendi ailesini geçindirmiş. Bunların üstesinden gelebilmek için yıllarca iki işte birden çalışmış. İzin günlerinde bile günlük yevmiyeli işlere gitmiş.
Gel zaman git zaman adamın çocukları büyümüş. Hepsi okumuş, aklı başında insanlar olarak iş hayatına atılmışlar. Ancak sıra evlenmeye gelince 3 çocuğu da kendilerinden, eğitimlerinden ve tecrübelerinden beklenmeyecek ölçüde kötü seçimler yapmışlar.
Üç çocuğunun da eş seçimine baktığında bir ortak nokta görmüş. Üçü de yüklü miktarda borcu olan, başkalarına hayır diyemeyen, başkaları için kendi hayatlarından ödün veren insanlarmış. Hatta en büyük çocuğunun eşi, tıpkı kendisinin yaşadıklarını yaşamış. O da bir arkadaşı için kefil olmuş, arkadaşı borcu ödemeyince bankaya olan borcu kapatmak için başka bankalardan kredi almış.
Derken büyük bir batağın içine saplanmış. Ancak evlenmeden önce bunu itiraf etmemiş. Yani adamın kızı, eşinin kendisine babasının hayatını taşıyacağından habersiz evlenmiş. İşin tuhaf yanı, evlenmeden önce eşini kiminle tanıştırdıysa herkesten aynı yorumları duymuş, yani uygun olmadıklarını, yanlış bir tercih yaptığını ve bir şeylerin ters gittiğini… Yine de hepsine kulaklarını tıkamış ve sonu kısa sürede boşanmaya gidecek bir evliliğe imza atmış.
Kısaca tüm çocuklar, babalarının kendilerine yaşattığı duyguyu yaşatacak insanları seçip evlenmişler. İşte buna kader motifi deniyor. İnsan o zinciri kırmayı başaramazsa çocukluğunda deneyimlediği her şeyi kendi aile ortamına uyarlıyor.
Travmalarımız, konfor alanımızdır. Hayatımız boyunca bize çocukluk ve gençlik travmalarımızı yaşatacak insanları gözünden tanırız ve onlara yakın hissederiz. Çünkü zihin, doğruyu ve yanlışı bilmez. Konfor alanımız ne ise onu doğru zannettirir.
Örneğin ailesinden şiddet görerek büyüyen bir kişi, evlenirken kendisine şiddet uygulayacak insanları gözünden tanır ve onlara yakın hisseder. Genelde bu kişiler şiddet uygulayacaklarını belli etmezler ancak zihnimiz bize onun doğru kişi olduğunu söyler. Ailede yaşanan travmalar iyileştirilmezse, travmanın devamını getirecek kişileri, ısrarla hayatımıza çekeriz.
Kader motifini bozan tek şey, istişaredir. Çünkü bizden başka hiç kimse bizim bilinçdışımızla göremez, karar veremez. Eğer travmatik bir çocukluk geçirdiyseniz özellikle eş ve ortak seçiminde güvendiğiniz insanlarla istişare edin. Konfor alanınız size yanlış insanı doğruymuş gibi gösterse de başkaları doğru detayları görecektir.
Tabi istişare sonuçlarına göre seçimlerimizi gözden geçirmeye de hazır olmamız gerekir. Yani onaylanmak, yanlış seçimimizde ikna edilmek için değil doğru yolu seçmek için istişare etmeye niyetli olmamız gerekir. Aksi halde kader motifini değiştirmek, zinciri kırmak imkansızdır.