Hiçbir zaman içselleştiremedim dünyanın sanalını.

Olanın yansımadığı,

Yansıyanın olmadığı,

Vakarın ve üslubun kalmadığı,

Özel hayatın özel olarak açıldığı,

Rekabetin niyetlere toz yutturduğu,

Tevazunun esamesinin dahi okunmadığı,

Olmaktan ziyade addedilmenin tercih edildiği,

İnsani ve dini hassasiyetlerin, yerini popülariteye terk ettiği,

Ve tüm bunların bir norm haline geldiği, normalleştiği bir sanal dünya.

Her şeyiyle çok ters, değil mi?

Bir insan olarak, insanlık onurumuza,

Bir Anadolu evladı olarak, kültürümüze,

Bir Müslüman olarak inancımıza…

Bu zıtlıklar içerisinde boğulup gidiyoruz.

Ayak uydurma çabasıyla benliğimize muhalefet ediyoruz.

Elbette bırakıp gitmeyeceğiz,

Fakat ayak uydurmaya da ihtiyacımız yok.

Gecenin bir vakti bu yazıyı kaleme alıp

Talebi karşılamadığı düşüncesiyle,

Paylaşmakta tereddüte düşmek gibi…

Var olmak için yok olmayacağız,

Aksine, olağandan ödün vermeyerek, yok olmaktan kurtulacağız.