Kuvvetler ayrılığı ilkesinden kuvvetler birliği sistemine geçtiğimiz günden beri uçuyoruz. Son 24 yılın enflasyon rekorunun kırıldığı bir ortamda metal yorgunluğu ve yönetim zafiyeti kur/faiz/enflasyon ve dış politikadaki zikzaklar gidişatın tuzu biberi.
Kuvvetler ayrılığı ilkesinden kuvvetler birliği sistemine geçtiğimiz günden beri uçuyoruz.
Son 24 yılın enflasyon rekorunun kırıldığı bir ortamda metal yorgunluğu ve yönetim zafiyeti kur/faiz/enflasyon ve dış politikadaki zikzaklar gidişatın tuzu biberi.
Savaşın olduğu ülkelerde enflasyon %22 bizde TÜİK'e göre %73.5.
Muhalefeti ve ekonomi alanında yapılan en ufak bir eleştiriyi 'hain, mandacı, işbirlikçi' gibi sözler le savuşturan, bu argümanların tarih olduğunu unutan siyasiler, milletin kişilere değil, devletin kurulu düzenine, müesses nizamına güvenmek isteğinin farkında değiller.
Aklı, ilmi, tefekkürü önceleyen, kısır çekişme, yandaş, paydaş, sıkıcı politika girdabından uzak durmak istiyor.
Ülkenin çıkarlarını gözeten, devlet adabını bilen, nezaket çerçevesinde hareket eden, diplomasiden anlayan insanlara fırsat verme vakti geldi geçiyor.
İki asra yakın bu ülkede fesle, şapkayla, takkeyle, başörtüsüyle uğraşıldı. Bilim, teknoloji, hukuk ve adaletle biraz uğraşsaydık, biraz kafa yorsaydık, kuvvetler birliğini de ayrılığını da gören bu memleket aynı yerde çakılıp kalmazdı.
Kendisine yapılan ceberut uygulamaları gücü ele geçirdiğinde rakiplerine yapabilmek bu coğrafyanın kaderi. Sürekli kısır döngüye düşmemizin nedenini anlamak oldukça güç.
Türkiye hem 'muhalefeti' hem 'iktidarı' ile tarihten bugüne derin sorunları olan bir ülke.
İlginçtir; milli mücadelenin dört önemli ismi (K. Karabekir, R. Orbay, R. Bele, A.F. Cebesoy ) hain suçlamasına maruz kalıp, idam cezasıyla yargılananlar oldu.
Her dönemde gücün etrafını üretenler değil, cepçiler, menfaatçiler, hak yiyenler, hakkı gasp edenler, komisyoncular, parazitler, asalaklar sardı. Bizzat dindar muhafazakar kesimler tarafından 'bütün değerlerimiz istismar edildi, yozlaşma ile birlikte dini/derunî alanlar imara açıldı(!)'...
Ve bu alanın 'müteahhit' leri hiç eksik olmadı.
Ülkede kim iktidara gelirse gelsin, vatandaşa değil, oligarşik menfaat gruplarına hizmet etmek zorunda kaldı.
Yine de umutlu olan insan bütün olumsuzluklara karşı umudunu kaybetmekten korkar. Yanlış sorunun doğru cevabı olmayacağı gibi, aynı deneyin farklı sonuç vermeyeceğini de artık bilmemiz gerekiyor.
Gerçek problemleri perdelemek adına dini ve milli hamasetle anonim şirket gibi yönetilen ülkenin sahili selamete ereceğini umut etmek iyimserlikten ziyade avarelik olur. Velhasıl-ı kelam tebdil-i iktidarda ferahlık vardır.
Kalın Sağlıcakla...