Önümüzdeki yıllarda susuzluğu, üretimsizliği tek tipleşmeyi konuştuğumuz kadar bir kadının sokak ortasında uğrayacağı tacizi ve öldürülme olasılıklarını da konuşacağız! Nedeni basit.
Önümüzdeki yıllarda susuzluğu, üretimsizliği tek tipleşmeyi konuştuğumuz kadar bir kadının sokak ortasında uğrayacağı tacizi ve öldürülme olasılıklarını da konuşacağız! Nedeni basit. Kadının imgelenmiş bir objeye dönüşmesi. Kadın üzerinden yapılan siyasetin, kadın üzerinden pazarlanan tüketim mallarının ve kadın üzerinden yapılan sanatın acı sonuçlarıyla karşılaşıyoruz. 'Hayatın her yerindeler ancak hiçbir yerdeler.'
Objelenmiş Kadının Çıkış Öyküsü
Kül kedisinin hikayesini bilir misiniz? Hatırlamanız için ufak bir girizgah yapayım. 'Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde bir ülkede yaşayan zengin bir tüccar, tatlı ve iyi kalpli kızı ile birlikte yaşıyordu. Karısının ölümünden sonra evde kızının yalnız kalmasına üzülen babası, iki kızı olan 'kibirli' bir kadınla evlendi.
Düğünden bir süre sonra tüccar da ölünce, üvey anne üvey kızını evin hizmetçisi yaptı. Evin tüm işlerini yapmaktan çok yorulan kızcağız geceleri şöminenin yanı başında küllerin arasında uyuyordu…
Masalı hatırlayanlar devamını da biliyordur. Burada ki külkedisi; naif, sessiz, evin her işini yapan üvey ablalarıyla ve annesiyle iyi geçinmeye çalışan ve aslında halinden çok ta memnun olmayan ama bulunduğu koşullara itiraz da etmeyen kız olarak tasvir edilirken diğer kızlar despotik bir hava ve planla işlenir. Despotizm her ne kadar güçlü de olsa ve seni ne kadar rahatsız da etse, hizmetini gör ve nezaketinden ödün verme mefhumu pompalanır. Sonuç olarak tercih edilesi kadın objesi zihinlere imgelenmiş olur ve bir tür ideal kadın profili figürüze edilir.
Bu ve buna benzer hikayelerin zihinlerde oluşturduğu algının karşılığına bakıyoruz şimdi.
'Tacizcinin, saldırganın, küresel dayatmanın, insan olma özelliğini kaybetmiş erkeklerin despotik her türlü pratiklerine/davranışlarına nezaketli ol! Kadınsın ve kadın gibi sessizce tepki ver. Konuyu çok uzatma ve üzerini kapat!' Laf olur söz olur! Gibi manasız telaffuzların anlamsızlığı ile yüzleşmek durumunda kalan kadınların din, dil, ırk ayırt edilmeksizin yaratılış kimliği üzerinden tacize uğradığını görüyorsunuz değil mi?
Alaka kuramayanalar için kısa kısa başlıklarla açıklıyorum o halde.
Kör, Sağır, Dilsiz Kadınlar!
Külkedisi olan bitenleri görse de görmüyor, duysa da duymazdan gelip sessiz kalıyor. Çünkü iyi kadın ol dayatmasının verdiği baskı, ona bundan başka bir şey yaptıramıyor. Ancak böyle olursan iyi sonuçlar seni bulacak ve bulur durumu aşılanıyor. Külkedisi hikayesini külkedisinin kendisi yazmış olsaydı durum farklı mı olurdu yoksa aynı mı olurdu? Şimdi külkedisi düşünsün.
Despotik Kadınlar!
Üvey anne ve üç kızının külkedisine yaşattıklarını normalleştirmeyeceğim elbette ancak üvey annenin de kendi sosyolojik aile yapısının içinde yaşadığı birtakım sorunlardan kaynaklı bu şekilde despot oluşu mümkün olamaz mı? Külkedisinin babasından önce birlikte yaşadığı eski eşi ya da bir kayınvalide sendromu olmaz mıydı? Onu da siz düşünün.
Lakap Takılan Kadınlar!
Bakın sadece birkaç tanesini yazıyorum buraya. 'Tesettürlü kadın, mini etekli kadın, sarı saçlı bir kadın, esmer tenli kadın, eksik akıl, eksik etek, saçı uzun aklı kısa gibi nice lakaplar ve alçaltmaya yönelik nitelemeler/betimlemeler. Bu tür benzetmeler aydınlanma çağından önce kalmış sıkıştırılmış ve bastırılmış duyguların yansımalarıdır.
Dahası tüm bu yakıştırmaların ve kaotik eleştirel yaklaşımların sebebinin kadın aklının çalışma ritmi ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Bu böyle çünkü soyut değil somutlar. Benim gördüğüm değişen bir çağın içerisindeyiz. Ben bu çağa 'hesaplaşma çağı' adını veriyorum. Geçmişte alışılmış her ne varsa değişecek olan bir zamanın başlangıcındayız ve kadınlar değişen bu çağın yükselen yıldızları gibiler.
Velhasıl yaşamın tüm ritimlerinde karşımız da, arkamızda ve yanımızda olan kadınların varlığını objeleyerek yok etmeye çalışıyoruz. 'Sen çarşaflısın ne işin var sosyal medyada ile 'bu eteğinin hali ne! Ne işin var bu kılıkla sokakta'? cümlelerinin kısır döngüsüne sıkıştırıyoruz. Onlara biçtiğimiz tek rol 'Annelik'. Annelik kutsaldır bu yadsınamaz ancak her kadın anne olmadan önce bir insandı. Aynı her erkeğin baba olmadan önce olduğu gibi…