Pandemi dönemindeki sokağa çıkma yasakları sonrasında neredeyse herkesin “tatil” özlemi olduğuna şüphe yoktur. Ülkemizin üç tarafının denizlerle kaplı olması, geniş yayla alanlarının bulunması ve zengin kaplıca imkanları olması herkesin kendine göre bir tatil planı yapmasını kolaylaştırmaktadır.
Pandemi dönemindeki sokağa çıkma yasakları sonrasında neredeyse herkesin 'tatil' özlemi olduğuna şüphe yoktur. Ülkemizin üç tarafının denizlerle kaplı olması, geniş yayla alanlarının bulunması ve zengin kaplıca imkanları olması herkesin kendine göre bir tatil planı yapmasını kolaylaştırmaktadır. Günümüzün karmaşık şehir yaşamı ve ağır iş yükü altında oldukça yıpranan insanlar için tatil artık bir lüks değil zorunluluk haline gelmiş durumdadır. Ancak ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik koşullarda Türk Lirasının giderek değer kaybetmesi sebebiyle lüks otellerde tatil yapma veya birikimimizle bir müstakil yazlık alma düşüncesi hayalden öteye gidememektedir. Tatil beldelerimizin sefasını yabancı turistler sürerken vatandaşımız, ''ücretsiz tatil kazandınız'', ''ücretsiz gezi kazandınız'', ''anketimize katılmak ister misiniz'' vb. şekilde aranarak tatil köylerine, tekne turlarına davet edilerek ve devamında çoğu kez klasikleşmiş bir dolandırıcılık yöntemine konu olan devre tatil sözleşmeleri ile kandırılmaktadır. Sonuç itibariye hem tatil yapamayan hem de elde avuçta olanı da dolandırıcılara kaptıran pek çok vatandaşımız mağdur olmaktadır.
Dolandırıcılık sonrası avukatlara başvuran vatandaşlar, sözleşmelerin tarafı olan muhatapların paravan şirketler olduğunu ve tahsil kabiliyeti olmadığını öğreniyor. Özellikle son dönemde meslektaşlarımıza artan başvurular sebebiyle bu konuda hukuki bir bilgilendirme yapmanın faydalı olacağını düşünüyorum. Ancak kurulacak böyle bir sözleşmeyi en sağlam şekilde yapmak için sözleşme kurulduktan ve dolandırıldıktan sonra değil, henüz sözleşmenin kurulma aşamasında bir avukattan hukuki danışma almaktır.
Öncelikle 'Devre Mülk' ve 'Devre Tatil' sözleşmelerinin farkında bahsetmek yararlı olacaktır. Zira bu iki kavram aynı sonuçları doğuruyor gibi görünse de yargılama sırasında durum çok farklıdır. Devre mülk; Kat Mülkiyeti Kanunu içinde tarif edilmiş bir mülkiyet çeşididir. Mesken nitelikli olmak kaydıyla, kat irtifakı veya kat mülkiyeti kurulmuş yapılarda, yılda en az 15 gün kullanma imkanı tanıyan müşterek mülkiyet payına bağlı bir mülkiyettir. Yani devre mülk sahibi olmak isteyen seçtiği bina ve bölüm için tapusunu alır. Tapusunda istifade edebileceği tarih aralığı ve arsa payı açıkça yazar. Bu dönemlerde bağımsız bölümünü teslim alabilir, yararlanabilir, kiraya verebilir, gerekli görürse de yine tapuda satış işlemi yapmak kaydı ile devredebilir. Ölüm halinde de Terekeye dahil edilir.
Devre tatil ise Tüketici Hakları Kanunu'nda şöyle tarif edilmiştir; 'Devre tatil sözleşmesi, bir yıldan uzun süre için kurulan ve tüketiciye bu süre zarfında birden fazla dönem için bir veya daha fazla sayıda gecelik konaklama imkanı veren sözleşmelerdir.' Yani kat mülkiyeti ile en önemli farkı, tapulu bir gayrimenkul söz konusu değildir. Bir satıcıya veya bir işleticiye bağlı olarak yapılan bir tatil rezervasyonudur. Devre tatil sözleşmesi yapana, bu yerin maliki değildir. 24/3/2022 tarihli değişiklikle devre tatil sözleşmelerine süre yönünden kısıtlama getirilmiştir. Değişikliğe göre bu sözleşmeler en fazla 10 yıl süreyle kurulabilecektir.
Devre tatil ve devre mülk sözleşmeleri için Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'da 24/3/2022 tarihli bazı düzenlemeler yapılmış olsa da maalesef bu düzenlemeler yeterli değildir. Değişikliklerle ilgili gözden kaçan bir diğer husus da bu değişikliklerin 1/10/2022 tarihinde yürürlüğe girecek olmasıdır.
Bu değişiklikler ve düzenlemeler sonrasında da en önemli sorun, alacaklarının tahsilatının yapılamaması durumu olacaktır. Zira tüm bu düzenlemelere rağmen sözleşmenin tarafı olan şirket veya şirketler bazı durumlarda alacaklıların alacağına kavuşmasını engellemek, alacaklılardan mal kaçırmak için yeni bir şirket kurmaktadır.
Tüketicinin dolandırılmaktan kaçınabilmesi çok dikkatli ve kontrollü hareket etmesi gerekmektedir. Rayicinden ucuz yerlere şüpheyle yaklaşılmalı ve satıcı firma detaylı şekilde araştırılmalıdır. Şirketin önceki projeleri ve firma hakkındaki şikayet ve yorumlar incelenmeli; ticaret sicil kayıtlarından satıcı firmanın sermayesi ve kaç yıldır faaliyet gösterdiği araştırılmalıdır. Bu noktada satışı yapacak firma ile pazarlama yapan firmanın farklı olabileceği göz önüne alınmalıdır. Ödeme aşamasında bildirilen hesap numarasının ait olduğu şirket ile sözleşmenin tarafı olan şirketin aynı olmasına dikkat edilmeli , farklı bir hesaba para gönderilmemelidir. Ayrıca mümkünse satın alan diğer kişilere ulaşarak memnuniyet durumları ve yaşadıkları problemler öğrenilmelidir.
Uygulamada en karşılaştığımız durumlardan biri boş bir arazinin tüketiciye gösterilip inşaata başlanacağının söylenmesidir. Mümkün olduğunca bitmiş projeler tercih edilmeli, proje bitmemiş ise satıcıdan teminat alınmalıdır.