HAYATIMIZ, ışığını kendi içinde bulup çoğaltan insanların yakınında olabildiğimiz nispette ışıyor. Aydınlanıyor. Sağı, solu, önü, arkayı net biçimde görebiliyoruz.

HAYATIMIZ, ışığını kendi içinde bulup çoğaltan insanların yakınında olabildiğimiz nispette ışıyor.

Aydınlanıyor.

Sağı, solu, önü, arkayı net biçimde görebiliyoruz.

Ayrık otlarından ayıklanmış yollarda huzurla yürümenin rahatlığını yaşıyoruz.

Haşerat temizliği yapılan mıntıkalar bizim için güvenli bir alan oluşturuyor.

Tehlikelerden mümkün olduğunca beri bir yaşam sürmemize sebep olan bu alan temizliği bize kendimizi arayıp bulma imkanını kolaylaştırıyor.

Zaman aralığı sunuyor.

Enerjimizi başka şeylerde beyhude harcamak zorunda kalmadığımızdan günlerimiz bereketleniyor.

Yeter ki, bu lütfun farkında olalım.

Ve gereğini eksiksiz yerine getirelim.

ŞEFİK CAN DEDE tanıdığım en mütevazı şahsiyetlerdendi.

Sanki kendini kendi içine dürmüştü.

Dünyanın dağdağalı fırtınalarından emin olmak sanırım böyle mümkün olabiliyordu.

Afakta sert rüzgarların yıkıcı tesirlerinden asude kalmak enfüste kendinle hemdem olmaktan geçiyordu.

Bağıran, çağıran biri değildi.

Çığırtkanlık yaparak malını satmak için başına müşteri toplayan işportacılara hiç benzemiyordu.

O, kuyumcu titizliğinde inceden inceye çalışan ve altının kıymetini bilenlere mana ikramlarında bulunan mahviyetkar bir sarraftı.

Elindeki malzemenin kıymetini bilmeyene kuyumcu dükkanını teslim ederler mi hiç?

Onlar emanet ehlidir.

Emniyetli kişilerdir.

Vefa ehlinin emanet bekçileri elindeki o kıymetli parçaları altının ne olduğundan haberdar olmayan manen reşit olmamış kişilere teslim etmezler.

Hakikate renkli boncuk muamelesi yapacak olan bu kişilere elbette vermezler.

Bu bakımdan seçicidirler. Kılı kırk yararlar.

Tüm bu sebeplerle reklam peşinde olmazlar. Bilinmek derdine düşmezler. Etraflarını çoğaltma beyhude gayretine tenezzül etmezler.

Tevazu perdesinin ardına gizlenmiş bu nevi şahsiyetleri arayıp bulmak kişinin kendi samimi gayretine bağlıdır.

Ve onlara erişmek şatafata meftun olmakla değil hakikate aşina olmakla mümkündür.

YUNUS'UN EVİNDE tanıdım kendilerini.

Türk Edebiyatı Vakfı'nın Kadıköy şubesi olarak Kızıltoprak'ta hizmet veren YUNUS'UN EVİNE sohbete geliyordu.

Mesnevi şerhi yapıyordu.

Muhipleri etrafında pervane idi.

O dönemlerde ben Dr. Haluk Nurbaki Hocaya hizmet etmeye çalışıyordum. Aynı mekanda Nurbaki Hoca da sohbet ediyordu.

Coşkun akan bu iki nehrin talipleri burada buluşup birbirine karışıyordu.

Şefik Can Dede'nin ihvanı ile burada tanışıp hemhal olmuştuk.

Altunizade Kültür Merkezi'nde Haluk Nurbaki 'İslam Yüceleri' başlığı altında aylık konferanslar veriyordu. Konferans öncesi gelen misafirleri karşılamaya çalışırken birden ne göreyim?

Şefik Can Dede iki talebesinin kollarında zorlukla merdivenleri çıkmaya çalışıyor.

Koşarak yanına gittim ve 'Efendim hoş geldiniz' dedim.

Gözleri aydınlandı.

'Talebelerim haber verdi. Hazreti dinlemeye geldim' dediler.

Büyüklerin büyüklükerinin nasıl tevazudan geçtiğini o genç yaşımda bir kere daha böyle görmüştüm.

ÜSKÜDAR FM radyosunda yöneticilik yaptığım yıllar…

Yozgat'ın yiğit başlarından Musa Turan ağabeyimin gayretleriyle ve Hayat Nur Artıran'ın desteği ile sıklıkla radyoda misafir ediyor ve hazreti dinleyiciyle buluşturuyoruz.

Sesimizi duyuramadığımız vakit Hayat Nur Hanım kulağına eğiliyor soruyu tekrarlıyordu.

Asansörü olmayan radyo binamızın üçüncü katına hiçbir usanç emaresi göstermeden büyük bir hizmet aşkıyla her davet edildiğinde kadem bastı ve soruları cevaplandırdı.

Benim kendisiyle o dönemde yaptığım bir röportaj ulusal bir gazetede tam sayfa yayınlanmış daha sonra 'Potreler' adıyla yayınlanan kitapta en güzel yerini almıştı.

HAYAT NUR ARTIRAN ile bir süredir haberleşemiyorduk.

Oysa her sene Beykoz'daki 'Şefik Can Uluslararası Mevlana Eğitim ve Kültür Vakfı'nda dostlarla cem oluyorduk.

Tazeleniyorduk.

Musa Turan ağabeyim zaman zaman arayarak selamlar. Yine öyle oldu. 'Cuma akşamı uygunsan Şevket Baba'nın dergahında bir araya gelip eski günleri yad edelim' dedi. Ardından Hayat Nur Hanımın bir süredir ulaşamadığını iletti. Hemen iletişime geçtim. Meğer farklılaşan telefon sebebiyle eski numaraya atılan hiçbir mesaja cevap alamıyormuş.

Bu vesileyle Sufi Kitap Yayınları arasında yayımlanan 'Şefik Can Hatıralar' kitabına kavuştum.

Lütfedip gönderdiler.

Hayat Nur Artıran'ın kaset çözümleri, onların yazı diline aktarımı, fotoğraf ve arşiv belgeleriyle desteklenmesiyle ortaya çıkarıp vücuda getirdiği bu kitap Şefik Can Dede'yi daha yakından tanımamız için önemli bir kaynak niteliği taşıyor.

Sertarîk Şefik Can Dede'nin ilkokul, ortaokul, Kuleli Askeri Lisesi, Pangaltı Harp Okulu, Kara Levazım Okulu, askerlik dönemi ve sonraki hayatı hakkında muhteşem ayrıntılar ve mektuplaşmaların yer aldığı kitap ehli için bir hazine değerinde.

Emeği geçenlere şükran borçluyuz.

Hak ve hakikat yolunun şirkten uzak hakikatli erlerine ve bu yolun kutlu yolcularına muhabbetler olsun.

Ya Selam!