HAREKET halindeyiz, yani bedenen diriyiz.

Bu çok önemlidir. Küçük görülemez, horlanamaz, aşağılanamaz. Çünkü bedensel diriliğimiz olmadan mânevi dirilikten bahis açamayız. Bunu değişik mülahazalarla gözden düşürüp mânevi dirilikten bahsetmek doğru değildir, zira mantık barındırmaz.

Ayrıca Rabbimizin yeri ve göğü hak ile yarattığı beyanına aşina olduğumuzda bu hususta minik bir imada dahi bulunamayız.

Ramazan’la dirilmek için bu nedenle iki kanatlı olmak zorundadır.

ZAMAN her şeyi eskitir. Hareketli olan her varlık bu kanuna tabidir.

Ayrıca zihnen gerilemek, derin tefekkürlerden uzak kalmak bizleri atalete sevk eder. Dolayısıyla bedenimiz nasıl Rabbimizin belirlediği periyotlarla hücre yenilemesine tâbi ise şuurlu varlıklar olan bizler de kendimizi mânevi yenilenmeye açmamız gerekiyor.

İçinde bulunduğumuz şu vakitler işte bu sebeple dirilme demleridir.

Ramazan bizlerin mânevi dirilmesi için bir ihsan-ı ilahidir.

HER meselenin zuhuru, diriliği bizim ona ne kadar hazır olup olmadığımızla ilgilidir. Kendimizi buna ne kadar teşne kıldığımızla alakalıdır. Talebimiz olmadan icabetin olmayacağı bilincini güçlendirmediğimiz sürece Ramazan’ın dirlik sunan nefhalarından yararlanmamız mümkün olmayacaktır. Zahirde canlı kalmak, diriliğimizi sürdürmek, gücümüzü kaybetmemek için nasıl beslenmeden uzak durmuyor, su ihtiyacımızı görmezlikten gelmiyorsak manevi dirilişimiz için yine aynı çabayı ortaya koymalıyız. İşte tam burada itidal olarak bildiğimiz denge konusu gündemimize girmelidir. Kendilik bilinci yolunda doğru ilerlememiz bu denge anlayışında saklıdır. Madde mânâ dengesini gözetmediğimiz müddetçe bir kanadı kırılmış kuştan farkımız kalmayacak. Ya maddesi güçlü diğer yanı zayıf ya da mânâsı kuvvetli ama diğer tarafı ağır aksak olacak ve hiçbirinden istenen netice elde edilemeyecektir.

RAMAZANLA dirilmek Kur’an-ı Kerim’in bize açılmasıyla ancak mümkün olur. Bu ise denge bakımından evvela bizim kendimizi O’na açmamızla hasıl olur. Burada da denge gözetilmelidir. Bu dengeyi sağlayıp düşüncelerimizi aktif etmemiz, doğru bir yönelişi gerçekleştirmemiz, saçma sapan fikir ve davranışları kendimizden uzaklaştırmamızla mümkündür. Ki, bu doğru düşünce, doğru davranış dengesine ulaşmak demektir.

Elbette kolay değildir, çaba ister, öncesinde sahih bir niyeti gerektirir. Ardından sabırlı olmayı ve sürdürebilmek için sebata ulaşmayı icap ettirir. Bu sebeple Rabbimizin diğer esmalarından yararlandığımız gibi burada da Ez- Zahir esmasından istifade etmeliyiz. Madde ve manayı birleştirip dengeye gelmek için niyaz edip gayrete gelmeliyiz.

TAZELENMEYE ihtiyacımız var.

Bunun için silkinmeli üzerimizdeki gafletin ölü toprağını silkelemeliyiz. Yoksa hayat ve imtihanlar bizi sarsıcı silkelemelerine devam edecek.

Arınmak için harekete geçmeye, silkelenmeye, gözlerimizi açıp yeniden yıkamaya ve enerji toplamaya ihtiyacımız var. Başaramadığımızda monotonlaşacağız. Yeni düşüncelere ulaşamayacağız. Eksiklerimizi görebilecek bilgi ve muhakemelere erişemeyeceğiz.

BEŞ vakit namaz bizi nasıl maddeten ve manen kavi kılıyorsa Ramazan ayı da zihni, akli ve kalbi dirilmemize vesile olacaktır. Yeter ki biz ruhen dinçleşmek isteyelim. Şerre karşı kıyam etmeyi göze alalım. Nefis ve şeytanın desiselerine ve zehirli oklarına karşı yüce kitabımızın umdeleriyle hazırlıklı bulunalım.

SELİNE kapıldığımız Kur’an’danmış gibi gösterilen ama asla ondan olmayan bilgi ve verilerle dirilemeyiz. Maruz kaldığımız şirk paslarını gideremeyiz. Oruçla bedenimiz elbette sıhhat bulur. Ama esas olan vahiyle inanç açısından içine düştüğümüz sapkınlıklardan arınıp kalbimizi ve ruhumuzu diriltmektir. Hayy olmaktır.

Oruçla azim ve irade terbiyesinden geçtiğimiz şu mübarek vakitleri mânâda hayat bulmak için iyi değerlendirmeliyiz. Merhameti kalbimize yeniden misafir etmek ve tüm varlıklara şefkatli davranmak ancak anlam diriliği ile mümkündür.

RABBİMİZ, Efendimiz yoluyla bize gönderdiği kitapta nurun olduğunu buyuruyor. O aydınlığın, nurun gölgesine sığınmalıyız. Hidayetin bu kitapta olduğunu ferman ediyor. O’nunla hidayet bulmalıyız. Kur’an’ın şifa olduğunu, öğüt olduğunu, rahmet olduğunu, şeref olduğunu, her an hatırımızda tutarak sorunlarımızı çözeceğimiz bir zikir olduğunu yine kendisi bize müjdeliyor.

O halde yapacağımız şey, Ramazan’da Kur’an ile dirilmek, hayy olmaktır. Aklımızın, kalbimizin, ruhumuzun bereket bulmasıdır. Bundan yararlanarak şu güzel günlerde tövbe edip mağfiret bularak kötülüklerde ölüp iyiliklerde dirilmek en mühim kazancımız olmalıdır.

Allah bizi bu Ramazan vesilesiyle Kur’an ile dirilenlerden eylesin niyazıyla…

Ya Selam!