Suriye’nin sahil bölgesi Lazkiye ve çeviresideki olayların ilk çıkışı, Esad rejim artıklarının hafif silahlı savunmasız güvenlik güçlerine yönelik saldırısı olarak başlandığı iddia ediliyor. Kimi iddialar ise teravih namazı çıkışı pusu kurulduğu ve saldırıldığı ifade ediliyor.
İlk gelen bilgilere göre Lazkiye’nin Ceble ilçesinde 11 güvenlik görevlisi öldürülmüş daha sonra saldırının genişleyip yayıldığı ve bir takım çetelerin isyan hareketi başlattığı görüldü.
Saldırının ardından Yeni Suriye ordusu yüzlerce araçtan oluşan takviye birlikleri Lazkiye ve Tartus'a sevk etti ve Esad rejimi unsurlarının yakalanması için operasyon başlattı.
Peki, daha önceden neden bu bölgede az sayıda güvenlik güçleri vardı?
Hemen cevabını verelim.
Bölgedeki Nusayriler ’lerin Ahmed Şara hükümetinden bu konuda isteği olmuştu. Alevilerin huzursuz olmaması için bazı kanaat önderleri, Şara’dan bu bölgede ağır silahlı grupların olmamasını özellikle rica etmiş ve bu kapsamda sahil bölgesinde güvenlik güçleri seyreltilmişti.
Olayların başlangıcının ve devamındaki saldırıların seyri incelendiğinde; kurulan pusular, eş zamanlı YPG’nin Suriye'nin Halep iline bağlı Şeyhmaksut ve Eşrefiyye mahallelerinde varlığını sürdüren terör örgütü, Tarsus ve Lazkiye'de yaşananları fırsat bilerek saldırı başlatması ve Nusayri çetelere sağlanan lojistik destek gösteriyor ki bu olay sanıldığından daha büyük bir organizasyondur.
Bu tezgâhı, savaştan kaçan üç beş eski rejim artığının planlaması ve harekete geçmesi pek olası değildir. Arkasındaki akıl bölgede kaos yaratmak isteyen İsrail ve İran’dan başkası olamaz.
Esad yanlıları bu kakışma ile Şara’yı deviremeyeceğini aslında çok iyi biliyorlar. Amaçları Suriye’yi etnik ve mezhebi ayrıştırarak üniter yapısını bozmaktır. Bu parçalanma en çok İsrail’in işine gelmektedir. Suriye’nin güneyinden Dürzileri ’de kullanarak Davut Koridoru hayali için parçalanma gereklidir.
Bunun dışında şunu da göz ardı etmemek lazım. Suriye’deki mezhebi çatışmaları körükleyerek yangını Türkiye’ye de taşımak isteyen bir akıl da var.
“Aleviler katlediliyor” şeklinde söylemini merkeze alan bir takım STK’lar Türkiye’de mitingler düzenliyor ve Türkiye’de bazı sinir uçlarına dokunmaya çalışıyorlar. Suriye’de olduğu gibi ülkemizde de ajanlar cirit atmaktadır. Bu konuda doğru/yanlış demeden provokatif mesajlar piyasada dolaşmaktadır.
Özellikle sosyal medyadan yürütülen tahriklere kapılmamak gereklidir. Kulağınıza gelen her bilgilin teyidi günümüzde elzemdir.
Suriye’de yaşanılan sivil ölümleri elbette hiçbir gerekçe haklı kılmaz ve mezhebi fark etmeksizin masum halkların öldürülmesine seyirci de kalınmaması gerekmektedir. Bu aynı zamanda İnsani ve vicdani sorumluluktur.
Ancak buradan yola çıkarak, bir takım aktivistlerin kirli oyunlarına alet olmamalıyız ve bu oyunlara da izin vermemeliyiz.
Lazkiye'deki olayların Suriye sınırları dışında farklı provokasyonlara gerekçe kılınmaya çalışıldığını görüyoruz. Hedefleri sadece Suriye’de değil Türkiye’de de kaos üretmek. İç ve dış dinamiklerin Türkiye'yi karıştırma iştahını daima diridir. Sosyal medya mecralarından şahit olduğumuz provokatörlerin iplerinin bir ucu İran’da, diğer ucu ise İsrail’dedir. Bu provokatörlerin amacı bölgeye müdahale etmeleri için dış güçlere zemin oluşturmaktır.
Suriye’ye de silinmeye yüz tutan Esad artıkları ile küreselciler kol kola girerek bir kalkışma planlamıştır. Suriye’ye çökmek niyetindelerdir.
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Şam'da cami çıkışında açıklama yaparak halkına ılımlı mesajalar vererek, provokasyonlara gelmemelerini istedi.
Şara, "Olabildiğince ulusal birliğimizi ve sivil barış korumalıyız. Allah'ın izniyle bu ülkede hep birlikte yaşayacağız" ifadelerini kullandı. Bu ülke hayatta kalma gücüne sahip diyen Şara "şu anda yaşananlar beklenen zorluklar" diyerek, birlik beraberlik vurgusu yaptı.
Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya, Suriye’de artan şiddet olaylarını görüşmek üzere Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni toplantıya çağırarak müdahale planı yapmaktadırlar.
Türkiye’de acil önlem almalı ve meydanı ne İsrail’e ne de Rusya’ya bırakmamalıdır. Türkiye gerekirse Suriye hükümeti ile anlaşarak bölgeye inmelidir. YPG/Pkk tehdidine de son vererek, Lazkiye’de yaşayan, Türkiye’deki Nusayriler ile akraba olan Alevilerin güvenliğini kalıcı kılmalıdır. İsrail’in genişleyen işgaline karşı da Suriye Devletinin yanında saf tutmalıdır.
Aksi halde İsrail’in yayılmacı tehdidinin dışında YPG’nin terör tehdidi devam edecektir. Suriye’de ikamet eden sayıları 4 milyon civarı olan Türkmen soydaşlarımızın can güvenliği için de adım atılmalıdır.
Yeni Suriye’ye yönetimi ile resmi anlaşmalar yapıp, gerekiyorsa askeri boyutta da destek olunmalıdır. Küresel güçlerin Lazkiye, PYG bölgesi ve Suveyda'da Dürziler üzerinden müdahale fırsatı kolladığı bir ortamda bizim de Şam'ın yanında olduğumuzu göstermemiz gerekmektedir. Masum Nusayrilerin güvenliği kadar Türkmenlerin güvenliği de sağlanmalıdır. Bölgede oldubittiye sebep olabilecek siyasal ve askeri sonuçlar önceden görülmelidir. Bu bağlamda Şara yönetimine istihbarat sağlanmalıdır.
Tarihi günlere şahitlik ediyoruz.
Avrupa- ABD arasındaki gerginlik, bir türlü kurulamayan Ukrayna masası, Rusya’nın Nükleer tehdidi, Gazze’nin yok oluşu…
Avurpa ve Ortadoğu arasına sıkışan Türkiye olarak teyakkuzda olmalıyız. Yangın bölgesindeyiz. Barışımızı ve istikrarımızı bozabilecek ajanların oyunlarına karşı uyanık olmalıyız. Provokasyonlara gelmemeliyiz.