HİLAL bize Ramazan ayının geldiğini haber vermesi ve yılda bir kez yükümlülüğümüz olan oruca başlamamızı işaret etmesi bakımından çok önemlidir. İslam dünyası için apayrı bir heyecan vesilesidir. Öteden beri konunun uzmanlarının hassasiyetle üzerinde çalıştığı bir husustur.

Ayın evreleri sürekli bir döngü içinde değişir. Hilal, bu sürekli dönüşüm sürecinin başlangıcını temsil eder. Hayatın, büyümenin ve değişimin doğal konusunu vurgular. Dolayısıyla başlayan Ramazan ayının bizi nasıl dönüştüreceği sürecini ifade eder. Aslında bu durum hayattaki sürekli değişimin de sembolüdür. (İnşikâk Suresi 19. Âyet )

Ayın kendisi ışık kaynağı değildir. Bizim buradan gördüğümüz parlaklık güneş ışığının ayın yüzeyinden bize yansımasıdır. Bu yansıma kimi zaman hilal, kimi vakit yarım daire kimi zaman da dolunay şeklinde görülür. Görülmediği de olur. Yani Şafağa, geceye ve onun topladığı şeylere, dolunay şeklini alan Ay'a yemini aslında tıpkı ay gibi halden hale geçeceğimizi ve kademe kademe ilerleyeceğimizi vurgulayarak bunu unutmamamızı ister.

HİLAL gönlümüze bir Ramazan haykırışıdır.

Yansıma ile gönderdiği Kur’an ayının başlangıcının gönlümüzde yüksek muştularla yankılanmasıdır.

Zira on bir ay Ramazan güzelliklerinin gelişini bekleriz.

Bize olan randevusuna müştak bir vaziyette gözümüz ve ruhumuz kendisine akortludur.

HİLAL biz inanmışların tüm hücrelerinde sevincin aşikâr olmasıdır.

Normal zamanlarda nefsimizin hilelerine aldandığımız için gizlenen ve perdelenen hakikatin parlaması ve ben buradayım demesi gibidir.

HİLAL sevinmektir. Her sevinmenin fevkinde muhteşem bir sevinmedir bu.

Ramazan ayının sonlarına doğru bizi saran ayrılık hüznü ve kederini hatırladığımızda bunun nasıl bir sevinç taşıdığını daha net ve belirgin olarak anlayabiliriz.

Sevinçlerden öte avuçlarında huzur ve saadetin parlak incilerini taşıyan bir sevinçtir hilal…

İŞTE bu sebeple evvel zamanlarda hilal görüldüğünde bu sevinç tüm inanmışlara muştulanırdı.

“Gelecek olan geldi, müjdeler olsun” demekti. Ayın parlaklığının Kur’an hakikatlerinin yüreğimize düşerek parlatıp aydınlatacağının ikrarıydı. Yeni doğan bir bebeğin yaşam belirtisi olarak çığlık atması misalinde olduğu gibi bu sene de içimizde doğacak olan güzelliklerin ilk belirtisiydi.

TEKBİRLER getirilerek karşılanırdı.

Heyecanın mümince dışa vurumu olarak da ifade edebileceğimiz hilalin görülmesi şükür vesilesi sayılırdı. Önceki sene Ramazan’ı idrak ettiği halde “Pençe-i Mevte” takılıp göçen nicelerine nasip olmayan bir bahtiyarlığın Rabbimiz tarafından bir defa daha ömrümüze ikram edilmesi sevinci ve buna bağlı olarak teşekkür vesilesi sayılırdı. Tehlil olarak bildiğimiz kelime-i tevhit çekerek de şükredilirdi.

KAVUŞMAK demekti hilal… Ve y ine hamdolsun ki kavuştuk. Ömrümüze bir Ramazan daha yazıldı. Şimdi bize düşen bir hilal gibi parlamaktır. Kalbimizi vahiyle aydınlatmaktır.

Kur’an-ı Kerim’in sahih ve sadık bir talebesi olarak emrine râm olmaktır.

SAİR zamanlarda nefsin ve şeytanın hileli desiseleri ile gizlenmiş olan güzel duygularımızın açığa çıkması ve bizim onlarla kavuşup kucaklaşmamız azımsanacak bir imkân değildir. Değerlendirilmesi zaruretten öte bir zarurettir. Olumlu duygularımızı işleyip parlatarak hayatımıza katmak ve olumsuz düşüncelerimizi sönümlendirip kendimizden uzaklaştırmak bu ayın bize getirdiği bir vecibedir.

HİLALİ gözümüzle görmek bize yetmemelidir.

Gönlümüz ve ruhumuzla da görebilmeliyiz. Onun ışığı ile nefsin dehlizlerini aydınlatıp karadelikleri kapatmaya bir vesiledir. Dolaysıyla ayın gökyüzünde düzenli hareketi neticesinde nasıl vakitler oluşuyor, aylar belirleniyor, ibadetlerin zamanı yörüngesine oturuyorsa bizlerde Ramazan ayında yeniden ölçüyü hatırlamalıyız. Ölçüsüzlüklerimizi törpülemeliyiz. Her şeyi vahiy ile yörüngesine oturtmalıyız.

HİLALİN sübutu gibi hakikat ruhumuzda sübut bulmalıdır.

Aklımız vahiyle işlemeli, kalbimiz Efendimizin örnekliğinde heyecan duymalıdır. Rayından çıkmış olan ne kadar hallerimiz varsa yerine oturtulmalıdır. Ahlakımızda oluşan zaaflar metanet ve kararlılıkla tashih edilmelidir. Adaletsizliklerimiz izale olmalı ve kalbimize merhamet geri dönmelidir.

AYIN ışığını güneşten alması gibi bizde gücümüzü Allah’tan ve Kur’an’dan alırız. Çünkü Allah ve Kur’an zaman üstüdür.  El Metin olan, zamanın yıpratıcı etkisinden tesir almayan, dayanma gücü sınırsız olan sadece Allah’tır. Hilal ile başlayan bu değişim ayında belki bitkin, halsiz, tükenmiş hissedebiliriz. Fakat ne olursa olsun zamanımızı iyi kullanmalı, önceliklerimizi belirlemeli, değişime ve iletişime açık bir şekilde huzuru yakalamalıyız. Hareket etmeliyiz. Bu zihnimizi ümitsizlikten ümide taşımak bile olabilir.

Kur’an’ın tarif ettiği mümin modelinin önemli özelliklerinden biri, koşullar ne olursa olsun ümitsizliğe kapılmamayı hilalin muştuladığı bu ayda ortaya koyup sonrasında da devam ettirmesidir. Ümitsizlik, her şeyin bir kader, ölçü üzerine geliştiğini kavrayamamanın sonucudur. Allah’ın beğendiği tavır, ümitvar olarak, her olayın hayırla yaratıldığının bilincinde, sabır ve tevekkül göstermektir. Dünya hayatının bir imtihan mekânı olarak yaratıldığını düşünmeyen, Allah’ın her şeyi bir hikmet üzerine yarattığına iman etmeyen insanlar, şeytanın da telkinleriyle umutlarını tamamen yitirir, mutsuz yaşarlar.

İşte Ramazan bu ümidi tekrar hilalin sevinciyle bize taşımaktadır. Lazım gelen buna tutunmaktır.

Ya Selam.