OTOKRAT SOSYALİSTLER VE SAHTE SOLCULAR-2

Sosyalizm bir anlamda komünizme giden bir yoldur. İnsanı insan yapan manevi fıtrat, din anlayışı ve dini otorite bu anlayıştan reddedilir. Ancak bu sistemde devlet otoritesi mevcuttur, çünkü devlet aygıtı proletaryanın elindedir. İşçi sınıfı hem tek partiyi hem de devlet aygıtını yönetir. Ancak sosyalizmdeki, özellikle Sovyetler örneğinde olduğu gibi, bu katı disiplin anlayışı otokrasiye ve diktatörlüğe, totaliter bir yönetim anlayışına dönüşmüştür.

Komünizmde ise tam bir keskinlik ve dönüşüm söz konusudur. Tam ortak üretim, ortak bölüşüm, keskin sosyal eşitlikçi bir sistem ve herkesin eşit oranda mal sahibi olmasının hakim olduğu bir sistemdir. Komünizm her türlü otoriteyi, devlet ve dini otoriteyi reddeder, yok sayar. Ancak burada Sovyet örneğine bakacak olursak, hem sosyalist hem de yarı komünist bir sistemin varlığını görürüz. Çünkü tek partinin adının komünist olmasına, sosyalist ve komünist anlayışın partide ve devlet aygıtının her aşamasında bütün azametiyle varlığını sürdürmesine karşılık devlet otoritesinin de bütün ağırlığınca toplumun üzerine çöktüğünü ve tahakküm kurduğunu görürüz.

Toparlamak gerekirse Sovyet dönemindeki sosyalizme baktığımızda; otoriter, totaliter, jakoben, tepeden inmeci, toplumu tepeden tırnağa zorla değiştiren, Lenin ve Stalin örneklerinde de gördüğümüz diktatöryal bir sosyalizmin varlığını tespit etmekteyiz.

Avrupa'da ki sosyalizm ise halk iradesine dayanan, demokratik yöntemlerle işçi sınıfının haklarını savunan düşüncelerin veya partilerin iktidara gelmesiyle emeğin ve işçi sınıfının yönetimde söz sahibi olması gerektiğini savunan demokratik sosyalizm ve ya sosyal demokrasidir.

Girizgah kısmını derlemek ve bağlamak gerekirse şunu söyleyebiliriz: Demokratik sosyalizmin amacı demokrasi içinde kalarak, demokratik yöntemlerle iktidara gelmek ve işçi sınıfının ve tüm ezilen halkın haklarını korumak, demokrasi ve devleti yaşatmak; otoriter sosyalizmin amacı ise anti demokratik yöntemlerle zorla ve ihtilalle iktidarı ele geçirmek, demokrasiyi ve özgürlükleri, maneviyatı ve her türlü din anlayışını yok ederek proletaryanın diktatörlüğünü topluma tahakküm etmektir. Komünizmin amacı da daha da öte! Proletarya diktatörlüğü ile birlikte keskin sosyal eşitliği sağlamak adına demokrasiyi, özgürlükleri, dini ve son noktada devleti de ortadan kaldırmaktır.

Her şeyin halk için olduğu ve insan için yapıldığı tezinden yola çıktığımızda şunu söylememiz lazım. Gerçek solculuk, demokratik sosyalizm, sosyal demokrasi, halkçılık, ezilenlerden yana olmak; halka karşı, halka rağmen, halk için anlayışıyla tahakküm kurmak, zulmetmek, halkı zorla değiştirmeye çalışmak değil, halkla birlikte, halkın içinden ve halk için anlayışıyla değişmek ve gelişmek, emek ve tüm ezilenlerin haklarını savunmak, işçi sınıfının ve tüm ötelenmiş, horlanmış ve ezilmiş halkların yaşam koşullarını iyileştirmek, sosyal adalet ve sosyal barışı sağlamak, halkın kutsiyeti ve maneviyatı ile din ve vicdan özgürlüğü dahil bütün özgürlükleri korumak, demokrasi ile suç ve kirlerinden arındırmak suretiyle devleti korumak ve yaşatmaktır. Özel teşebbüsü, yatırımı, üretimi ve istihdamı, Ulusal ve uluslararası serbest ticareti teşvik etmektir. Daima halkın yanında olmaktır. Devlete küfür etmek, Devleti yıkmaya çalışmak hiç değildir. Milli olmaktır. Kuvvacı, Atatürkçü, vatansever olmaktır. Halkı, halkın değerlerini, kutsiyetini sevmek, saygı duymak, korumak ve kollamaktır. Emeğe, ezilenlere, işçiye, çiftçiye, esnafa, memura, garibana vb. halka tepeden bakmak, aşağılamak ve dalga geçmek dangalaklığı ve ihaneti hiç değildir. Anti kapitalist, anti emperyalist, anti Amerikanist, anti siyonist, anti sömürgeci, anti Batıcı olmaktır. Demokrasiyi özümsemek, milli egemenliğe kayıtsız ve şartsız bağlı olmaktır. Gerçek solcu; katliamcı ve soykırımcı emperyalistlerle işbirliği yapmaz.

Gerçek halkçı; “Türk Milleti Müslüman olarak kalmaya devam ettiği sürece Batı’nın ve İngilizlerin gerçek dostu olamayacak, ilerleyemeyecektir. Önümüzdeki örnek Bulgarlar gibi yapmalıyız.”, “Gençliğin kafasını 30 sene sonra Allah, Peygamber gibi boş şeylerden kurtaracağız”, “İslam ilerlemeye engel. Bununla mahvoluruz, yaşayamayız. Kimse bize güvenmez.”, “... Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girdiğinde Milletimiz 14 asırdır kendisini saran saçma ve karışık inançlardan kurtulacaktır.” demez, diyemez!

Haklarını savunduğu halkın dinine düşman olamaz. Bu, en galiz insan hakları ihlalidir.

Bu küfürbazlığın ve düşmanlığın adı halkçılık ve solculuk olamaz. Halkçılığın halk düşmanlığı olmadığını bilmemek, halkın değerlerini yüceltmek ve korumak olduğunu idrak etmemek ahmaklığın daniskası; akıl, mantık, bilim ve insanlıktan nasibini almamaktır.