HEPİMİZİN az çok yaralı olduğu bir husus bu.

Ne var ki, konuyu yara olarak değil bir beslenme ve var olma biçimi şeklinde ele aldığımızdan durup düşünmeye değer görmüyoruz. Bu ise ileride katlanılması çok zor durumlara sebebiyet veriyor.

Erken fark edip çare düşünen, kendini sağlıklı bir düzleme getirmeye çalışanlar yok mu, elbette var.

Kendimizden umut kesmediğimiz, gayretimizi çoğalttığımız, azmimizi güçlendirdiğimiz ve niyetimizi de sahih tuttuğumuz müddetçe inşallah pişman olup geri dönecek ve güzel neticeler alacağız.

“KENDİNE takıntılı olmak” şeklinde de anlayabileceğimiz narsistik yatırım hayatımızın tümünü işgal etme potansiyeline sahip. Bu hastalığın pençesine kapıldığımızda kendimizden başkasını göremez hâle geliyoruz. Tüm düğümleri kendimize bağlıyoruz. Her yolu şahsımıza çıkarıyoruz.

NARSİSTİK yatırımı önceleyenler vücuduna tapınma noktasına kadar gidebiliyorlar.

Sürekli beden imajları üzerinden bir dünya kurguluyor ve her şeyi bunun etrafında pervane gibi çevirmeye başlıyorlar.

İnsan kendini sevmeli, evet. Beden emanettir, gereği gibi korumalı, kabul.

Hastalıklardan uzak tutmaya gayret göstermeli tabi ama narsistik yatırıma yönelenler bu normal ve olması gereken ölçüleri fersah fersah aşarak tüm algılarını bu noktaya teksif ediyorlar.

Canına kıymet vermeli insan elbette… Yaşını önemsemeli ve onun gerektirdiği gibi davranmalı ancak sevgi yatırımını iyi organize ederek bunu başarmalıdır.

KENDİ sûretinin büyüsüne kapılmak ve bunu abartmak kişiyi korkunç sonuçlara sürükleyebilir.

Aynı şekilde bedeninin, düşüncelerinin büyüsüne kapılarak normal olanı aştığında arkasından korkunç duygusal yıkımlarla karşılaşabileceğini de unutmamalıdır. İnsanın kendisine aşırı hayranlık beslemesi normal boyutlarda kalamıyor genellikle…  Üflenilen bir balon gibi şişerek kendi sahasını aşıyor ve başka yerleri de kaplıyor. Aile içi benlik kavgalarını, dost ve arkadaşların aşağılanmasını rutine sokan bu yaklaşım kişiyi kalabalıklar içinde bile olsa esasen ciddi şekilde yalnızlaştırmaktadır.

Kendine “Aşırı yoğun” bağımlılık geliştiren bu insanlar zamanla “Kimse kıymetimi bilmiyor, onlar için yaptıklarımı görmüyorlar, fedakarlıklarım hiçe sayılıyor” gibi türlü yakınmaların girdabına düşüyor ve düşmanlık hisleri tarafından esir alınabiliyorlar.

ANLAM tanımlaması kayboluyor ve muhakeme bozuluyor bu kişilerde.

İlgi görmeye narsistik yatırım yapanlar bir topluma girdiklerinde herkesin kendilerini tanımasını bekliyorlar. Saygı talep ediyorlar. Buna hakları olduğuna inanıyorlar.

Doğrulanmak, anlattıkları her hususun asla tartışılmadan kabul görmesi onlar için önemli olduğundan empatiden uzak, sürekli bir onaylanma ve takdir edilme heyecanı içinde oluyorlar.

Kişi kendine sonsuz derecede hayranlık beslendiğinden aynı alakayı başkalarından da almak istiyor ve bu gerçekleşmediğinde de onarılması güç bir narsistik yaralanma yaşıyor.

Abartılmış kişisel başarılara tutunuyor. Başkaları için çok bir şey ifade etmeyen iş ve eylemlere bambaşka yüksek anlamlar yüklüyorlar. Dahil oldukları kültürel aktiviteler varsa olağan olan bu faaliyete zihninde olağanüstü bir yer açıyor ve herkesin buna muhakkak katılmasını bekliyorlar.

İstediği sonucu elde edemediğinde bu defa sınırları aşarak farklı ve hatta aykırı olma yolunu seçiyor, bağlamsız, temelsiz, etkisiz iş ve eylemlere girişerek herkese tepkisellik geliştiriyor.

VERİCİLİK üzerinden kendisine narsistik yatırım yapanlarda var.

Kimi ebeveynler de bu çok belirgin şekilde görülüyor.

Yine aynı şey dostluk ve arkadaşlık ilişkilerinde de görülüyor.

Fedakarlıklarıyla muhataplarını bir nevi satın aldıklarını zannettiklerinden tahsilata yöneliyor, onlara hesap kesiyorlar. Almak için verdiğini fark edenler kendisinden uzaklaştığından yalnız kalıyorlar.

Esasen kendinde olmayanın gerçek dışı bir şekilde dışa vurumu olduğundan insanlar bu boşluğu ve kofluğu hissettiklerinde geri duruyorlar.

Bu ise onlarda savunma veya saldırı duygularını harekete geçiriyor.

KENDİ haricinde ise nesnelere, fikirlere ve şahıslara da narsistik yatırımlar yapmaları söz konusu.

“Bizim grup, bizim meşrep, bizim parti, bizim cemaat, bizim tarikat” gibi gerçeğe dayanmayan yüklemeler içeren cümleler bu narsistik yatırımın bir girizgahı niteliğinde ortaya çıkıyor.

Yine “Bizim hocamız, bizim liderimiz, bizim şeyhimiz” diyerek başlayan ve onlara Sevgili Peygamberimize bile söylenmeyen unvanlar ile olağanüstü güç, keramet ve kurtarıcılık vehmetmeleri de kendilerini onlarla büyütmek için yaptıkları hileli bir narsistik atraksiyon aslında.

Kendilerindeki derin boşlukları narsistik yatırım ile doldurmayı başaramayanlar bu yan yatırıma yöneliyor ve kendilerini bununla yalandan da olsa tamamlamaya çalışıyorlar.

Öz benlik elbette mühim, öz saygı muhakkak gerekli, haysiyet kıymetli ve buna bağlı olarak aziz ve metin olma çabaları takdire değer ama Kur’an-ı Kerim’in bize sunduğu asli ölçülere mutabık olmalı.

Kritik kaynama noktası vahyin bize sunduğu asılları örseleyip yan ve sahte ürün olan hayali tutkulara, heveslere, kerametlere, hikâyelere kapılarak narsistik yatırıma yönelmeleridir.

Kul olma bilinci ile istikamet üzere yol alma şuuru neyimize yetmiyor.

İlla da narsistik yatırım kuyusunda boğulmamız mı gerekiyor!

Ya Selâm!