EVET, mü’min ilkeli kişidir. Böyle olmak zorundadır. Zira onun inandığı ve hayatına kılavuz yaptığı Kur’an-ı Kerim bir ilkeler kitabıdır. Onun vazgeçilmezleri vardır.

EVET, mü'min ilkeli kişidir.

Böyle olmak zorundadır. Zira onun inandığı ve hayatına kılavuz yaptığı Kur'an-ı Kerim bir ilkeler kitabıdır.

Onun vazgeçilmezleri vardır.

Allah vazgeçilmezidir. Sevgili Peygamberimiz vazgeçilmesidir. Kur'an-ı Mübîn vazgeçilmezidir.

Bu sabiteleri üzerinde hayatını kurgular, ilişkilerini tanzim eder.

KUR'AN evvela Yüce Rabbimizin kendisine koyduğu ilkeleri verir bize.

İstediğini yapabileceği sonsuz bir güç ve nihayetsiz bir kudrete sahip olmasına rağmen Cenab-ı Hak kullarına nasıl davranacağı hususunu ilkelere bağlamıştır.

Bu nedenle bizler ne yaptığımızda neyle karşılaşacağımızı biliriz.

Gücün kontrolsüz kullanılabileceği konusunda en küçük bir endişemiz bile olmaz.

Bu O'na olan güvenimizi oluşturur.

Prensiplerine bağlı olduğunu bilir vaadinden asla dönmeyeceğine inanırız.

Zira tüm bunları vahyinde bizlere bildirmiştir.

Mesela; Allah'ın rahmeti kendisine yazdığını öğreniriz. Yani bunu kural haline getirdiğini, ilke dindiğini anlarız.

Hangi emri yerine getirdiğimizde bunun karşılığının ne olduğunu öğrenir, hangi yasakları işleyip, haddi aştığımız vakit ise yine bizi neyin beklediğini buradan belleriz.

Sürpriz yoktur aslında. Her şey bellidir.

Kur'an ile Allah bizimle bir sözleşme yapmış, ahit almıştır.

Bu sebeple sorgulanacağımız kitap ve ilkeler burada net bir şekilde belirlenmiştir.

Allah kendine ilkeler edinerek bizlerinde ilkeli davranmamız gerektiğini ifade eder.

Bu meseleleri anlamamız için geçmiş Nebi'leri anlatır. Resulleri tanıtır bizlere. Onlara verdiği nimetleri dile getirir. Kavimlerinin kendilerine nasıl davrandıklarını aktarır. İçine düşebileceğimiz kuyuları haber verir. Onların davranış kodlarını aktarır.

Müşrikleri anlatır, şirki anlamamızı ister. Onların eş koşmalarını şiddetle kınar ve azapla müjdelerken bizlerinde bu şekilde davranmamız halinde akibetimizin ne olacağını haber verir.

İnkara düşenleri anlatır. Düşmeyelim diye…

Münafıkların nasıl hareket ettiklerini beyan eder. Onların ilkesizliklerini ortaya koyar ki, bunlardan sakınalım…

Güzel davranan ve iyi işler yapanları da aynı şekilde beyan buyurur.

Ve onlara verilen müjdeler anlatılır.

Yani, neler yaptığımızda kimlerle hareket etmiş olacağımızı açıklar.

Ve onların karşılıklarının neler olacağını açık bir biçimde söyler.

Yani Allah bize nasıl muamele edeceğinin ilkelerini sunar.

Ve bizim de aynı şekilde erdem üzere ve prensipler dahinde yaşamamızı öğüt verir.

SADECE insana ilişkin kuralları mı beyan eder Kur'an-ı Kerim? Hayır.

Varlığın prensiplerini de vazeder.

Yaratılışı dile getirir.

Evreni anlatır. Ona koyduğu prensipleri belirtir ve bunların değişmeyeceğini de ekler. Buna 'Sünnetullah' denir. Allah'ın değişmez kanunları…

Yani kainatın işleyişi de bu konulan ilkeler üzerinden yürür.

RESULLER bizlere Allah'ın ilkelerini getirdikleri vahiy ile ulaştırırlar.

Bununla mı sınırlıdır? Hayır.

Peygamberler getirdikleri risalenin yani vahyin ilk öğrencileridir.

Vahiyle donanırlar.

Öğrenirler.

Yaşarlar ve aktarıp yaşanmasını sağlarlar.

Nebi'ler sadece vahyin hamili, taşıyıcısı değil aynı zamanda belki de ondan evvel amili yani uygulayıcısıdırlar. Amel edicisidirler.

Zira bununla yükümlüdürler. Böyle emir olunmuşlardır.

Bu ne demektir, peki?

Onlar da ilkelidirler.

Prensiplere göre hareket ederler, hevalarına göre davranamazlar, aldıkları emri uygulayarak bizlere nasıl ilkeli olacağımızın en güzel biçimde örneklerler.

Buna 'Üsve-i Hasene' denilir.

BİZLER de işte bu sebeple ilkeli olmak zorundayız.

Allah kendine ilkeler koymuş ve bizi buna davet etmiştir.

Kur'an-ı Kerim bunların açıklandığı kitaptır. Biz de kitaba iman edenler olarak bununla yükümlüyüz.

Fahr-i Kainat Efendimiz ve tüm peygamberler getirdikleri ilkeler ile kendilerini bağlamış ve buna göre yaşamışlardır.

Buradan çıkan sonuç nedir?

Hayatın kuralları belirlenmiştir ve sistem buna göre işler. Bizler de mü'min isek buna tabi olmak zorundayız.

İLKELİ olmak olumlu değerlere sahip olmak demektir.

Erdem üzere yaşama kararlılığıdır.

Âdil olmaktır, tutarlı davranmaktır. Kendisi için farklı, başkası için ayrı ilkesizliğine düşmemektir.

Şartlara, zamana ve zemine göre eğilip bükülmemek prensiplere bağlı kalmaktır.

Zengin ilkeli zengin, fakir ilkeli fakir olmalıdır.

Zenginin şımarmaması, malına güvenmemesi, emanet bilinci içinde yaşaması ve kendinden maddî imkanlar bakımından aşağıda olanlara kibirle değil şefkatle davranmasıdır.

Fakirin ise fakirliğini bir iftihar ve üstünlük vesilesi yaparak çalışıp daha fazla kazananların nasibini şaibeli görmemesi, onlara düşmanlık beslememesi ve onları dünyaya düşkün olmakla suçlayıp küçültücü davranmamasıdır.

Akıl ve gönlü harmanlayarak itidal üzere davranmaktır.

Uzun vadeli düşünmek ve sebep sonuç ilişkisi kurabilmektir.

Zararına bile olsa dürüst kalabilmektir.

İLKESİZLİK sebeplerimiz üzerinde düşünmeden içine düştüğümüz acıklı durumlardan çıkamayız.

Bunlardan ilki gerçek ve tatmin bulmuş bir kalp ile kamil bir iman sahibi olamayışımızdır.

İkincisi kesinlik ve kat'iyet içeren bir ahiret inancına henüz kavuşmamış olmamızdır. Buna bağlı olarak cennet ve cehennemle sonuçlanacak olan hesap gününe yakîn bir inanç sahibi olamayışımızdır.

Bir diğeri ise Kur'an'ın bize sunduğu kendilik bilincine kavuşamayışımız neticesinde tam bir mü'min olma şahsiyetine ulaşamamış olmamızdır.

Dördüncüsü Yüce Kitabımızı bize saadet sunan bir prensipler kitabı olarak görüp anlama eylemi yerine sadece sevap üzerinden onunla ilişki kurmakla yetinmemizdir.

Dahası var elbette ama onları da sizlerin anlayışına bırakıyorum.

NETİCE olarak Kur'an Rabbimizin kendisine yazdığı ilkeleri bize duyurduğu bir prensipler kitabıdır.

Peygamberler ise bu prensiplere ilk uyan ve bunu bizlere öğütleyenlerdir.

Mü'min de bu ilkeleri can-ı gönülden kabul edip bunlara tüm gayretiyle uymaya çalışandır.

Rabbimiz bizleri bunları anlayıp uyanlardan eylesin.

Ya Selam!