Bu yazımızda Türkiyemiz’de önde gelen hadis akademisyenlerinden Prof. Dr. Abdullah Aydınlı’nın, Mehmet Görmez’in “Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu” adlı kitabı üzerinde yaptığı tetkiki gündem edeceğiz.
Bu yazımızda Türkiyemiz'de önde gelen hadis akademisyenlerinden Prof. Dr. Abdullah Aydınlı'nın, Mehmet Görmez'in 'Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu' adlı kitabı üzerinde yaptığı tetkiki gündem edeceğiz. Böylece bu kitapta Sünnet'in kalkanı olan Hadis Usulü ilminin hedef alındığını ibretle göreceğiz.
I- MEHMET GÖRMEZ'İN KİTABININ ADININ VERDİĞİ MESAJ
Kitab'ın, 'Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu' şeklinde isimlendirilmesi nasıl bir mesaj verir?
Buradaki 'sorun' kelimesinin her zihinde menfi bir çağrışım yapacağı açıktır.
Reformistler iddialarını alafranga kelimelerle seslendirmeyi pek severler. Bunun iki sebebi vardır. Birincisi -güya- bilimsel konuştukları imajı vermek, ikincisi de imza attıkları fecaatleri halkın çoğunun anlamadığı kelimelerle kamufle etmeye çalışmaktır.
'Metod' bir işte tutulan yol, tarz, yöntem gibi manalara gelir. 'Loji' ise ilim, bilgi demektir. Buna göre 'metodoloji' yol, usul, tarz ve yöntem bilgisidir.
Peki Mehmet Görmez'in 'metodoloji sorunu' olduğunu iddia ettiği konu nedir?
Cevap: On iki asırdan beri hadislerin değerlendirilmesinde İslam alimlerinin ittifakla belirleyip uyguladıkları 'Hadis Usulü' ilmidir.
Kitabın adı bile daha ilk izlenimde, İslamî ilimlerin kaynağını teşkil eden en köklü ilim olan Hadis ilmini ve bu çerçevede Sünnet'i itibarsızlaştırmakta, bunlar üzerinde şüphe ve şaibe oluşturmaktadır.
Halbuki Hadis Usulü ve Hadis ilimleri tarihte bir eşi görülmemiş ciddiyet ve şeffaflığa, batılı oryantalistleri bile hayrette bırakan mükemmelliğe sahiptir. Bu ilimlerdeki prensip ve kriterler, Sünnet ve hadislerin ne kadar gerçekçi bir zemine oturduğunun müşahhas delilini teşkil etmektedir.
Her şeyden önce 'metodoloji sorunu' tabiri batılı dünya görüşünün mahsulüdür ve batı kültüründeki 'dinî tenkitçilik'le beraber düşünülmesi gereken bir ifadedir. Bu tabiri hadislerin değerini oraya koyan bir İslamî ilim dalıyla birlikte kullanmak, bu sahada tartışma açmak anlamına gelir ki bu tartışma nihayetinde hadisleri hedef alır.
Zira Hadis Usulünde 'Hadis Tenkidi' denen bir ilim dalı vardır. Hadis tenkidinde Rasüllaha (s.a.v.) aidiyeti sabit olan hadislerin dindeki değeri tartışma konusu yapılmaz. Aksine, hadislerin Hz. Peygamberden (s.a.v.) (hadisin ilk kaynağından) sadır olup olmadığı araştırılır. Sonuçta, hadis diye rivayet edilen bir sözün mütevatir mi, sahih mi, hasen mi, zayıf mı veya uydurma bir söz mü olduğu tespit edilir. Dolayısıyla, Hadis Usulü ilmindeki tenkit yöntemiyle, batı kaynaklı 'dinî tenkitçilik' ve bununla paralellik arz eden 'metodoloji sorunu' kavram ve yöntemleri birbirinden tamamen farklıdır.
Ne hazindir ki yabancı ve yerli oryantalistler bu iki zıt kavramı birbirine karıştırarak, ilmî temeli olmayan insanların akıllarını çelmektedirler.
Buna verilebilecek en açık misal, Sünnet ve hadislere oryantalist bakışı sistemleştiren Goldziher ve Schacht ile, onların bakış açısını İslam dünyasına servis eden Fazlurrahman'dır. Nitekim Fazlurrahman'ın kitaplarından birinin adı da 'Tarih Boyunca İslamî Metodoloji Sorunu'dur.
Hadislere karşı oryantalist bakış açısının Türkiye'deki ilk temsilcisi M. Said Hatiboğlu, oryantalist anlayışı İslam'daki hadis tenkitçiliği gibi göstererek insanları dinde reform istikametinde yönlendirmiştir.
Mehmet Görmez de M. Said Hatiboğlu'nun Ankara İlahiyattan has talebesidir. Bu bağlamda Görmez'in, hocasını övüp göklere çıkardığı birçok yazılı ve sözlü beyanı vardır.
Fazlurrahman da Görmez'in idollerindendir. Birçok hususta onun etkisinde kaldığı bilinen bir gerçektir. Bu gerçeği Görmez'in eserlerinde sıkça görebiliriz. Mesela Görmez'in, bu yazımıza konu olan kitabı ile Fazlurrahman'ın 'Tarih Boyunca İslamî Metodoloji Sorunu' adlı kitabı, konu, maksat ve mahiyet olarak birbirine çok benzemektedir. Aynı slogan, aynı kelimeler, aynı muhteva. Bu tesadüf olabilir mi?
Görmez'in 'Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu' adlı kitabının -muhtevası bir yana- daha adında verilen mesajda olduğu gibi, sorun acaba Sünnet ve hadislerin anlaşılmasında mı, yoksa Mehmet Görmez'in meseleye bakışında mıdır? Şimdi bunu anlamak üzere kitabın tahliline geçebiliriz.
II- GÖRMEZ'İN KİTABININ MUHTEVASINDAKİ FECAATLER
Ülkemizde Hadis sahasında en yetkin isimlerden biri olan Prof. Dr. Abdullah Aydınlı, 'Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu, Dr. Mehmet GÖRMEZ, Ankara, 1997, TDV Yayınları, 340 s.' adlı makalesinde[1] Görmez'in söz konusu kitabını[2] da kritik etmiştir. Abdullah Aydınlı Hoca bu makaleyi 'Hadis Yazıları' adlı kitabına da almıştır.[3]
Söz konusu makalesinde Aydınlı Hoca, Mehmet Görmez'in kitabındaki sıkıntıları 'Yanlış Değerlendirme / Yanlış Bilgi', 'Çelişkiler' ve 'Yanlış Tercümeler' olmak üzere üç başlık altında işlemiştir.
Biz sadece birinci başlık altındakileri gündem edeceğiz. 'Yanlış Değerlendirme / Yanlış Bilgi' başlığı altındaki eleştirileri de 'Aslı olmayan iddialar', 'İslamî kavramların saptırılması', 'Gösterilen kaynaklarda bahsi geçen bilginin yer almaması' ve 'Uçuk iddialar, hayalî ve vehmî yorumlar' şeklinde dört kategoride değerlendireceğiz.
Aydınlı Hoca'nın makalesinde yer alan diğer iki başlık altında Görmez'in kitabından getirilen facialar da birbirinden beter olmakla birlikte yazılarımızın hacmini aşacağı için şimdilik onlara girmeyeceğiz.
Şimdi Makale'nin, 'Yanlış Değerlendirme / Yanlış Bilgi' başlığı altındaki eleştirileri konu edinelim:
1- Görmez'in Kitabındaki Aslı Olmayan İddialardan Bazıları
- Görmez, kitabında 'Hadislerin hemen hemen tamamının mana ile rivayet edildiğini' (Görmez, a.g.e., s. 4.) 'bütün hadisçilerin hadislerin kahir ekseriyetinin mana ile rivayet edildiklerinde müttefik olduklarını' (Görmez, s. 317) iddia etmektedir.
Prof. Aydınlı buna cevaben şöyle der:
'Bu iddialar ciddi bir dayanaktan yoksundur.' (Aydınlı, Hadis Yazıları, s. 277.)
- Görmez'in bir başka iddiası şudur:
'Görüldüğü gibi hadisleri lafzen nakletmeyi esas alan sahabi sayısı az olduğu gibi, bu sahabilerin rivayet ettiği hadis sayısı da oldukça azdır.' (Görmez, s. 192.)
Prof. Aydınlı buna da 'Yanlış olup ciddi bir delile dayanmamaktadır.' şeklinde cevap verir. (Aydınlı, s. 281.)
- Görmez, kitabında bir hareket ve davranışın sünnet adını alabilmesi için gerekli olan şartları maddeler halinde sıralar. (Görmez, s. 222.) Bunlardan ikisi 'süreklilik' ve 'olumluluk'tur.
Aydınlı, bu maddeler için 'Dinî manadaki sünnete uymamaktadır' der ve şöyle devam eder:
'Bir şeye sünnet demek için onun Hz. Peygamber tarafından birçok defa yapılmış olması gerektiği söylenemez. Buna en açık örnek Hz. Peygamberin (s.a.v.) bir defa ifa ettiği hac ibadetindeki sünnetlerdir. 'Olumluluk' maddesinde ise açıkça zorlamalar görülmektedir.' (Aydınlı, s. 281.)
- Görmez'in 'Ebu Hureyre'nin Hz. Peygamberin bir fiilini söz gibi nakletmede sakınca görmediği' iddiasını (Görmez, s. 180.) Aydınlı, 'asılsız' olarak görür. (Aydınlı, s. 280.)
- Görmez'in 'Ebu Zerr Gıfari'nin bir tek ayete dayanarak sermaye birikimine ve özel mülkiyete nasıl karşı çıktığı herkesçe bilinen tarihî bir vakıadır' (Görmez, s. 49.) iddiasına Aydınlı Hoca şöyle cevap verir:
'(Bu) herkesçe bilinen tarihî bir vakıa değil, tarihî bir uydurmadır. Bu büyük sahabinin, ihtiyaç fazlası malın Allah yolunda harcanması gerektiğini iki ayete dayanarak söylediği nakledilir. Muhtemelen toplu ihtiyaç halleri için böyle bir içtihatta bulunmuştu. Özel mülkiyete karşı çıktığı iddiasını söylemek, onun zekatı inkar ettiği manasına gelir ki, bunu herhangi bir Müslüman bile söylemez.' (Aydınlı, s. 278.)
- Görmez, kitabında 'İbn Kuteybe'den sonra hadisleri dil bakımından ele alan ilk alimin Hattabi olduğunu' söylemektedir. (Görmez, s. 75.), Aydınlı Hoca bunun da yanlışlığını ifadeyle 'Hattabi değil(dir), bu arada birçok alim bu konuda eser vermiştir' demektedir. (Aydınlı, s. 279.)
- Görmez'in 'Hz Ömer'in hadis yazımını yasaklaması' (Görmez, s. 3) iddiasına verdiği cevapta ise Aydınlı Hoca, 'Hz. Ömer'in hadis yazımını yasaklaması diye bir şey yoktur…' der. (Aydınlı, s. 277.)
Yukarıda görüldüğü üzere, Görmez'in bütün iddiaları, Sünnet ve hadislerin bize güvenilir bir şekilde geldiği gerçeğine gölge düşürmeye yöneliktir.
Görmez, bunca yanlışı acaba bilmemekten mi yapıyor, yoksa bu yanlışlar reform uğruna meseleleri, hakikatleri saptırmaktan mı kaynaklanıyor; bunun üzerinde ibretle düşünülmelidir.
Gerçek şudur ki, Sahabe hadisleri Hz. Peygamberden (s.a.v.) duydukları gibi nakletme hususunda eşsiz bir gayret ve hassasiyet ortaya koymuştur. Onlar bu hususta uyandırılmak istenen bütün şüphelerden beridir. Bunun aksine söylenen sözlerin, İslam dininin iki ana kaynağından biri olan hadislere / Sünnet'e zarar vereceği bilinmelidir.
Sahabeye dair onlarca misalle delillendirilebilecek bu hakikate dair iki örnek paylaşalım:
Sahabe içinde Hz. Peygamberden (s.a.v.) bizzat işittiği bir hadisin, aklında doğru kalıp kalmadığını tahkik için uzun yolculuklar yapanlar vardı. Mesela Ebû Eyyûb el-Ensarî (r.a) bir hadis-i şerif hususunda tereddüde düşmüştü. O hadisi Peygamber Efendimizden (s.a.v.) dinleyenlerden sadece Ukbe bin Âmir (r.a.) hayatta kalmıştı. Ebû Eyyûb Hazretleri bineğiyle Medine'den yola çıkıp Mısır'a geldi. Hz. Ukbe ile karşılaştığında ilk olarak o hadisi sordu. Hz. Ukbe de 'Kim dünyada bir mü'minin ayıbını örterse, kıyamet günü Allah Teala da onun ayıbını örter' diye hadisi rivayet etti. Ebû Eyyûb (r.a) 'Tamam' dedi ve hemen bineğine atlayıp geri döndü. (Bkz. Ahmed, IV, 153, 159; Hakim, Marifetü ulûmi'l-Hadîs, s. 7-8; İbn-i Abdi'l-Berr, İlim, s. 123)
Cabir b. Abdullah da (r.a.) bir aylık bir yolculuk yaparak Abdullah b. Üneys'in (r.a.) bulunduğu yere (Şam'a) gitmişti. Bunu da sadece tek bir hadis için yapmıştı. (Bkz: Buharî, İlim, 19.)
2- Görmez'in Temel Meselelerdeki İki Büyük Yanlışı
Prof. Dr. Abdullah Aydınlı'nın söz konusu makalesinde anlattıklarına göre (s. 277) Görmez, kitabında en temel meselelerde bile ciddi yanlışlar sergilemektedir.
Buna birinci örnek şudur:
Görmez, kitabında 'dini kemale erdirenin Hz. Peygamber olduğunu' (Görmez, s. 41.) iddia emektedir.
Görmez'in bu iddiası, esasen dini vazedenin Hz. Peygamber (s.a.v.) olduğu intibaını verir. Halbuki dini vazeden yüce Allah'tır ve dinin kemale erdirildiğine dair şu ayet-i kerime bunun delilidir:
'…Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı seçtim…' (Maide: 3.)
'Hadis Profesörü' olan ve Diyanet İşleri Başkanlığı yapmış bir ilahiyatçının, Kur'an'daki bu en temel meseleyi; inen bu son ayetin mana ve mahiyetini bilmemesi söz konusu olamaz!.. O halde Görmez neden böylesi sakat bir fikri öne sürmektedir?..
Dinin kemale erdirilmesinin Hz. Peygambere (s.a.v.) ait olduğunu iddia etmenin, ayet-i kerimeye ve İslam dininde bilinen hakikatlere kesinlikle aykırı olduğu apaçıktır.
Hem bu iddia zımnen dini dizayn edenin Hz. Peygamber (s.a.v.) olduğu manasına gelir ve Mustafa Öztürk'ün 'Kuran'ı Hz. Peygamber formüle etmiştir' sözünü de çağrıştırır.
Bu başlık altında vereceğimiz ikinci örnek de şudur:
Görmez, söz konusu kitabında, Hz. Peygamberin (s.a.v.) gelecekle ilgili hadislerini sahih kabul etmemekte, bu iddiasına da -sözde- Kur'an ayetlerini delil getirmektedir. (Görmez, s. 260.)
Aydınlı Hoca, Görmez'in bu yanlışı hakkında şöyle der:
'Kur'an Hz. Peygamberin gayb bilgisine Allah'ın bildirmesiyle sahip olabileceğini gösterir. Bunun için Hz. Peygamberin istikballe ilgili bir haberini Kur'an ayetlerinden hareketle sahih kabul etmemek isabetli değildir.' (Aydınlı, s. 282.)
Cin Suresi'nin 26 ve 27. ayetleri, Görmez'in bu iddiasının yanlışlığını açıkça ortaya koymaktadır.
'Gaybı ancak O bilir ve Peygamberlerinden razı oldukları dışında (ki Allah bütün peygamberlerinden razıdır) gaybını kimseye açıklamaz.' (Cin: 26 – 27.)
Görüldüğü gibi, ayete göre tüm peygamberler bunun istisnasıdır.
Peki, Görmez'in bu ayetlerden haberi yok mudur? Bizce olmaması mümkün değildir. O halde Görmez neden buna rağmen böylesi sakat görüşleri öne sürer ve dindeki her konuda yeni bir farklılık oluşturmaya çalışır?... Gayesi nedir?
Kur'an'dan herhangi bir ayeti, o konudaki diğer ayet ve hadislerle birlikte ele almak mecburidir. Bu yapılmadığında çok büyük yanlışlara düşülür. İşte Görmez'in bu iddiası bunun ibretlik bir örneğidir. O, bu tavrıyla ayete ters düştüğü gibi hadis kitaplarında 'fiten hadisleri' diye geçen, içinde mütevatir ve sahih hadislerin de bulunduğu, gaybe dönük mucizeleri de mesnetsiz bırakmaktadır. Ki biz Görmez'in fiten hadislerini kabul etmediğini de biliyoruz.
Görmez'in 'Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu' adlı kitabındaki yanlışların hepsini burada zikredemedik. Yanlışın bu kadarını bile, Mehmet Görmez'in bilmeden veya sehven yaptığı düşünülemez. Söz konusu kitapta Sünnet ve hadisleri itibarsızlaştırmak yolunda, onların (Sünnet ve hadislerin) korunmasında bir kalkan olan 'Hadis Usulü' ilmini yerle yeksan ettiği; bu tutumun ise dinin ikinci ana kaynağı olan hadis / Sünnet'i zaafa götüreceği açıktır. Sünnet'te, hadislerde, 'Hadis Usulü' ilminde herhangi bir sorun yoktur. Sorun Görmez'in meseleye bakış ve yaklaşımındadır.
Takdir ve değerlendirme okuyucularımızındır.
[1] Sakarya İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2/2000, s.301-313
Biz, bu yazımıza temel olan makaleyi Prof. Dr. Abdullah Aydınlı'ın 'Hadis Yazıları' adlı kitabından aldık. Makaleyi objektif haliyle internette bulamadık. Ancak, okuyucularımızın, makalenin tamamını bir arada görebilmeleri için, makalenin işaretlenmiş bir taramasının bulunduğu linki burada paylaşıyoruz:
https://dintahripcileri.com/gormezin-kitabi-rezillik-dolu/
[2] 'Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu' Dr. Mehmet Görmez, Ankara, 1997, TDV Yayınları
[3] Abdullah Aydınlı, Hadis Yazıları, M. Ü. İlahiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul, 2014. (Sayfa, 273-286).