İmralı ile müzakereler başladı. Sayın Başbakanın deyimiyle bu Oslo
sürecinin bir devamıydı. Diyordu ki Başbakan biz görüşmeyiz,
görüştürürüz.
Açıkçası bu küçük olan adım dahi içimizdeki barış umutlarını
yeşertmişti. Peki nedir? Kürt sorunu veya terör veya insanlık.
Adını sizler koyun. Benim bu konudaki teorim çok çok açık. Aslında
sizlerin de bildiği bir şey. Yıllar yıllar önce cumhuriyet kuruldu.
Bununla birlikte tevhidi tedrisat kanunları, inkılaplar derken bir
baktık ki Şeyh Sait isyanı patlak verdi. Bunu fırsata çevirmek
lazımdı ve nitekim de öyle oldu. Bu ayaklanmayı fırsat bilip Doğu
ve güneydoğuda ne kadar alim ulema varsa hepsini çarmıha çektik.
Eften püften suçlar ürettik.
Gelişen zamanla birlikte unuttuk bu coğrafyayı. Dedik ki orada
insanlara bizler gibi konuşacak ve bizler gibi yaşayacaksınız.
Ağzımıza pelesenk olan birde kelime vardı? ‘’Ne Mutlu Türküm
Diyene’’ Daha sonra orada ki insanların taşına toprağına yazdık
bunu. Ne gereği varsa? Görmediğin bir ırkı olmuş mutlu ola ola bir
hal olmuş derler adama yahu. Şimdi sizler belki bana kızıyorsunuz
yahu sende kimsin amma sempatizansın diyorsunuz. Ben önce
Müslümanım, sonra Türk milletçisiyim. Lütfen batılı faşistler veya
ulusalcı Kemalistlerle karıştırmayalım. Her neyse daha sonra orada
ki insanlara eza ve cefanın sonu gelmedi. Devlet, örgüt, töre
derken e insanlarda bir yere kadar sabretti. Sonra onların da
deyimiyle ‘’ serhildan’’ oldu. Yani isyanlar başladı. Şimdi
insanlar diyor ki PKK dediğimiz örgüt tek değil. Avrupa dan ve
diğer bir çok yerden yardım alıyor. Evet baya baya uluslar arası
sözleşmeler yaptığı söyleniyor. Uluslararası hukuk çerçevesinde
silah ticareti yapabiliyor. Hem de yasal. Evet doğru okudun yasal.
Peki nasıl mı?
PKK’nın açılımı Partiya Karkeren Kurdistan (Komünist Kürt Partisi)’
dir. Bildiğimiz siyasi bir parti olarak kurulmuştur. Başlangıç
amacı sıradan bir partidir. Fakat üniter devlet yapısı bu partinin
siyaset yapmasını engellediği ve hatta kurucu üyelerini öldürdüğü
için şiddet kullanma hakkı uluslar arası zeminde bir meşruiyet
kazanmıştır. Tabi ki PKK bu meşruiyeti fazlasıyla istismar
etmiştir. Kendi halkına zulüm etmiştir. Peki Türkiye Cumhuriyeti
kendi halkına zulüm etmedi mi? Yani kulakları çınlasın Nuray Canan
BEZİRGAN bacımız İstanbul Üniversitesi’nde başörtüsü olduğu için
polis gücüyle yaka paça atılmadı mı? Daha geriye gidelim. Hilafet’
i savunan cenahlar cezalandırılmadı mı? Müslümanım dedikleri için
Allah’ın ayetlerini anlattıkları için insanlar yıllarca hapis
yatmadı mı? Çok uzağa gitmeyin arkadaşlar. Daha yeni bütün yargı,
hukuk hiçe sayılmak suretiyle Piyale Paşa’ da Kuran Kursu yıkılmadı
mı? Geldik mi Şimdi içimizdeki İmarlı’ ya? Yani o kadar insanımız
can verdi neden? Tığ gibi delikanlılar birçoğu 20 yaşında. Sonra
gelelim bu sürece karşı olan milliyetçi cenaha.. Yahu yıllarca
ülkücüler bu ülkede işkence görmedi mi? Muhsin Yazıcıoğlu 7 yıl
yattıktan sonra ‘’pardon’’ denilmek suretiyle serbest bırakılmadı
mı? Ne fakımız kaldı işkencecilerimizden?
Evet acılarımız büyük her birimizin. Her kesimin her tarafın. Yani
kime gitsek bir dokun bin ah! İşit tabiri caizse. Tamam çok
şehidimiz oldu. Fakat kutuplaşarak nereye kadar gidebiliriz ki? Her
gün ölüyoruz. Ne için biliyor musunuz? ‘’Benim dediğim olacak,
benim dediğim doğrudur’’ diye. Kusura bakmayın siyasi ihtiras ve
erkeksi duygularımızdan dolayı. Garip ve gerçekten çok garip. Daha
dün Kuzey Iraktaki Özerk yönetimini tehdit olarak görüyorduk. Orada
ki Türkmen nüfusu da kendimizden. Sonra bir anda resim değişti ve
orada mezhepsel kutuplaşmalar zuhur etti. Şia olan Bağdat Lideri
Maliki ve Şia Türkmenler, her ne kadar laik olsak dahi realitemiz
olan ehli sünnet bir Türkiye ve ehli sünnet Kuzey Irak Kürt
yönetimi. Bu ne yaman çelişki değil mi? Aklıma Malcolm ‘ un biz
sözü geldi. ‘’Eğer dikkatli olmazsanız medya sizin iyi insanlardan
nefret etmenizi, kötü insanları da sevmenizi sağlar.’’ Bakış
açılarımıza değiştirelim. Barış adına şiddetsiz her oluşuma destek
vermeliyiz. Kürt veya Türk halkları her birimiz. Her birey bu işin
bitmesine gönül vermeli. Tamam bende hissi hareket ettiğim de bazı
konularda üzülüyorum. Fakat bizim hislerimiz gidenleri geri
getirmeğe yetmeyecektir. Bazı Türkler için Mustafa Kemal ne ise,
Abdullah Öcalan’da bazı Kürtler için aynı değer olduğu realitesini
görmezden gelerek barışın gelmeyeceği ihtimalini görmezden
gelmemeliyiz.
Hasılı içimizdeki İmralı’ ya kulak vermeli ve vicdanımızla hareket
edip gelecek nesiller için bir adım atmalı ve bu süreci
desteklemesek dahi gölge etmemeliyiz. Saygılarımla arz ederim…