Son yıllarda hızla gelişen teknolojiyle birlikte insanların davranışlarında da bir takım değişimler gözlenmeye başlanmıştır. Örneğin TV izleme oranı ve kitlesi düşmekte, buna karşın sosyal medya araçlarına ilgi artmaktadır.

Bu değişim sadece TV’yi takip eden kitlelerle sınırlı olmamaktadır. Teknolojik gelişmelerle özellikle e-kitapların çoğalması, dergi ve kitapların elektronik ortamda yaygınlaşması, basılı kitaplara olan ilginin azalmasına neden olmaktadır.

Okuyucu sanal ortamda edindiği veya ulaştığı bir metini okurken çok çabuk dikkati dağılmakta ve okuduğu kitaptan bir anda kopabilmektedir. Özellikle sosyal medya araçlarından akan bildirimler elektronik ortamda okunan kitabın karşısındaki en büyük engeldir. Gelen bildirimle dikkat dağılmakta ve bir anda okuyucu kendini sosyal medya ortamında sörf yaparken bulmaktadır.

Teknolojinin insan yaşamına bu denli entegre olması, kitap okuma alışkanlıklarını dünya genelinde dikkat çekici bir şekilde değişmesine neden olmaktadır. Farklı ülkelerdeki insanlar arasında kitaplara olan ilgi ve erişimde büyük farklılıklar görülmekte. Teknoloji başta olmak üzere kültürel, ekonomik ve eğitim sistemlerinin etkisiyle, kitap okuma oranları sürekli değişmektedir.

Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Avrupa Birliği (AB) vatandaşlarının neredeyse yarısı (yüzde 47,2) 12 ay boyunca tek bir kitap bile okumadığını ortaya koymuştur.

Eurostat’ın bu konudaki verilerine bakaca olursak; Romanya'da halkın üçte birinden azı (yüzde 29,5) yılda 1 kitap okurken, onları Kıbrıs (yüzde 33,1) ve İtalya (yüzde 35,4) takip ediyor.

Lüksemburg'da, halkın yüzde 75,2'si "yılda en az bir kitap okuduğunu" söylüyor. Bu oran Danimarka'da yüzde 72,1, Estonya'da yüzde 70,7 olarak ölçüldü.

Diğer yandan; İrlanda'da ise, halkın yüzde 26'sı, bir yıl içinde 10 veya daha fazla kitap okuduğu belirtiliyor. Bu kategoride onları Finlandiya (yüzde 22,7), İsveç (yüzde 21,5) ve Fransa (yüzde 19,8) izliyor.

Okuyucuların cinsiyetleri üzerine elde edilen veri ise kadınların erkeklere nazaran daha fazla kitap okuduğunu ortaya koymaktadır.

Avrupa Birliğindeki kadınların yüzde 60,5’i, erkeklerin ise sadece yüzde 44,5’inin kitap okuma alışkanlığının olduğu belirtilmiştir.

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından yapılan son araştırma ile AB’nin ortaya koyduğu son çalışma birbirine paralellik göstermektedir.

UNESCO’nun paylaştığı verilere göre; Norveç, Finlandiya ve İzlanda gibi kuzey Avrupa ülkeleri, kitap okuma oranları açısından dünya lideri konumunda. Bu ülkelerdeki insanlar, yıllık ortalama olarak en az 10 kitap okumaktadır. Yüksek eğitim seviyeleri, kütüphane erişimi ve genel olarak kültürel okuma alışkanlıkları, bu ülkelerdeki kitap okuma oranlarını artıran etkenler arasında yer alıyor.

Avrupa’nın dışına çıktığımızda bazı Afrika ve Asya ülkelerinde kitap okuma oranları oldukça düşük olduğunu görmekteyiz. Bu ülkelerde okuma alışkanlıklarını etkileyen faktörler arasında sınırlı kütüphane imkânları, eğitim fırsatlarının yetersizliği ve ekonomik zorluklar bulunduğunu söyleyebiliriz.

Latin Amerika ve Orta Doğu ülkelerinde ise kitap okuma oranları orta düzeydedir. Brezilya, Arjantin ve Meksika gibi ülkelerde, eğitim seviyesi ve sosyal koşullar kitap okuma oranlarını belirleyen faktörler arasında yer alıyor.

Kitap okuma oranlarının yüksek olduğu ülkelerde, kitapların erişilebilirliği ve okuma materyallerine ulaşım kolaylığı da büyük önem taşımaktadır. Kütüphanelerin yaygın olduğu, kitap satışlarının teşvik edildiği ve yayıncılık sektörünün desteklendiği ülkelerde kitap okuma oranları genellikle daha yüksektir.

Dünyada bir yılda ders kitapları hariç basılan kitap sayılarına bir göz atacak olursak ABD’de 280bin, Çin’de 210bin, İngiltere’de 190bin, Japanya’da 140bin, Rusya’da 115bin, Fransa’da 107bin, İran’da 102bin, İspanya ve Hindistan’da 90bin, Almanya’da 80bin, Türkiye’de 75bin…

Türkiye’nin durumu vahimdir. Türkiye’de toplumun düzenli kitap okuma oranı % 0.1, kitap toplum yaşamında önem sıralamasında 235 sırada, toplumun% 75’i kitap okumuyor, % 40 hiç kütüphaneye gitmemiş. Kütüphaneye gidenlerin önemli bir kısmı da okul kitabı veya ders kitabı için gitmiş.

Japonya’da kişi başına düşen kitap sayısı yılda 25 iken örneğin Fransa’da bu rakam 7’dir. Ancak Türkiye’de ise yılda 12 bin 89 kişiye 1 kitap düşüyor. Japonya’da 1 kişi yılda ortalama 25 kitap okurken, Türkiye’de bu oran maalesef, 6 kişi sadece 1 kitap okuyor şeklinde de yorumlayabiliriz.

İnsanların kitap okudukça ufku genişler. Okuduğu, öğrendiğin kadar kelimelilerle düşünülebilir, üretebilir.

Ülke olarak okumayan bir nesille karşı karşıyayız. Okumak zor geliyor, dinlemek/izlemek ise kolay!

Okumayan bir kitlenin ise her türlü manipülasyona/ algıya kanalize olabileceği ortadadır. Bu tip kitleler üzerinde algı oluşturmak oldukça kolayadır. Hele ki elindeki akıllı telefondan dezenformasyona maruz kalıyor olunması başka bir sorundur. Gündem de olan “etki ajanlığı” yasasını bu perspektiften de okumak lazım. Okumayan bir kitlenin, doğruya ulaşmak için araştırma yapacağını da hiç sanmıyorum.