Her şeyi amacının dışında kullanmayı adet edinmiş bir milletiz. Bu özelliğimiz bazen yeni bir icat ortaya koymamızı sağladığı gibi bazen de aleyhimize sonuçlanabiliyor. Üretim amacı hariç her türlü sebeple kullanarak suistimal ettiğimiz teknolojik aletler bunların başını çekiyor.

Bugün biberonla beslenmeye devam eden bebekten 80 yaşın üzerindeki yaşlılara kadar herkesin elinde bir akıllı telefon var. Avuçlarımızın arasına sığan cihazlar, bize yapay özgürlüğün kapılarını açarken aynı anda tehlikeli bir güç sunuyor. Teknolojik aletler, bir virüs gibi dünyaya yayılırken hayatlarımıza ve güvenliğimize olan olumsuz etkilerini göz ardı ederek keyfini çıkarmaya devam ediyoruz.

Siber suçların yaygınlaşması ve kişisel güvenliğimizin her an tehdit altında olması zaten aşina olduğumuz konular. Peki, çevremizdeki diğer insanlar tarafından sürekli gözetlenme, iznimiz olmadan görüntülerimizin kaydedilerek servis edilmesi sorunu basit bir problem midir? Her platformda toplanıp bangır bangır “insan haklarına saygı” naraları atarken asıl saygısızlığı yine aynı kişilerin yaptığını görmezden gelmiyor muyuz?

Birkaç yıl önce gazeteci olan ya da olmayan bazı kişiler, sosyal medyada haber paylaşım hesapları açarak kendilerine aktarılan görüntüleri paylaşmaya başladılar. Basın etiğinden fersah fersah uzakta yayınlar yapan bu kişiler, kendilerine gönderilen görüntülerin, doğruluğunu araştırmadan takipçilerine aktardı. Birçoğu paylaşımları yüzünden tazminat ödemek zorunda kalsa da sosyal medyadaki popülerlikten vazgeçemedikleri için hatalarını devam ettirdiler.

Artık haber kanalları bile muhabirlere, araştırmacı gazetecilere ihtiyaç duymuyor. Haber kanalları artık masraf yapmadan, fazladan personel çalıştırmadan, emek harcamadan halk sayesinde yayın yapıyorlar. Sosyal medyadan kendilerine ulaştırılan görüntüleri paylaşarak haber bültenlerini dolduruyorlar. Kaliteli haberlere hasret kaldığımızın kaç kişi farkında?

Whatsapp yoluyla medya kuruluşlarına ya da gazeteci bile olmayan kişilerin açtığı yüksek takipçili hesaplara aktarılan görüntülerin hangisinin arka planında neler olduğuna hakimsiniz? Birçok görüntü, çeken kişinin bize aktarmak istediği kısımları önümüze koyabiliyor. Çoğu olayın görüntüsünde asıl suçlunun kim olduğunu salt video ile anlayamazsınız.

Telefonunuza indirdiğiniz uygulamaların, kişisel verileriniz ve güvenliğiniz konusundaki hassasiyetine gösterdiğiniz özeni başkalarının hayatlarına karşı gösteriyor musunuz? Kendi hayatımıza saygı beklediğimiz ölçüde başka insanların hayatına saygı göstermemizin şart olduğunu ne zaman anlayacağız?

Kimisi okuldaki arkadaşlarını, öğretmenlerini paylaştı, kimisi komşusunun, patronunun hatta çocuğunun görüntülerini çekip gönderdi. Aktarılan görüntülerin çoğunun, aslında göründüğü gibi olmadığı hukuki süreçlerden çok sonra açığa çıkmış olsa da görüntüsü servis edilenlerin sosyal hayatlarında yaşadıkları travmaları ve sorunları çözemedi. Herkesin elinde akıllı telefon olması insanın gerçek özgürlüğünü tamamen elinden aldı.

İzinsiz ses ve görüntü kaydı almak, Türk Ceza Kanunu’nda yer alan özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendiriliyor. TCK’nın 134. maddesine göre; “Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılır.”

Birileri görüntünüzü sizden izinsiz kaydederse mutlaka o kişiye dava açmalısınız. 5237 sayılı TCK maddesi 135’te yer alan kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun gerekçesine göre, çekilen görüntünün bir yerde kullanılıp kullanılmadığına bakılmaksızın sadece kayıt yapılmış olması bile suç teşkil ediyor. Çekilen görüntüden zarar görüp görmediğinize bakılmadan çekim yapan kişiye üç yıla kadar hapis cezası verilebiliyor.

Millet eline her telefon alanın kendini gazeteci zannetmesinden ve hukuka aykırı olup olmadığına bakmaksızın insanların hayatlarına müdahale etmesinden bıktı! Toplu taşıma araçlarında, iş yerlerinde, alışveriş merkezlerinde, okullarda, parklarda, kısaca her yerde suratımıza silah niyetine kamerasını doğrultan vandalları engellemenin bir yolu bulunmalı.

Kamera karşısına geçip millete tüküren, hakaret eden sözde “tanınmış kişi” lakaplı, hiçbir vasfı olmayan şahıslardan da bıktık. Kamerasıyla özel alanlarımıza müdahale ederek kendini önemli hissetmeye çalışan işsizlerden de bıktık. İnternetten okuduğu bilgileri kamera karşısında özetleyip kendine uzman diyen şarlatanlardan da bıktık! Ya akıllı telefon kullanmanın da ehliyeti olsun ya da kanunlarımız, bu şarlatanları ve insan haklarına saygısızlık edenleri dizginleyecek seviyede yeniden düzenlensin.