İsrail-Gazze çatışması, önümüzdeki süreçte geniş bir alana yayılarak bölgesel bir savaşa dönüşecek. Irak ve Suriye’de konuşlanmış ABD güçleri ile İran arasındaki gerilim, dramatik şekilde tırmanıyor. ABD, Orta Doğu’da savaşa hazırlanıyor.
İsrail-Gazze çatışması, önümüzdeki süreçte geniş bir alana yayılarak bölgesel bir savaşa dönüşecek. Irak ve Suriye'de konuşlanmış ABD güçleri ile İran arasındaki gerilim, dramatik şekilde tırmanıyor. ABD, Orta Doğu'da savaşa hazırlanıyor.
İran'ın nükleer programından rahatsız olan Batılı liderler, risk olarak gördükleri İran'ın geleceği hakkında düzenli görüşmeler yapma ihtiyacı duyuyorlar. ABD ve İsrail için ilk hedef, İran'ın nükleer silah sahibi olmasını engellemek çünkü İran'ı, İsrail'in güvenliğine ve ilerlemesine tehdit olarak görüyorlar. ABD, bu nedenle Orta Doğu'daki müttefiki İsrail'e ve Arap dünyasına karşı savaş başlatmakla suçladığı İran'ı, acil yok edilmesi gereken düşman ilan etti.
İran'ın uranyum seviyesini sürekli arttırması, İsrail ve Amerika'yı geriyor, Orta Doğu'da tehlikeli boyutlara ulaşan bir silahlanma yarışını tetikliyor. Tabi, sırf nükleer silah geliştirmesini sebep göstermek işgal için meşru savaş sebebi olmayacak. Bu yüzden ABD'nin, İran'a saldırmak için gerekçeye ihtiyacı olacaktı.
Bu fırsat ise Ürdün'ün Suriye sınırındaki ABD üssüne yapılan saldırı ile ellerine geçmiş oldu. Irak'ta ABD üssüne düzenlenen saldırıda üç Amerikan askeri öldü ve 34 asker yaralandı.
Saldırıyı, İran destekli bir milis grubunun üstlenmesinin ardından, İran'a yönelik yaptırımları hafifleten ve iltimaslar konusunda fazla ileri giderek İran'a yol verdiği düşünülen Biden'a, Cumhuriyetçilerden tepki yağdı. Biden, aslında İran'a saldırma konusunda kararsızdı ancak bu tek başına alabileceği bir karar olmaktan çıkmıştı.
Cumhuriyetçilerin lideri Trump, olanlardan Biden'ı sorumlu tutarak, 'Ben başkan olsaydım bu saldırı asla olmayacaktı. Bu olanlar Joe Biden'ın zayıflığının ve teslimiyetinin bir başka korkunç ve trajik sonucudur' dedi.
ABD'nin Orta Doğu'dan sorumlu eski savunma bakanı yardımcısı Mick Mulroy, ABD'nin İran'a, bugüne kadar hiç kullanılmamış güçle karşılık vermesi gerektiğini söyleyerek 'Onların anladığı tek dil, güçtür' dedi.
İran ise saldırı ile hiçbir ilgisinin olmadığını söyleyerek iddiayı reddetti. İran Dışişleri Sözcüsü Nasır Kenani, "Bu iddialar bölgedeki gerçekleri tersyüz etmek üzere siyasi amaçlarla dile getiriliyor" dedi.
Kesinlikle haklı…
Kenani, bölgedeki direniş güçlerinin karar ve eylemlerinde İran'dan talimat almadıklarını ifade ederek bu iddiaların, ABD'yi bölgede savaşa çekmek isteyen kesimler tarafından uydurulduğunu açıkladı.
Dün, ABD Merkez Komutanlığı, Irak ve Suriye'de, İran'a ait hedeflere yönelik saldırı başlattı. ABD'den gelen uzun menzilli bombardıman uçakları, aralarında komuta ve kontrol operasyonları, merkezler, istihbarat merkezleri bulunan 85'ten fazla hedefi vurdu. Bu saldırıların haftalar boyunca belirli aralıklarla devam edeceğini açıklayan Biden, emri bizzat kendisinin verdiğini söyledi.
ABD'nin, karşılık vermesinin İran'ı caydırmayacağı açık, aksine söz konusu misilleme, bölgedeki yangını körükleyecektir. Şimdilik İran ile ABD arasında resmi bir savaş olmasa da bir süredir devam eden ve dün geri dönülemez noktaya gelen vekalet savaşları, iki ülkeyi yakın zamanda resmi olarak da ateşin ortasına sürükleyecek. Bundan tüm bölge ülkeleri olumsuz etkilenecek.
ABD'li yetkililer, Gazze'deki savaşın bölgeye yayılmasını arzu etmediklerini hatta İran'ın Gazze'deki yangını bölgeye yayma çabasını engellemeye çalıştıklarını iddia ediyorlar. Oysaki, İsrail'e verdikleri maddi-manevi destek ve Orta Doğu ülkelerinde yarattıkları kaos, tam tersini söylüyor. Zira ABD'nin girdiği her ülkede işleri berbat ederek içinden çıkılmaz hale getirdiği herkesin malumudur.
Orta Doğu'da savaş olmasını istemiyoruz diyen ABD'nin, bölgedeki tüm savaşların ve krizlerin baş sorumlusu olduğunu artık tüm dünya biliyor. Bu nedenle ABD, bir konuda ne açıklama yapıyor ise o konu hakkında tam tersi yönde düşünmek mümkündür.
ABD, terörle mücadele edeceğini söylüyorsa aslında terörü destekleyeceğini ve arttıracağını anlamak gerekir. İnsan hakları ve demokrasi gibi kavramlardan bahsederek geliyorsa, elini attığı yerde haksızlığın, baskının, zulmün, kısıtlamanın ve gerilemenin zirve yapacağı anlamını çıkarmak lazım. Kitle imha silahları kullanan İsrail'e destek veren ABD'nin, bu silahların insanlar için tehlikeli olmasından dolayı engellenmesi gerektiği yalanına inanmak ahmaklık olur.
Operasyonlara gerekçe olarak gösterdikleri tüm mağduriyet açıklamaları yalan olduğu gibi insanlığın faydasına olduğunu söyledikleri tüm girişimleri de kendilerinden başka kimsenin faydasına olmamıştır, olmayacaktır da!
Son olarak bu savaş devam ederse en çok etkilenen ülkelerden biri Türkiye olacağı gibi küresel ekonomi açısından da ağır sonuçlar doğuracaktır. Türkiye açısından asıl büyük risk ise ABD'nin, İran'ı atlattıktan sonra terör bahanesiyle Türkiye sınırlarına ilerleme hedefidir.
Şu an saldırı düzenlenen yerler İran'ın, Irak ve Suriye sınırları içindeki varlığını yok etmek üzerine kurgulanmış şekilde ilerliyor. ABD'nin asıl amacı, Suriye'de İran gücünü yok ettikten sonra temizlediği bölgeye PKK gruplarını yerleştirmektir. Ardından sıra Türkiye'nin güneydoğu bölgesine gelecek. ABD, önce Suriye ve Irak'a ardından Türkiye'nin güneydoğusuna İsrail'i yerleştirme planına sadık biçimde ilerliyor.
Biden'ın dünkü açıklamasında söylediği gibi: 'Bu daha başlangıç!'