Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, TBMM’de ayakta alkışlandı. Önce şunu kabul etmek gerek; devlet aklı ile insan aklı bir değildir. Devlet yöneticilerinin her hamlesi bir mesaj içerir. Alkışlanan, Mahmud Abbas’ın şahsı, icraatları (!) değildi; TBMM’de tüm dünyaya diplomatik bir mesaj verildi.
Abbas’ın alkışlanacak bir misyonu olmadığını devletimiz de biliyor. Kurtla plan yapıp çobanla oturup ağlayan Mahmud Abbas’ın ne Türkiye Cumhuriyeti nezdinde ne de dünya ülkeleri nezdinde hiçbir saygınlığı kalmadığını da...
Mahmud Abbas, Hamas Lideri İsmail Haniye’nin cenazesine katılmamıştı. Türkiye’nin önceki davetlerine de icabet etmemişti. Neresinden bakarsanız bakın Filistin davası konusunda Mahmud Abbas sınıfta kaldı.
Zamanında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile anlaşma imzalayan ve Kıbrıs Türk Kesimi’ni tanımayan, Doğu Türkistanlı Türklere terörist diyen, Çin’in Doğu Türkistanlılara uyguladığı zulme ‘terörle mücadele’ diyen, PKK’nın eylemlerini ‘bağımsızlık hareketi’ olarak niteleyen, Azerbaycan’a işgalci diyen Mahmud Abbas’ın alkışlanmasının tek nedeni vardı.
Netanyahu, ABD Kongresi’nde onur konuğu olarak ağırlanıp ayakta alkışlanmıştı. Tüm savaş suçlarına rağmen, uyguladığı soykırıma rağmen yargılanacağı yerde ayakta alkışlandı! TBMM’deki bu alkış ise katil İsrail ve ortaklarına karşı bir misilleme idi.
İsrail’in bugüne kadar rahatça yönetebildiği Abbas’ın, önce Rusya’ya sonra Türkiye’ye ziyareti, TBMM’de konuşma yapması ve alkışlanması, İsrail ve ABD’yi öfkelendirdi. O denli ki Batı medyası, bunun bir savaş ilanı olduğunu yazdılar. Bu, Erdoğan’ın başarılı siyasetinin sonuçlarından biridir.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un, Mahmud Abbas’a Kur’an-ı Kerim, silah ve Filistin Bayrağı hediye etmesi de büyük bir mesaj içeriyordu. Hem Türk Milleti hem de Filistin halkı gibi dinine, devletine ve milletine sadık kalması ve değerleri için savaşması adına bir mesaj verildi.
TBMM Başkan Vekili Bekir Bozdağ’ın, Mahmud Abbas ile el ele meclise girmesinin nedeni ise Türkiye-Filistin kardeşliğini simgeliyordu. Abbas’ın Rusya ziyareti, Ankara’ya gelmesi ve TBMM’de yaptığı konuşma, Filistin meselesi konusunda bir dönüm noktası oldu.
Abbas’ın TBMM’de ağırlanması, Batılı sömürgeci devletlere karşı bir duruştur. Abbas, TBMM’ye gelmeye meraklı değildi, bir nevi mecbur kaldı. Ayrıca Filistin konusunda bugüne kadar hep pasif kalan Mahmud Abbas, Rusya, Çin ve Türkiye’nin desteğini almışken bu tarihi fırsatı değerlendirmek zorunda kaldı. Başka şansı olsaydı Türkiye ve Rusya’ya adım atmazdı. Belki bu da ABD’nin bir komutudur, kim bilir…
Bir mesele daha var…
Kendi ülkemizdeki sorunları unuttuğumuz için değil, Türkiye topraklarına göz dikildiğini bildiğimiz için Filistin davasına destek veriyoruz. İsrail, Gazze’yi aldıktan sonra durmayacak. Suriye, Filistin ve Lübnan’ın ardından sıra Türkiye’ye gelecek.
Vaat edilmiş topraklar hayaline tutunmuş sapkın Siyonistler, Türkiye topraklarına da musallat olacaklar. Zira Türkiye’nin Doğu Bölgesi’ni almadan hedeflerine ulaşamayacaklar. Arz-ı Mevud haritasını açıp bakın, ne yapmaya çalıştıklarını anlayacaksınız. Elbette başaramayacaklar ancak hedef bu…
Zannediliyor ki Türkiye, kendi sorunlarını unuttu, Filistin ile uğraşıyor. Hayır! Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TBMM Grup Toplantısı’nda söylediği bir cümle vardı: “Hamas, Gazze’de Anadolu’nun ileri hat savunmasını yapıyor.”
İsrail, Suriye gibi Filistin topraklarını da boşaltıp bölgeye ABD ordusunu yerleştirecek. Lübnan’ın ardından Türkiye’ye saldıracaklar. Bölgede zayıf düşüremedikleri tek ülke kaldı: Türkiye! Şimdilik Suriye ve İran’ı cepte görüyorlar.
Sanıldığı gibi kendi sıkıntılarımızı unutup Gazze ile uğraşmıyoruz. Elbette mesele Türkiye olmasa bile Gazze için yine ayağa kalkardık, o ayrı! Zira bu millet tarih boyunca mazlumun, mağdurun yanında olmuştur. Olmaya da devam edecek. Aksi halde Türklükten, Müslümanlıktan bahsetmemiz mümkün mü? Türkiye tek başına Birleşmiş Milletler’in misyonunu yerine getiriyor, farkında mısınız?
Ne olursunuz artık açın gözlerinizi! Filistin’i, Hazreti Ömer'in, Selahaddin Eyyubi'nin, Kanuni Sultan Süleyman'ın, Sultan Abdülhamid Han'ın mirası ve emaneti olarak gören bir devletin yanında yer almaktan sizi alıkoyan nedir?