İsrail diye bir yapı var ancak buna devlet değil terör örgütü demek daha doğru olur. İsrail, henüz kendi meşruiyetini bile sağlayamamış bir terör devletidir. Zira varlığı bile meşru olmayan bir yapıdan meşru bir iş beklemek mantıksız olur. Tarih ve uluslararası hukuk, Siyonist planlara bu denli aykırı iken, önce bunları çözmesi gereken İsrail, hala sınırları genişletme meselesi ile ilgilenemez. İsrail denen terör devletinin, Batı’nın tüm desteklerine rağmen hiçbir meşruiyeti yoktur. 7 Ekim’den beri olanlardan sonra dünya halkları nezdinde meşruiyeti olmayacaktır da. 
Müslümanlar, daha evvel Kudüs’ü kaybettiklerinde nasıl fethettilerse yeniden fethedecekler. Tarih boyunca varlıklarını Müslümanlara borçlu olan bu nankör milletin sonu, Müslümanların elinden olacak! Çok yakında yeniden Müslümanların himayesine muhtaç kalacaklar ancak bu kez karşılarında çok farklı Müslümanlar bulacaklar. 
İsrail’in, Filistin topraklarında hatta Orta Doğu coğrafyasının hiçbir noktasında geleceği olmayacak. İnanın, bunun Yahudiler de farkında! Çok iyi biliyorlar Orta Doğu coğrafyasında son demlerini yaşadıklarını ve hatta yeryüzündeki hükümlerinin bitmek üzere olduğunu! Tek dertleri bu coğrafyadaki varlıklarını uzatmaktır. 

Yahudilerin, “yeryüzünün en kutsal mekânı” olarak andıkları Kudüs, Thedor Herzl’dan bu yana hiçbir Siyonist’in umurunda bile olmadı. Eşiyle birlikte yolsuzlukları ayyuka çıkmış olan Netanyahu’nun da umurunda değil. Geçmişte olduğu gibi bugün de Kudüs’ü siyasetlerine ve Siyonist emellerine alet ediyorlar. Yahudi toplumunu güya dini değerlerini kullanarak motive etmeye çalışıyorlar. 

Özellikle Netanyahu, hırsızlık, yolsuzluk, terörizm, soykırım ve küreselcilerin maşalığı gibi suçlarını örtbas edebilmek adına Kudüs’ü kalkan olarak kullanıyor. Dolayısıyla bu durum, Müslümanlardan çok dindar Yahudilere hakarettir. Bu sebeple dünyadaki tüm Siyonizm karşıtı dindar Yahudiler, İsrail’i ve yaptıklarını kınamakta ve meşruiyetini yok saymaktadır. Bu açıdan bakıldığında İslam ülkelerinin başındaki liderlerin bizden olmadıkları ortaya çıkmaktadır. Onlarca yıldır Müslüman ülkelerin liderleri, Siyonistlere hizmet etmektedir. 

Kudüs, Müslümanlar başta olmak üzere hem Hristiyanlar hem de dindar Yahudiler için çok kutsal bir şehirdir. Hristiyanların inancına göre Kudüs, İsa’nın çarmıha gerildiği, çarmıhta can verdikten sonra defnedildiği, defnedildikten 40 gün sonra göğe yükseldiği, inandıkları Tanrı’nın kıyamet günü adalet tahtını kuracağı yer olarak bilinir. Dolayısıyla bir Hristiyan’ın, en değerli varlığı, Tanrı ve onun oğlu olduğuna inandıkları İsa’dır. Bu nedenle bir Hristiyan ile en değerli varlıklarını çarmıha geren Yahudilerin, barışması ve iyi geçinmesi mümkün değildir. Tarih boyunca Yahudilerin, Hristiyanlar tarafından soykırıma uğratılmasının nedeni budur. 

Eğer bir kişi dindar bir Hristiyan ise Siyonizm’e destek vermesi de Kudüs’ü İsrail’in başkenti kabul etmesi de mümkün değildir. Dünyadaki tüm ülkelere bu perspektiften bakarsanız ne İngiltere’yi ne de ABD’yi Hristiyanların yönetmediğini anlayabilirsiniz. Trump’ın, koltuğunu korumak ve siyasi çalkantıdan kurtulmak için Kudüs’ü kullanması da bunun ispatlarındandır. 

Batı’nın Hristiyan halkları, geçmişte olduğu gibi bugün de İsrail’in karşısında durmakta, Kudüs’ün İsrail’in başkenti sayılmasına tepki göstermektedir. Avrupa ülkelerindeki insanların gösterdiği tepkinin yarısını bile Müslüman ülkelerin liderlerinin gösteremiyor olmasının nedeni hepsinin satılmış ve hain olmalarıdır. 

Müslümanlar olarak çok zor bir dönemden geçiyoruz. Tarih boyunca İslam dünyası, birçok kez büyük felaketler yaşadı; haçlı saldırıları, Moğol istilaları gibi... Ancak bugün yaşadığımız felaketler bunlardan çok daha beterdir. Zira bu sefer mağlubiyetin sebebi düşmanın gücü değil Müslümanların basiretsizliği ve bölünmüşlüğü, liderlerin hainliğidir. Orta Doğu’da ödenen bedellerin tek nedeni Müslümanların birliklerinin bozulmuş olmasıdır. 

İsrail’i, taşeron olarak Filistin’e yerleştiren ABD’nin Orta Doğu macerası, Türkiye’nin izin verdiği süre kadar devam edebilir. ABD’nin medyada yansıttığı kadar güçlü olmadığını artık herkes biliyor. Yüz yıldır algı ile dünyanın başa çıkılamaz en büyük gücü olduğuna inandırmayı başarmış olsa da artık işler değişti. Yüzlerce yıldır Yahudilerin dolayısıyla ABD ve İsrail’in kadim dostu olan İran’ı bile etki altına alabilecek tek ülke Türkiye’dir. Türkiye Cumhuriyeti, gayet kendinden emin bir şekilde ilerliyor. Çok yakında öyle adımlar atılacak ki asırlar boyunca Türkiye konuşulacak.