Ameller tek başına, yan yana dizilmiş sıfırlar gibidir. Nasıl ki sıfırlar başlarına gelen müspet bir rakamla “10”,“100”,“1000” gibi değer katlamasına gidiyorsa, ameller de başlarına gelecek gerçek iman sayesinde “salih amel” olup kişiye kurtuluşu yolunda yardımcı olur.
1- İman Olmadan Amel Bir Anlam Taşımaz ve Kurtarıcı Olamaz
İman olmadan amelin bir anlamı yoktur. Ancak iman ile beraber yapılan iyi iş 'salih amel' olabilir.
Ameller tek başına, yan yana dizilmiş sıfırlar gibidir. Nasıl ki sıfırlar başlarına gelen müspet bir rakamla '10','100','1000' gibi değer katlamasına gidiyorsa, ameller de başlarına gelecek gerçek iman sayesinde 'salih amel' olup kişiye kurtuluşu yolunda yardımcı olur.
Bu büyük gerçek Kuran'ın ve Sünnet'in en hakim, en kuvvetli ve en temel hakikatidir. Nasıl ki bir bina temelleri, bir ağaç kökleri üzerinde varlık kazanıyorsa; ameller de imana dayandığında bir mana ifade eder.
Kurtuluş için iman - amel münasebetini vurgulayan pek çok ayetten birkaç örnek verelim:
'Çünkü Allah iman edip salih ameller işleyenlere mükafat verecektir. İşte onlar için bir mağfiret ve cömertçe verilmiş bol rızık vardır.'(Sebe: 4.)
Ayet, Allah'a iman edip salih amel işleyenlere mükafat verileceğini haber veriyor.
'Asra yemin olsun ki, insan mutlaka ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.'(Asr: 1 -3.)
Asr Suresi asra (zamana) yeminle başlıyor, insanların mutlak bir hüsranda olduğu tespitini yapıyor. Bu hüsrandan kurtuluş için önce iman edip sonra salih amel işlenmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
'Biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra da çevirdik, aşağıların en aşağısına düşürdük. Ancak iman edip salih amel işleyen kimseler başka; onlar için kesilmez bir mükafat vardır.' (Tin: 4-6.)
Bu surede de sonsuz ecir ve mükafatın, iman edip sonra da salih ameller işleyenlere mahsus olduğu anlatılıyor.
O halde kurtuluş ancak gerçek imanla birlikte işlenen salih amelle mümkündür.
2- Salih Amelin Dört Şartı
Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizi devre dışı bırakarak Müslüman olmadan kurtuluş yolu vadetmeye kalkan İslam düşmanı oryantalistler ve bilerek ya da bilmeyerek onlara uyan yerli reformcular,'salih amel'e alternatif olarak sahih imanla bütünleşmeyen bir kavram ürettiler. Bu kavram 'iyi iş' yahut 'yararlı amel' uydurmasıdır.
Bunu da çoğu kez ehl-i kitap (Yahudi ve Hıristiyanlar) için kullanıyorlar.
Nitekim bir dönem moda olan dinlerarası diyalog adlı Vatikan projesine bazı ayetleri alet ettiler. Mesela Bakara: 62, Maide: 69, Âl-i İmran: 64 ayetleri gibi… Bu ayetlerin nüzul sebebine ve gerçek tefsirine bakmadan, her Müslüman için olmazsa olmaz olan altı iman esasını Yahudi ve Hıristiyanlar için 'Allah'a iman 've 'ahirete iman' olmak üzere ikiye indirdiler ve buna bir de 'iyi iş''yararlı amel' şartını ilave ettiler. Böylece imanın diğer şartlarını yok saydıkları gibi ayetlerde geçen 'salih amel' nitelemesini de tahrif edip bozdular. Bu ise imanı ve İslam'ı dinamitlemek için sinsi bir proje idi ve halen de devam etmektedir.
İşte bu yazıda bu sinsi tahrifata dikkat çekmek, gerçeği ortaya koymak için, uydurulan bu'iyi iş' veya 'yararlı amel' kavramıyla, Kuran'ın anlattığı, imanla birlikte olan 'salih amel' kavramının farkını ortaya koymaya çalışacağız.
Salih amel 'amilüssalihat' şeklinde Kuran'da sık sık geçen bir ifadedir. Genellikle 'amenû / iman edenler' kavramından sonra gelir. Bu, salih amelin gerçek imana tabi ve bağlı olduğu anlamına gelir.
'Amilüssalihat / salih ameller' ifadesinde, görüldüğü üzere 'amel / iş'kelimesi 'salih' sıfatını yüklenmiştir. İşte bütün sır, bu 'salih' sıfatındadır.
Buna göre herhangi bir ameli, işi salih amel yapabilmek için, bu 'salih' kelimesinin anlamını bilmemiz gerekir. Çünkü salih olma sıfatının mahiyeti bilinmezse 'iyi iş' yahut 'yararlı amel' insanların sübjektif arzuları doğrultusunda bir nitelemeden öteye geçemez.
Mesela riya – gösteriş olarak, insanlara ilan eder gibi, bir fakire yardım eden bir adam düşünelim. Bu adamın bu yardımı insanlara göre iyi bir iş sayılır. Ama bu riya ile yapılan iş Allah nezdinde iyi bir iş olmadığı gibi, bunu yapan kimse mükafat almak bir yana, cezalandırılır.
Demek ki bir işin iyi olabilmesi için başka şartlarda taşıması lazımmış... Önemli olan 'iyi iş','yararlı amel' diye nitelenen davranışların Allah indinde nasıl karşılık bulacağıdır. İyi iş / yararlı amelin 'salih amel'den ayrıldığı nokta da burasıdır.
Kuran ve Sünnet'ten anladığımıza göre salih amel olmazsa olmaz dört şart taşımalıdır.
Bu şartlar 'sahih iman','doğru niyet','meşru fiil' ve 'ihlas'tır.
Şimdi bunları kısaca izah edelim:
a- Sahih (Gerçek) İman:
Bir amelin salih olabilmesinin ilk ve en önemli şartı, sahih yani gerçek imanla bütünleşmesidir. Gerçek imanın ancak İslam'a göre iman olduğunu bir önceki yazımızda anlatmıştık.
Bir iş, amel, salih olma sıfatını ancak imanla birlikte ve imanın gereği olarak yapılırsa kazanabilir. Aksi takdirde bir eylemin tek başına bir değeri ve belirleyiciliği yoktur. Bundandır ki iman etmeyenlerin amelleri yok hükmündedir; değerlendirmeye bile alınmaz. Sahih iman olmadan bir kimsenin kurtulamayacağına dair pek çok delilden biri olarak, şu ayet-i kerimeyi mealen aktaralım:
'İnkar eden, Allah yoluna engel koyan, sonra da inkar halinde ölenler yok mu, işte onları Allah asla bağışlamayacaktır.' (Muhammed: 34.)
İşte salih amelin birinci ve olmazsa olmaz şartı bu gerçek imandır. Bu gerçeği bütün Kuran ayetlerinde ve Sünnet'te görmek mümkündür.
b- Doğru Niyet:
Salih amelin ikinci şartı niyetin doğru olmasıdır. Doğru niyet, ameli / işi Allah'a raci kılacak düşünceyi kalbe ve akla koymaktır. Niyeti -ibadetler hariç- dil ile ikrar etmek mecburiyeti yoktur. İkrar edilirse teyit - takviye anlamı taşır. Ama ibadetlerde niyet kalp, akıl ve dilin iştirakiyle olmalıdır.
Niyet, amelin hem vasfını, keyfiyetini düzeltir, hem de niyetin sağlamlık ve güçlülüğüne göre mükafatının katlanarak çoğalmasına sebep olur.
Bundandır ki Resulüllah(s.a.v.) 'Ameller niyetlere göredir' (Buharî, Bedü'l-Vahy, 1; Müslim, İmare, 155; Ebu Davud, Talak, 11)buyurmuştur.
c- Yapılan İşin / Amelin Meşru ve Faydalı Olması:
Yapılan iş, amel meşru ve faydalı olmalıdır.
Amelin meşruiyetinin kaynağı da Kuran ve Sünnet'tir.
Bir iş veya amel kaynağını nassdan (Kuran ve Sünnet'ten) almadıkça meşru olamaz.
Faydaya gelince, bu dünyevi de uhrevi de olabilir. İnsanlara iyilik, onların bir ihtiyacını karşılamak gibi dünyevi olabileceği gibi; onlara doğru yolu bulup, imanlarını kurtarıp, ahiret saadetine ulaşabilmeleri için yardımcı olmak gibi daha ulvi ve keyfiyetli faydalar da olabilir.
Amelin meşruiyeti çok önemlidir.
Mesela bir kimse bir başkasına içki ikramında bulunsa, bu görünüşte bir iyilik zannedilse de hakikatte bir kötülüktür. Gayrı meşrudur ve zararlıdır.
Veya bir kimse çalıntı bir malı veya parayı bir başkasına hediye etse, bu da gayrımeşrudur, zararlıdır; iyilik değil, kötülüktür. Çünkü bu bağış yapılan para, helal ve meşru değildir; başkasının hakkıdır. Örnekler çoğaltılabilir.
d- İhlas:
Bir işin, amelin salih olmasının dördüncü şartıda ihlastır. İhlas, bir işin, fiilin sırf Allah için yapılmasıdır. Sadece ve sırf Allah için…
Mesela bir kimse bir fiili işlerken onun Allah için olmasını esas alsa ve bu düşüncesini ilk sıraya koysa, ama bundan sonra başka faydalar da düşünüp ikinci, üçüncü dördüncü sıraya da bunları koysa, bu asla ihlas olmaz. İhlasın olmazsa olmaz şartı, işin sırf ve sadece Allah için yapılmasıdır.
Bir iş sırf Allah için olsa ve kişi düşüncesine sadece bunu alsa, ihlası tamdır. Bu niyetten sonra o işin dünyevi ve uhrevi bazı faydalar temin etmesi de söz konusu olursa, artık bu ihlasa bir zarar vermez. Ama ihlas başlangıçta sadece Allah için iş tutmaktır, başka maksatlar gütmemektir.
Bu ihlas mantığı dinî hayatın niyet babında en temel hareket noktasıdır.
Bundandır ki Cenab-ı Hak Kuran-ı Kerim'inde dini ihlasla tutmamızı emretmektedir.
İman ve İslam'a göre salih amel, sahih imana ve ihlasa göre olmalıdır. Bunun Kuranî ifadesi 'muhlisine lehuddin'dir. Bu, Kuran'da birçok yerde geçmektedir.
Allah ancak ihlasla yapılan ameli kabul eder. Bunun delili şu ayetlerdir:
'Allah ancak muttakilerden kabul buyurur.'(Maide: 27.)
'Halbuki onlar, dini sadece Allah'a tahsis ederek, Allah'ı birleyerek, ancak Allah'a ibadet etmekle, namazı kılmakla ve zekatı vermekle emrolunmuşlardır. İşte dosdoğru din budur.'(Beyyine: 5.)
Enbiya Suresi 25 ve Nahl Suresi 36. Ayetler de aynı manayı teyit eder.
İşte bu dört şart, sıradan bir işi 'salih amel' haline getirir. Salih amelden maksat, yapılan amelin Allah nezdinde kabule şayan olmasıdır.
Ama iyi iş, yararlı amel bu şartları taşımaz.
Allah'ın rızasını esas almayan bir niyetle yapılan, ihlası öne çıkarmayan bütün işler iyi olmaktan uzaktır.
Soruyoruz: Adam diyelim ki insanlara göre iyi bir iş yaptı. Peki ama imanı yoksa bunun mükafatını kimden alacak?
Yine eğer bir işte riya varsa, başkalarına hoş görünmek için yapılmışsa, o iş Allah nezdinde iyi olmadığı gibi cezayı da gerektirir.
Niyet amelde belirleyicidir.
Mesela zengin bir adam istediği kadar fakir fukaraya yardım etsin, zekata niyet etmemişse, o salih amel işlemiş, ibadet yapmış olmaz; yani zekat ibadetini yerine getirmiş olmaz.
Ezcümle küfür, riya ve ucub (kendini beğenme) ile yapılan işler asla iyi iş kategorisine alınamaz. Çünkü küfür, riya ve ucub, amellerin hayrını yok eder, amelleri iptal eder.
Bu yazı ile ispat olundu ki İslam'ın dışında kurtuluş mümkün değildir.
İman İslam'a göre, amel imana göre olmalıdır. Keza amel, doğru niyet ve ihlasla bütünleşmelidir ki kurtuluş gerçekleşsin. Ve meşruiyet İslam'a göredir.
O halde İslam dışı, Hz. Peygambersiz (s.a.v.) iman telakkileri, iman ve ihlas olmadan iyi iş kuruntuları geçersizdir; kendi kendini kandırmaktır; aldanıştır, dalalettir ve sapkınlıktır.
Hem de İslam'a tabi olmadan iyi ve yararlı iş düşünceleri, dolaylı manada İslamsız da kurtuluş olabileceği intibaını yaygınlaştırmak amacı gütmektedir. Bunun İslam'ı yıkım ve imhaya zemin hazırlayan bir proje olduğu da asla hatırdan çıkarılmamalıdır.
3- Salih Amel Resule (s.a.v.) Tabi Olmaktır
Bu izahlardançıkan sonuç şudur:
Aslında salih amel Hz. Peygambere (s.a.v.) tabi olmaktır.
İmam Gazali, 'Salih amel Resulüllaha uymaktır' der. Bu, Kuran ve Sünnet ölçülerinin parmak bastığı en büyük hakikat noktasıdır.
Salih amelin şartlarına bir kere daha bakalım:
'Sahih iman','doğru niyet','amelde meşruiyet' ve 'ihlas.'Peki Resule tabi olmadan bunlar mümkün olabilir mi? Asla olamaz.
Buna delil, bütün Kuran, Sünnet ve hadislerdir.
Ancak numune olması açısından bir ayet ve bir hadis aktaralım:
'Kim peygambere itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse, (bilsin ki) biz seni onlara bekçi göndermedik.'(Nisa: 80.)
Bir gün Hz. Ömer (r.a) Peygamber Efendimize (s.a.v) gelerek:
– YaResûlullah! Yahudilikten Müslümanlığa geçen bazı kardeşlerimizin yaptığı güzel ve hoş şeyler var. Bizler de onların yaptıkları bu güzel şeyleri yapmak istiyoruz, ne buyurursunuz? dedi.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) sahabelerini toplayıp onlara şöyle buyurdu:
– Sizlere ne oldu? Ben sizlere, çok düz, çok doğru, çok parlak ve sizleri cennete götürecek bir din getirdim. Allah'a (c.c) yemin ederim ki, eğer bugün İmran oğlu Musa hayatta olsaydı, bana iman etmekten başka çaresi yoktu. Ve herhangi bir Yahudi ve Hıristiyan benim adımı işittiği halde iman etmezse, cehenneme gidecektir.(Ahmed b. Hanbel, Müsned, 14623)
Sonuç:
'Ey inananlar! Allah'a itaat edin, Peygambere itaat edin; işlerinizi boşa çıkarmayın.'(Muhammed: 33.)
'Peygamberin size yaptığı çağrıyı, birbirinize yaptığınız çağrı gibi değerlendirmeyin! İçinizden birbirini siper ederek sıvışıp sıvışıp gidenleri Allah mutlaka biliyor. Artık onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir fitnenin veya acı bir azabın gelmesinden çekinsinler!'(Nur: 63.)
'Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamberin sesinden fazla yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygambere yüksek sesle bağırmayın. Öyle yaparsanız, siz farkına varmadan amelleriniz boşa gider.'(Hucurat:2.)
Bu ve benzeri ayetler salih amelin Resule (s.a.v.) uymak anlamına geldiğini ortaya koyuyor. Ona itaatsizliğin de amelleri boşa çıkaracağı, yani salih ameli iptal edeceği anlaşılıyor.
Kurtuluş Allah'a, Resulüne ve topyekûn İslam'a tabi olmakla mümkündür. Bunun dışında bütün yollar ebedi hüsran ve felaket getirir.