Dudak-Damak Yarıklı Bebekler
Dudak- damak yarıkları, ülkemizde yedi yüz ile bin doğumda bir görülüyor. Türkiye’de her yıl bin beş yüz bebek dudak- damak yarıklı doğuyor. Dudak yarıkları gebelikte kolay farkedilirken, damak yarıkları o kadar kolay farkedilemiyor ve bazen bebekler hiç tanı almadan da doğabiliyor.
Dudak Damak Yarıkları Derneği Eş Başkanı, Hacettepe Dudak Damak
Yarıkları ve Kraniyomaksillofasyal Şekil Bozukluğu Tedavi Uygulama
Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Figen Özgür ile, çocuklarda
lösemiden yaklaşık 3 kat daha fazla görülen ve bir şekil bozukluğu
olan dudak- damak yarıklarını, ailelerin bebeğe yaklaşımlarını
konuştuk.
Bu anomali, çocuklarda lösemiden yaklaşık 3 kat daha fazla
görülüyor. Bireylerin hayatını tehdit etmemekle birlikte, kişiler
bu değişik şekille doğuyor, büyüyor ve yaşıyor, defalarca
ameliyat oluyor, diş hekimine ve konuşma uzmanına uzun süre gitmesi
gerekiyor. Çok değişik tipleri olduğu için dudak-damak yarıklarının
tedavileri de farklı olabiliyor. Bebeklik çağında başlayan tedavi
ve kontroller periyodik aralıklarla 18 yaşına kadar devam ediyor ve
ihtiyaç duydukları sürece de tedavi ve destek bitmiyor.
Tedavi süreci, Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı,
Dil-Konuşma Tedavisi Uzmanı, Diş Hekimi-Ortodonti Uzmanı, Hemşire,
KBB, Odyoloji, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Anestezi, Çocuk
Kardiyolojisi, Çocuk Nörolojisi, Çocuk Psikolojisi Uzmanları gibi
pek çok alanda multidisipliner işbirliğini gerektiren uzun soluklu
bir mücadeleyi kapsıyor.
Prof. Figen Özgür, bu bebeklerin zor bir sendromun parçası
değillerse yaşamlarında sorun beklenmeyen, diğer bebeklerden farklı
büyümemeleri gereken bebekler olabildiklerini dile getiriyor.
Aileler için beslenme kısmı zorlayıcı olmakla birlikte, aileler
tecrübelendikçe beslenme açısından diğer bebeklerden çok da fazla
farkları kalmayabiliyor.
Bu bebeklerde var olan anatomik farklılık ve beslenmenin doğru
yapılamamasına bağlı olarak orta kulak sorunları da çıkabileceğine
dikkat çeken Prof. Özgür, “Başta çok ağır seyretmeyen orta kulak
sorunu, tedavi olmazlarsa işitme kayıplarına yol açabiliyor. Damak
yarıkları olan bebekler, çok iyi bir ameliyat geçirmiş olsalar bile
konuşmalarında sıkıntılar olabileceğinden, bir de üstüne işitme
sorununun eklenmesi bizim hiç istemediğimiz bir durum olarak
karşımıza çıkabiliyor” diyerek aileleri dikkatli olmaları konusunda
uyarıyor.
Hikayelerimiz İlkokullarda Okutulsun
Dudak Damak Yarıkları ve Kraniyomaksillofasyal Bozukluğu Tedavi,
Uygulama ve Araştırma Merkezi, 2013’de kuruldu ve Türkiye’de tek
resmi merkez olarak çalışmalarını sürdürüyor.
Dernek olarak, farkındalık çalışmaları kapsamında kitapçıklar,
yastıklar yaptırdıklarını belirten Özgür, “Kitlelere ulaşabilmek
amacıyla hikaye kitapları yazıldı. Toplumun bu konuya ilgisini
çekmek ve çocuklarımızı topluma kazandırabilmek için bu kitapların
ilkokullarda okutulmasını talep ediyoruz. Böylece bu çocuklarımızı
tanısınlar, kabullensinler ve onlar da sorunsuz bir çocukluk
geçirebilsin. Baş- boyun bölgesinde en fazla görülme sıklığına
sahip şekil bozukluğu olan dudak-damak yarıklarına daha fazla
destek ve ilgi gösterilmeli” diyor.
Beslenmelerine Dikkat
Bu bebeklerin bakımında beslenmenin çok önemli olduğunun altını
çizen Prof. Özgür, annelere henüz anne adayı iken yani gebelik
sırasında bebeğine nasıl bakabileceğini anlatmaları gerektiğini
belirtiyor.
Bu bebeklerin beslenmesi sırasında akciğerlerine besin kaçma
problemi yaşanabileceğine dikkat çeken Prof. Özgür, “Bu durum,
aslında her bebekte olabilir ama bu bebekler biraz daha fazla hava
yuttukları için, daha fazla kusarlar ve kusma sırasında da
ciğerlere kaçma durumu olabilir. O nedenle dik besleme, gazının
çıkarılması ve biraz kucakta tutulup yan yatırılma çok önemlidir”
açıklamasında bulunuyor ve özellikle annelere uyarılar şöyle:
* Beslenmede annenin bebeğini kucağına alması çok önemli. Anne için
konforlu bir beslenme koltuğu, pozisyonu vs. mutlaka
ayarlanmalıdır.
* Bu bebekler 45-60 derece açıyla dik beslenmeli, mutlaka gazı
çıkarılmalı ve sonra da yan yatırılmalıdır.
* Anne bebeği beslerken başka iş yapmamalı, mümkünse başkası ile
konuşmamalı ve sadece bebeği ile
ilgilenmelidir.
*
Beslenmeyi mümkün olduğunca anne yapmalıdır. Anne beslenme için çok
vakit harcayacağından baba ve diğer aile büyükleri, anneye gaz
çıkarma ve diğer ev işlerinde yardımcı olmalıdır.
* Bebek anneyi ememiyorsa bile bebekle annenin ten teması
sağlanmalıdır.
* Beslenme miktarı aynı aydaki diğer bebekleri yakalamalı ancak çok
zorlamadan yapılmalıdır. Beslenme aralıkları ise aynı aydaki diğer
bebeklerden biraz daha sık olabilir ancak, yarım saat gibi çok sık
aralıklara inmemelidir. Bu durumda bebek, bütün enerjisini emmeye
harcayacağı için kilo alamaz.
Ailelerin sabırlı olmaları gerektiğini belirten Prof. Özgür, anne
adayının bebeğine nasıl yaklaşacağını bilmesinin önemini ifade
ediyor ve “Böylece anne, bebeğine tüm sıcaklığıyla ilk andan
itibaren bakabilmeli, onun ve kendisinin bu durumun üstesinden
gelebileceğini bebeğine hissettirebilmelidir. Sonrasını bebek zaten
başaracak, kendisini sevdirecek, annesine ‘biz birlikte bunu
aşacağız’ diyecektir, merak etmesinler ” diyor.
Sağlıkla kalın. Bize yazın, sizin için araştırıp yazalım.