Kutsal değerler, başka bir ifade ile din ve dinî değerler tarih boyunca siyaset ile birlikte kullanılagelmiştir. Bazen siyaset, din ve kutsal değerlerin hayata geçirilmesi için araç olarak kullanılmış; bazen de din ve kutsal değerler siyasete alet edilmiş ve siyasî emellere ulaşmak için birer araç olarak kullanılmıştır.

Dini siyasete alet etmek, dini, siyasi çıkar ve menfaatler için kullanmak demektir. Dini duyguları sömürerek, mevki ve makamlara göz dikmek, insanların dini eğilimlerini kullanarak oy toplamaya çalışmak, insanların bu duygularından istifade ederek dünyevi istikbal kazanmak gibi örnekler verebiliriz.

Özellikle ülkemizde seçim maratonu başladığında siyasi parti fark etmeksizin, siyasi aktörlerin dini argümanlara sarıldığı sıklıkla görülmekte ve kamuoyunda bu fotoğrafların seçim ikliminde tartışılmaktadır.

Özellikle bu dönemde cem evlerine, dergâh ve cami ziyaretlerine önem verilir. Seçim çalışması için gidilecek şehir programlarına kutsal mekânların ziyareti ve namaz kıllanacak lokasyonlar çoğunlukla dâhil edilir. Hatta kutsal kitabımız “Kuran-ı Kerim’i” de bu dönemlerde koltuk altında görebilmekteyiz.

Bu manzara ülkemiz kamuoyunda özellikle laik kesim tarafından şiddetle eleştiriye konu oluyor ve siyasilerin davranışlarının göz boyama olduğu, seçmenden rey devşirme çabası olduğunun altı çiziliyor. Akabinde ise Türk demokrasinin gelişmiş ülke demokrasilerinle kıyaslanmasına girişiliyor ve demokratik değere sahip olma konusunda, Batılı devletler örnek olarak veriliyor.

Peki, işin aslı öyle mi?

- Hiç de öyle değil!

Dünya kamuoyunun da yakından takip ettiği ABD Başkanlık seçimlerinde siyasi liderler tavır ve söylemlerine baktığımızda bizim kamuoyunun bu konuda yanıldığını görüyoruz. Çünkü başkan adayı Donald Trump, seçim mitinglerine sık sık elinde İncil ile çıkarak, Amerikan politikasında pek sık karşılaşılmayan tavırlarına şahit oluyoruz.  Amerikan laik sistemi açısından bu görüntüler bizdeki gibi tartışılmaya başlanmış ve laik aydın kişiler, dinin siyasete dâhil ediliyor olmasını şiddetle eleştirilmişlerdir.

Trump, önceki seçimlerde de sıkça dini söylemler geliştirmişti. Örneğin Biden'ın "Amerikalıların dinini ellerinden alacağını" öne sürerek dindarlardan oy istemişti. Joe Biden ise “oy için dini kullanmakla” suçlamış ve seçim kampanyasının çirkinleştiği vurgulamıştı.

ABD’deki seçime sayılı günler kala Cumhuriyetçi başkan adayı Donald Trump yine dine sarılarak dindar halktan rey çalma mücadelesi içinde olduğunu görüyoruz. Son icraatı ise “Tanrı Bizi Korusun” yazılı binlerce İncil bastırdı.

Trump, Greenwood'un “God Bless the USA (Tanrı Amerika'yı Korusun)” şarkısından esinlenerek vatandaşları İncil satın almaya çağırırken dini kampanya mesajıyla harmanlıyor ve bastırdığı İncil’de  ABD Anayasası, Bağımsızlık Bildirgesi, Haklar Bildirgesi ve Bağlılık Yemini'nin kopyalarına da yer veriyor.
Trump, “Bu İncil, Amerika'da geri getirmemiz ve Amerika'yı yeniden büyük yapmamız gereken en büyük şeyin dinimiz olduğunu hatırlatıyor” diyerek seçim öncesinde son ataklar yaparak dindar kimselerin duyguları çıkarı için kullanıyor.

Gelelim asıl meseleye…

Dostlar, şimdiye kadar bizlere mükemmele demokrasi/ işleyen laik sistem şeklinde örnek verdikleri ülkenin hali böyledir. ABD Başkanlık yarışında kazanmak için her yolu mubah sayan bir zihniyetin politikası aşikârdır. Son durum göstermektedir ki bu anlamda artık örnek alınacak(!) bir ABD yoktur ve onların siyasetine de “din” fazlasıyla bulaşmıştır.