Freni patlamış bir kamyon misali yokuş aşağı gidiyoruz!
Yokuşun sonu ise bataklık, kanalizasyon…
Toplumsal bozukluklara, ahlaki çürümüşlüklere hemen hemen her gün tanık oluyoruz. Son yaşanan olaylar ise “zirve”…
2 yaşındaki bir beğenin trajedi dolu kısa bir hayatı ve sonucunda ölüm. Evlilik dışı bir ilişki sonrası dünyada gözü açan bebeğin, annesi tarafından vicdansızca katledilmesi artık zirvedir! Medyadan öğrendiğimiz bilgilere göre evlilik dışı birliktelik maalesef aile olmakla sonuçlanmamış ve eşler evlenmeden ayrılmış. Ancak bu birliktelikten bir bebek dünyaya gelmiş. Sorumsuz babanın eşine ve çocuğuna sahip çıkması üzerine bebeğin yükü anneye kalmış. Anne ise öpüp koklaması, kem gözlerden sakınması gereken bebeğini biberonuna koyduğu tiner ile zehirlemiş ve ölümüne neden olmuş.
Çocuğun kimyasal zehirlenme ile hastaneye götürülmesi üzerine polis ekipleri anne ve babayı gözaltına almış, polis merkezinde yapılan sorguda annenin çocuğunun evlilik dışı dünyaya geldiğini ve babasının sahip çıkmadığı için bunalıma girdiğini ve bu olayı gerçekleştirdiğini itiraf etmiş. Adliyeye sevk edilen anne tutuklanarak cezaevine gönderilirken baba adli kontrol şartıyla serbest bırakılmış…
Yazık!
Anne kadar baba da suçlu değil midir?
İşin aslı kimin suçlu-şuçlu değil kısmına girecek değilim. Kamu vicdanına göre bence ikisi de suçludur! Hukukçu değilim ama ikisinin eseri ise bu bebek, dünyaya gelmesinde kimin payı varsa, ölümünde de ikisinin payı vardır.
Bir hayvan bile yavrusuna kol, kanat geriyor. Anne, canı pahasına yavrusunu korumak için korkusuzca mücadele ediyor. Üstelik bunlara biz hayvan diyoruz.
İnsanı, insan yapan en kıymetli değer belki de vicdan/merhamet duygusudur! Akılını kullanmak meselelere mantık çerçevesinde yaklaşmak ve çözüm üretebilmektir. Görüyoruz ki “vicdan ve akıl” eğer bir insanda yok olmuşsa onun insaniyeti artık tartışılmaktadır.
Bitmedi!
İzmir’de 13 yaşındaki çocuk AIDS’ten ölmesi olayına da değinmek istiyorum.
13 yaşında bir erkek çocuğu AIDS nedeniyle hayatını kaybetti. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne yatırıldığında teşhisi bile yoktu, tedavi için çok geçti, kurtarılamadı.
Çocuğun HIV pozitif olması da AIDS'ten ölümü de soruşturma konusu oldu.
Malum HIV, ya doğum sırasında anneden ya cinsel yolla veya kan yoluyla bulaşan bir illet!
Peki bu vakada ne oldu?
Soru işaretleri ile dolu bir başka trajedi…
Mesele biraz araştırınca çocuğun babasında HIV pozitif iken annesinde negatif.
Yani bu durumda doğumla bulaşma söz konusu olamaz.
Öte yandan bu tezi destekleyen tıbbi veriye göre doğumla bulaşmalarda tedavi hemen başlamazsa bebekler kısa süre içinde hayatını kaybediyor.
Şimdi önemli bir ayrıntıya değinmek istiyorum. Dosyada geçen bilgiye göre çocuğun 3 yıl öncesine kadar HIV testi yapılmış ve pozitif değilmiş. Yani sağlıklıymış!
2021 yılında geçirdiği bademcik ameliyatı öncesinde, her ameliyat öncesi yapılan testlerde çocuğun HIV testi negatif çıkmıştı.
Yani ne olduysa son 3 yıl içinde olmuş…
Devamında ne olduğunu düşündükçe elim yazmaya varmıyor. Ama uzmanlar aile içi istismar konusunda ciddi şüphelerin olduğunu ve araştırılacağını belirtiyor.
Son çeyrek yüzyılda dünya çapında ahlakın tamamıyla çöküşüne tanık oluyoruz. Kadın cinayetleri, çocuk istismarları, şüpheli bebek ölümleri hatta “bebek çetesi” adlı canilerin eylemleri…
Kardeşin kardeşi, babanın evladı, bacının bacıyı kandırdığı; akrabaların mal ve çıkar için birbirine düştüğü, düşman kesildiği, hatta birbirini öldürdüğü bir dönemde yaşıyoruz. Kimse kimseye güvenmiyor. Herkes herkesi aldatıyor. Herkes herkesin arkasından iş çeviriyor. Herkes herkesin arkasından dolap çeviriyor. Herkes herkese tezgâh ve tuzak kuruyor. Kısacası amiyane bir tabir ile ahlakın mümkün olan en dibe vurduğu, toplumdaki ahlaki çürümeyi iliklerimizde hissettiğimiz bir dönemde yaşıyoruz.
Gidişat hiç iyi değildir dostlar. Asıl acınacak yanımız ise toplumumuzun giderek bu bozulmaları normalleştirmesidir!
Gerek yerli/yabancı TV dizileri, filmler gerekse sosyal medyada ki çürük içerikler neslimizi bozdu, bozuyor. Toplum izlediklerini artık içselleştiriyor ve daha sonra hayatına tatbik ediyor veya duyduklarını, gördüklerini kanıksıyor.
Kötülüğe, çirkin ve çirkefliğe alışmamalıyız. Bizler bu çirkinlikleri bağırarak söylemeliyiz ki uyuyan insanları uyandırmalıyız.
Asla kabul etmiyoruz! 2 yaşındaki bir bebeğin ölümünde tek suçlunun anne olmasını. Asla kabul etmiyoruz babanın tutuksuzluk halinde dolaşmasını…
Ağzı süt kokan bebeklerin, çocukluğunu yaşamadan ölümle tanışan çocukların katillerinin elini kolunu sallayarak cezaevi bahçesinde volta atmasını, tesbih sallamasını asla ama asla kabul etmiyoruz.
Bu vicdansız, ahlaksız katiller için “idam ”istiyoruz!