“Onlardan bir kısmı ümmidir. Kitabı bilmezler; (bildikleri) bir sürü asılsız şeylerden başkası değildir ve yalnızca zannederler.” Bakara/78
Aslında “herkes bildiğinin âlimi, bilmediğinin cahilidir” sözü aklımdan çıkmıyor. Bu açıdan bilinçli her insan gibi ben de bilgiye açımdır. Bilmedikleri araştırmaya hevesliyimdir.
Şuraya gelmek istiyorum. Geçenlerde “Nusayrilerle” ilgili bazı meseleler dikkatimi çekti. İster istemez merak güdüsüyle bu inanç felsefeni araştırmak istedim. Lakin ulaşabildiğim kaynakların çoğu Sünni inanca mensup kişilerin bakış açısıyla kaleme alındığını fark ettim.
Benim öğrenmek istediğim soruların cevaplarına bu kaynaklardan yeterli şekilde ulaşamayacağımı düşündüğüm için Nusayri biriyle iletişime geçtim. Nusayrlilik hakkında uzun uzun sohbet ve analiz yapma fırsatı buldum.
Bugünkü bu yazımda Nusayrliği, Nusayrilerin perspektifinden burada paylaşmak istiyorum.
Nusayriler (Arap Alevileri) Türkiye’de Hatay geneli özellikle İskenderun, kısmen Adana ve Mersin’de; Lübnan’da ise daha çok kuzey kesimlerinde küçük bir grup olarak yaşamaktadır. İçel ve Adana illerinde Arap Uşağı, Fellah olarak da anılan ʽAlavîlerin’ /Nusayrilerin sayıları hakkında net bilgi yoktur. Ancak Hatay ilinde bu grubun %25-30 ’a yakın olduğu araştırmalarda görülmektedir.
Nusayriler, Ali’yi Tanrı, kendilerini Ali’nin müritleri (ʽAlavî) olarak adlandırdılar ve böylelikle Şii mezhebe yakınlık oldukları söylenebiliriz ancak itikati yönden birebir aynı değillerdir. Gerek Caferilerden gerekse Anadolu Aleviliğinden oldukça farklıdır. Örneğin Anadolu Alevilerinde inanç ritüellerinde “Buyruk” esasken, Nusayrilerde, doğrudan Kuran-ı Kerim ve Kitâb el-Mecmû esastır. Ayinlerde Anadolu Aleviliğinde kadın-erkek beraberken, Nusayrilerde sadece erkek ibadetle yükümlüdür. Kadınlar ibadetten muaftır. Nusayrilerde saz çalma gibi etkinliklerde görülmemektedir.
Nusayrilerin “namaz” ibadetine gelecek olursak. Namazları için belli bir vakit veya tarih yoktur. Anadolu alevi ayinlerinde olan semah ve on iki hizmet, Nusayrilerde yoktur. Nusayri ibadetlerine sadece erkekler katılır. Toplu olarak yapılacak namazlara ise sadece davet edilen kişiler katılabilir. Namaz yerinde; güzel kokusundan ötürü Reyhan, Bakhur/Buhur bitkisi ve üzüm suyu bulundurulur.
Dini bilgiler ve Alevilikteki bazı batini sırlar genç erkeklere “amcalar” aracılığıyla aktarılırken, genç kızların böyle bir yükümlülüğü yoktur. Buradaki ‘amca’ akrabalık bağı ile alakası yoktur. Seçilen amca bir komşusu veya tanıdığı her hangi bir kişi olabilir. Amcanın yanında eğitime alınan genç verilen ödevleri/duaları öğrenene kadar o evin ahalisinden sayılır. Dini bilgilerin aktarımı sürecinde genç amcanın evinden dışarı çıkamaz. Genç ilimi tamamladığında kelime-i Şehadet olarak: “ Eşhedü En la ilahe illah, Eşhedü En Muhammedün Resulllah, Eşhedü En Ali-y’yün Veliyullah Vasi Rasülllah.” der.
Nusayrilerdeki namazın Sünni ya da Şia anlayışındaki namazla ilgisi ve benzerliği yoktur. Namaz daha çok dua/ zikir şeklindedir. Kâbe’ye dönme, Rükû- secde gibi biçimler yoktur. Namazın başında “Ali, Muhammed ve Selman’ı yüceltiriz” denerek başlanır ve sonunda ise “Ey yüce, büyük ve arıların efendisi Ali, bize merhamet et." diyerek bitirilir. Kitâb el-Mecmû'daki sureler esas alınır ve namazlarını eda edeler.
Nusayrilerin kutladığı ve andığı 100’den fazla özel gün ve bayramları vardır. Gadir Bayramı, Alevilerde en kutsal gün sayılır. En fazla önemsedikleri gündür. Bütün Alevi Nusayriler o günü işi bırakıp bütün günlerini ibadet ve dua ile geçirirler. Alevi esnaflar dükkânlarını kapatırlar.
Nusayrilikte Ziyaretlerde oldukça önemli yer tutar. Ziyaret yerinin oluşması için belli şartlar vardır. Halk tarafından kutsallığına inanılan bir şeyhin ölümü sonrası, ölen zatın birinin rüyasına girmesi gerekmektedir. Rüyayı gören kişi daha sonra ölen kişi için bir ziyaret alanı inşa eder. Ziyaret içerisinde temsili mezar yapılır. Bu anlamda bir yerin ziyaret olması için, kutsal bir mezarın, yatırın bulunması şart değildir.
Nusayrilerde Tenasüh dediğimiz ruh göçü inancı hâkimdir. Nusayri olan bir kişi tekrar tekrar dünyaya gelebilir. Reenkarnasyon inancına göre önceki hayatta sevap kazananların, sonraki hayatlarında daha iyi şartlara sahip olarak yaşayacaklarına inalılar. Kötülük işleyenlerin ise sonraki hayatlarında daha kötü şartla doğacaklarına hatta duruma göre hayvan olarak tekrar dünyaya geleceklerine inanırlar. Nusayrilere göre cennet ve cehennem bu dünyadadır.
Genelleyecek olursak İsmailiyye, Dürzilik, Hıristiyanlık ve Suriye’nin yerel inançları olan paganizm ile Nusayrilik kaynaşmıştır. Nusayrilerin tamamı kendilerini Ehl-i Beyt inancında ve Hz. Ali’nin soyundan geldiklerini söylerler. Bu açıdan farklı bir etnik yapının Nusayriliği kabul görmez. Nusayrilik sonradan seçilemez. Anne tarafından kan bağı ile Nusayrilik soy gibi devam eder. Nusayri mensubu kişilerden edindiğim bilgiye göre Hz. Ali peygamber olarak görmezler. Hz. Ali ile Hz. İsa arasında büyük benzerliklerin olduğunu iddia ederler. Onlara göre Hz. Ali’de aynı Hz. İsa gibi TANRININ vücut bulmuş halidir. Bu bağlamda Hristiyanlıkla ortak yönleri de mevcuttur. örneğin 24/25 Aralık gecesi İsa’nın doğumu ve ‘son yemek’ ayinini bayram olarak kutlanmasıdır. Bu bağlamda incelendiğinde Hıristiyan ritüelleriyle paralellik görülmektedir.
Dinin şekillendiricisi olarak ashabdan Selman-ı Farisi kabul edilir. Nusayrilik aslında bir “sır” üzerine inşa olmuştur. Arap alfabesindeki üç harfle simgelenen sırı halk bilemez. Bu sırrı bilmek için ‘ermek’ şarttır. Bu üç harf Ayn, Mim, Sin’dir. Bu harflerin Türkçe ’de ki karşılığı A, M ve S harfleridir. Ayn(A) harfi- Ali’yi, Mim (M) harfi – Muhammed’i, Sin(S) harfi ise Salman b.Farisî’yi simgeler. Harflerin karşılığı temsil ettiği isimlerin ilk harfi olması yönüyle kıymetlidir.
Bu inanış felsefesinin veyahut bulunduğu coğrafi konumu, medeniyetlerin kesişim yeri olan bölgede olması ve kıtları birbirine bağlayan köprü olması nedeniyle birçok kültürel ve inanç motifleriyle yoğurulmuştur. Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam gibi ilahi dinlerin yanı sıra çok tanrılı inançlar, putperestler/paganlar ve diğer İsmailiyye, Dürzilik gibi akımlarının baskın olduğu yerlerdir. Nusayrilik ise bunların dışında ve bu bölgede gelişmiş ama hemen hemen hepsinden de öğreti almış farklı bir inanç sistemidir. Kuran-ı Kerim dışında adına “Sıbbara” dedikleri batini yönü baskın olan sır kitabı “Kitabu’l Mecmu’u” onlar için çok kıymetli ve kutsaldır. Kuran’ın özü ve dinin esas taşı niteliğindedir. Yani Nusayrilerin inanç ve esasları bu kitaptadır ve aynı zamanda din eğitimi ve ibadet kitabı olması yönüyle önemsenmektedir. Sıbbara’da geçen inanç esasları İsmaililikle örtüşmektedir. Hz. Ali’nin gücü, Allah ile aynı olduğu Sıbbara’da vurgulanmaktadır. Örneğin; Ali’den başka ilah olmadığı, doğmadığı doğurulmadığı, her şeye kadir oluşu, esirgeyici ve bağışlayıcı oluşu vb. gibi birçok ifade bu kitapta bulunmaktadır.
Siyasi yönden genelleyecek olursam ise neredeyse tamamı “Kemalist”çizigidedir. Nusyrilerin Ziyaret olarak kullandıkları mekânlarında; Türk Bayrağı, Hz. Ali’nin temsili fotoğrafı ve M. Kemal’in portresini bulundurmaktadırlar.