ÇOK YÖNLÜ DIŞ POLİTİKA-1

19. Yüzyılda Osmanlı, dış politikada İngiltere ve Fransa bloğu ile Rusya arasında denge politikası yürüttü. Kurtuluş savaşı sırasında Milli mücadeleyi yürütenler, Rusya'dan destek aldılar. Cumhuriyetin kurulmasından sonra Türk dış politikası İngiltere veya İngiliz eksenli oldu. Uluslararası olaylar, Ortadoğu'daki tüm gelişmeler Batı perspektifinden değerlendirildi, Batılı dostlarımızın çıkarları doğrultusunda pozisyon alındı. Irak ve Suriye'nin manda yönetimi ve bağımsızlığı ile daha sonraki dönemde Cezayir'in bağımsızlık savaşında olduğu gibi.

Dış politikamız ikinci dünya savaşından sonra ve soğuk savaş döneminde çok keskin bir şekilde Amerikancı ve Amerikan eksenli bir seyir izledi. Türkiye Batı'nın ve Amerika'nın Ortadoğu'da ve Asya'da Rusya'ya karşı onun jandarmalığını yaptı, onların ileri karakol vazifesini gördü. Türkiye, Sovyet bloğuna karşı NATO'nun ve Avrupa'nın güneydoğu kanat ülkesiydi. Kendisine verilen görevi ve rolü en iyi şekilde icra etmek durumundaydı. Rolünün dışına çıkamazdı. Bu dönem dış müdahaleler, darbeler ve krizlerle geçti.

Glastnost ve prostreyka sürecinden sonra Sovyetler Birliğinin parçalanması ile birlikte iki kutuplu uluslararası sistemden tek kutuplu dünya sistemine geçiş sonucunda Batı ve NATO'da yapılan yeniden tehdit değerlendirmelerinde; radikalizm, aşırıcılık, kökten dincilik, Ortadoğu kaynaklı etnik ve mezhepsel çatışmalar, onlara göre Ortadoğu'da din kaynaklı terör örgütleri hedef olarak belirtildi. Bu durumda İslam dini ve Müslümanlar hedefe konulmuş oldu. Bunlar resmi NATO belgelerinde mevcut.

Bu arada soğuk savaş sonrası dönem, Türkiye’ de iç karışıklıklar, müdahaleler, krizler ve terör katliamlarıyla geçti. Keza soğuk savaş dönemi de böyle geçti. Türkiye bu dönemde her bakımdan bağımlı olması nedeniyle içerde sorunlarıyla boğuşan, dış sorunlarla asla ilgilenemeyen, tek yanlı (Batıcı), statik, etkisiz ve pasif bir dış politika izleyen vasat bir ülke konumundaydı.

Soğuk savaş sonrası dönemde ve 2000’lerden sonra Ordu içindeki NATO'cu, darbeci ve cuntacıların temizlenmesi; Devlet içinde yuvalanan işgalci, istilacı, terörist FETÖ'cülerin son dönemde sökülüp atılması ve devam ediyor olması, 35 yıldır devam eden PKK terör örgütüne karşı, 2010’lardan itibaren savunma sanayinde atılan dev yerlileşme millileşme atılımları sonucu, en ağır, öldürücü, vurucu ve bitirici müdahalenin yapılması Türkiye'nin her alandaki etkinliğini ve gücünü arttırmıştır. Bu durum dış politikada etkin, belirleyici ve aktör konumunda bir ülkeye yaraşır dinamik ve çok yönlü bir dış politika yürütmeyi de beraberinde getirmiştir.