Değerli okurlarım,
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki artık kendi hayatlarımızın üzerine basıp geçiyoruz adeta. Öyle böyle bir basışla değil hem de ezercesine, parçalarcasına, yok edercesine...
İnsafsızca, saygısızca, değersizleştirebiliyoruz kendimizi. Bozuk para gibi harcayabiliyoruz hayatlarımızı hiç çekinmeden hem de.
Gözlerimiz hep ulaşamadıklarımızda, hep başkalarının hayatlarında çakılı durumda maalesef. Başkalarının söz de mutluluk pozlarını izlemekten kendi hayatlarımızdaki güzellikleri göremiyoruz artık.
Sanrılarla, zanlarla, tahminlerle yaşamaya çalışıyoruz şu güzelim hayatımızı ve inanın kendi kendimize zehir ediyoruz. Başkalarına gösterdiğimiz takibi, özeni, emeği kendimize göstermekten çekiniyoruz. Öyle değil mi?
Bizden başka kim olursa olsun hayatlarını merak ediyoruz. Kim kiminle nerede? Ne yapıyor? Nasıl yiyor içiyor? Hangi mekânda oturup kalkıyor, hangi arabaya biniyor?
Bu haberler hoşunuza gitmiyor mu dürüstçe cevap verelim! Gidiyor bence, hem de çok.
Gitmese magazin, dedikodu, programları böylesi yüksek reyting yapmazdı, diye düşünüyorum.
Bizden başka herkesin sözde gülen yüzleriyle meşgul olmaktan kendimizi alıkoyamıyoruz bir türlü. Başkaları hep mutlu, hep huzurlu, hep gülüyor ama bizim yüzlerimiz hep asık, yaşantımız hep mutsuz hatta çok çok çok berbat geçiyor zannediyoruz.
Neden? Sırf odak noktamız başkaları olduğu için, kendimizin farkında olmadığımız, insan olduğumuzu unuttuğumuz için aslında.
Sonra gelsin isyanlar, haykırmalar, mutsuzluklar, huzursuzluklar, umutsuzluklar.
“Ah ne kadar mutlular görüyor musun, para var huzur var işte, tabi bizim dayımız yok, kesin adamı vardır, onun oturduğu evde ben de otursam gör beni o zaman, bindiği arabaya ben de binsem oooo, yediği yemeklere bak aman aman, her yeri geziyor adam tabi ki mutlu olacak” kendimizi kandırarak saatler tüketmeye devam ediyoruz ne yazık ki.
Hani önceden TV ‘lerdeki magazin programları gözlerimizi boyarken şimdilerde bu göz boyama görevini sosyal medya üstlenmiştir. Özellikle Tiktok ve Instagram ile bu iş ayyuka çıkmıştır. Çünkü burada herkes mutlu, herkes huzurlu, herkesin yüzü gülüyor. Ne hikmetse kimsenin sıkıntıları yokmuş gibi.
Benim güzel kardeşim de zaten kendi hayatından vazgeçmiş bir halde geziniyor buralarda. Bakıyor herkesin hayatı muhteşem görünüyor, onların gülen fotoğraflarını, paylaştığı yemekleri, gezdiği yerleri, tatillerini, arabalarını, evlerini, en güzel hallerini, en yakışıklı hallerini ve daha birçok ortamlarını görünce kendi hayatıyla kıyas yapıyor. Kendi hayatı sıradan, ezik, değersiz gibi geliyor. Bir tek kendisi böyle ondan başka herkes huzurlu bu dünyada, herkes mutlu herkes istediği her şeye sahip yanılgısına kapılıyor. Bu kıyas ise daha çok mutsuzluk, daha çok umutsuzluk, daha çok hayattan tat alamamaya neden oluyor.
Beni dinle dertli, mutsuz, huzursun kardeşim, kıyası bırak artık, kendine dön.
İşin aslı öyle değil. Sen nasılsan inan ki herkes öyle. Senin benim zannettiğim gibi değil işin aslı. İnsanız biz insanlık halleri hepimizde aynıdır. Bazen mutlu olacağız bazen ağlayacağız. Bazen üç kuruşa muhtaç olurken bazen de cebimizden paralar taşacak. Çok sevindiğimiz anlar olduğu gibi keşke bu anı yaşamasaydım dediğimiz isyanlar olacak. Kaybedeceğiz, kazanacağız. Hastalanacak sağlığımıza kavuşacağız. Bazen bizden nefret edecekler bazen yere göğe sığdıramayacaklar. Yeri gelecek başarısız olacağız yeri gelecek başarıya doymacağız. Dostlarımızdan kazık yediğimiz gibi dostlarımızla var olacağız. Bu hayatın içinde karelere sığdıramadığımız anlar yaşayacağız.
Diyorum ya insanız ve her insan da bunlar değişmez, değişmeyecek de. Hayat devam ettiği müddetçe var olmaya da devam edecekler. Bugün mutluluktan uçan adam yarın ağlayabilir. O fotoğraflara, mutluluk pozlarına, devamlı pozitif yaşama inanma, aldanma, kanma.
Hayatını kendine zindan etme böyle yanlış bir kıyasla yaşamına karamsar, ümitsiz, acınacak bir haldeymişsin gibi bakma. Sen yaşadığın anın farkına var yeter ki. Etrafındaki güzelliklerin tadını çıkar.
Herkes oralarda maskeli hayat yaşıyor, biliyoruz bunu unutma. Boy boy en güzel fotoğraf karelerini, en mutlu anlarını paylaşıyorken ne zahmet çektiğini bir de ona sor. Boynu tutulacak o güzel ya da yakışıklı fotoğrafını sana ulaştıracak diye, kim bilir kaç tane arasından seçti. Sofranın tadını çıkaramıyor düzeni bozulmadan fotoğraf çekeyim de paylaşayım diye, kim beğenmiş acaba merakından telefonuna bakarken senin güzel gördüğün ama onun tadını dahi alamadığı sofranın. Arabasına, evine, eşyasına dokunup hissedemeden paylaşmaya çalışırken, çöp olup gidiyor hepsi belki de. Rahat ol kardeşim rahat. Sen nasılsan O da öyle emin ol. Her şey ekrandan göründüğü gibi değil. Her şey ekran için zaten rahat ol. Yüzde yüz mutluluk, huzur ve gülen yüz olmaz, olamaz. Bunu bil.
Gece yatağa yatarken büyü bozuluyor kardeşim. Sen de uyuyorsun O da uyuyor. Ve rüya bitiyor. Uyuyunca ne o seni görüyor ne de sen onları.
Şimdi yapman gereken tıp ki uyurken yaptığın gibi uyanıkken de başkalarının sözde hayatlarına gözlerini kapat. Sen de işine gücüne bak. Sen kendi hayatının farkına var, onu keşfet, kısacası artık hayatınla barış kardeşim.