Türk Devleti büyük devlet, Türk Milleti büyük bir millettir. Tarihte iki büyük imparatorluk kurmuş, toplamda 16 büyük devlet ortaya çıkartarak dünya tarihine yön vermiştir. Dünya medeniyetine her alanda çok büyük katkılar sağlamış, Kutsi davamızın lider sancaktarlığını, yüzyıllar boyunca yürütmüştür.
Özellikle Osmanlı açısından baktığımızda, güçlü yapının ve kıtalararası dirayetli sistematiğin temelindeki en önemli 3 faktörün İslam dini ve İslam medeniyeti, İslamiyet öncesi Orta Asya Türk Töresi ve Bizans ile Romanın köklü devlet geleneği olduğunu görebiliriz. Osmanlıyı güçlü ve etkin kılan, 600 yıl ayakta tutan en temel etkenlerin yukarıda ifade ettiğim 3 kaynak olması, İslam dışındaki kaynakların İslam'a uygun olan ögelerinin sağlam bir şekilde kullanılması ya da İslam'a uygun olmayarının ise İslama uygun bir forma getirilerek pratikte tecrübe edilmeye devam edilmesidir.
***
Ancak 19. Yüzyılın başından itibaren ve Senedi İttifaktan sonra, Osmanlının o eski ihtişamlı günlerine geri dönebilmek amacıyla belirli konularda yüzünü Batıya dönmesi, Batıcılık politikası yürütmesi, aydınlanma/reform/Tanzimat/Islahat/Meşrutiyet süreci ile Genç Osmanlılar ve Jön Türk hareketi sonucunda toplumdan kopuk olarak dar bir kadro tarafından yürütülen aydınlanma hareketinin rasyonel bir bakış açısıyla yürütülememesiyle de ilgili bir biçimde sosyolojik ve patolojik bir vaka meydana geldi. Bu vaka kısaca çürümüşlük idi. Siyasi, idari, askeri, sosyolojik, kültürel, eğitim, dini, yargısal vb. alanlarda tam bir kopuş, savrulma, özden kopma, çeşitlilik ve dağılma sürecinin yaşanması diyebiliriz. Kutsi davadan, ilahi mesajdan, tek ve evrensel rasyonalite ile realiteden, sosyolojik tabanda asimetrik olarak kopuş; pozitif, maddeci ve materyalist eğitimin yanında Kutsi (Manevi) eğitimin verilmesindeki başarısızlıklar; kültürel çözülme, toplumsal yozlaşma, ahlaki dejenerasyonu beraberinde getirdi. Sonrasında ise ihtilas, irtikap, adam kayırma, yolsuzluk, rüşvet, torpil vb. olguları ortaya çıkardı, bu asimetrik süreç.
***
Osmanlının son yüzyılında (19. Yüzyıl) asimetrik ve sistemsiz olarak yaşanan söz konusu sosyolojik ve patolojik (Hastalık) vaka, Osmanlının son yüzyılından sonraki yüzyılda (20. Yüzyılda) sosyolojik/kültürel/eğitimsel/filolojik vb. bakımdan travmatik ve tepetaklak eylemsellikler neticesinde simetrik ve sistematik hale geldi, acımasızca devam ettirildi. Toplum çok ağır bedeller ödedi.
Dil kayboldu, özgün mimari yok oldu. Çarpık yapılaşma, bozuk kentleşme ortaya çıktı, çirkin şehirler kuruldu.
Yeterli altyapı yapılmadı, çürük ve depreme dayanıksız binalar yapıldı, dere içlerine evler kuruldu, depremler ve seller çok canlar aldı, ancak Millet hala akıllanmadı.
Ruh, öz, kök, kültür kalmadı; özenti ve taklit, aşağılık kompleksi başladı.
Gelişmişliğin ve medeniyetin 7 büyük kuralı çiğnendi.
Dürüstlük, ahlak, doğru iletişim, çalışmak, kurallara uymak, saygı ve güven ilkeleri örselendi.
Din, dil, ırk, mezhep, siyasi görüş, felsefe ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin; yalan söylemek, sözünde durmamak, fitne çıkarmak, irrasyonel bireycilik ve bencillik, duyarsızlık, sahtekarlık, riya, kibir, toplumun temeli ve gelecek nesillerin teminatı kutsal kurum ailenin dinamitlenmesi, ilahi emrin ihlali (okumamak), faiz, vergi vermemek ve vergi hırsızlığının gelenekselleşmesi, tek ve evrensel rasyonalite içeren Kutsi ve manevi eğitimden yoksun maddeci ve materyalist eğitim, suç ve suçluların hak ettiği azametli ve keskin cezadan yoksunluk, aşırı kazanç sağlamak ile sınırsız kar elde etmek için her yol mübah anlayışı, suç işleyen/hırsızlık yapan/vergi kaçıran/hainlik eden/beytülmal ve yetim malı yiyenlerin yeterince ve eksiksiz (yılda bir kez) denetlenmemesi ile teftiş edilememesi … toplumsal bir olgu haline geldi.
Türkiye son 50 yılda 800 milyar dolar borç faizi ödedi.
Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın araştırmaları ve denetimleri sonucunda ortaya çıkan gerçekler ve verilen bilgilere göre 2023 yılında Türkiye'de yaklaşık olarak 500 milyar TL vergi kaçırıldı, son bir yılda 150 ünlücük ve insancık 1.5 milyar TL vergi kaçırdı, yine son bir yılda 3.664 doktor ve insan bozuntusu 13.5 milyar TL vergi hırsızlığı yaptı. Yılda 60 milyon TL kazanan bir doktor kazancının sadece %10’unu ( 6 milyon TL) vergilendirmiş.
Vergi hırsızlığı yapan ve vergi kaçıran insan görünümlü ünlü asalaklar ve sanatçı bozuntuları da kazançlarının ancak % 10’unu vergilendirmişler.
Ne güzel değil mi?
Vergi kaçırmak, hırsızlık yapmak, Devletin/Milletin/yetimin malına göz dikmek Milli sporumuz olmuş adeta. Vergi kaçıran, hırsızlık yapan, Devletin/Milletin/yetimin malına göz diken, yalan beyanda bulunan, sahte evrak düzenleyen… insancıklar bu Memleket için potansiyel tehdit ve tehlikedir. Kelimenin tam anlamıyla haindir. Çünkü ben adamım diyor, Müslüman ve Türküm diyor, kul hakkı yiyor, bilmem kimim diyor, riyakarca ve sahtekarca toplum içinde dolaşıyor. Bu yapılan bütün ilahi dinlere, felsefelere, kanunlara, ideolojilere, milli kültürlere aykırıdır ve çok büyük suçtur.
Bu olgunun adı, sosyolojik ve patolojik çürümüşlük vakasıdır.
***
Bu olay ve olgular Milletimize hiç yakışmamaktadır. Bu konuda Devletimiz ve Milletimiz ya bir yol bulmalı ya da bir yol yapmalıdır. İzlenecek yol ve yapılacak şey bellidir. Çözüm ortadadır. Bu bağlamda 6 kriterin ivedi yerine getirilmesi gerekmektedir.
Birincisi Yüce Yaratıcımız tarafından gökten indirilen Kitapta bildirildiği üzere tek ve evrensel rasyonalite ve realiteye dayanan Kitaba sarılmaktır.
İkincisi sadece tek yanlı, tek yönlü, sığ, maddeci ve materyalist eğitim sisteminden kurtularak rasyonel, realist ve idealist geniş çerçeveli ve ileri görüşlü, maddi ve manevi eğitimin ikisinin bir arada ve eşgüdümlü olarak yürütülmesidir. Çünkü bu iki olgu bir bütünün parçalarıdır. Biri olmadan diğeri başarılı olamaz. Kutsi ve manevi bilimlerle pozitif ve maddi bilimlerin eğitiminin ikisinin bir arada yürütülmesi, birinin diğerine tercih edilmemesi gerekmektedir.
Üçüncüsü tüm Devlet ve Millet sistematiği ile hukuksal normların sömürgeci, işgalci ve istilacı, siyonist/emperyalist/kapitalist küresel soykırımcı sahte Batı medeniyetinin paradigmalarına göre değil; Kutsi rasyonalitemize, İslam Medeniyetimize, Türk Milli Kültürüne ve Türk Töresine göre kurgulanması ve dizayn edilmesidir. Her alandaki hukukun öze, köke ve ruh realitiğine dayandırılmasıdır. Kutsi Medeniyetimizin, Türk Milli Kültürümüzün ve Türk Töresinin korunması, kollanması, yüceltilmesi ve öncelenmesidir.
Dördüncüsü denetimsizlik zilletinden ve illetinden derhal kurtulmaktır. Ülkede herkesin, her şeyin, her gerçek ve tüzel kişiliğin mutlak surette senede bir kez denetim ve teftişten geçmesi ve geçirilmesi, tüm denetim sistematiğinin buna göre dizayn edilmesidir. Ayrıca Ülkede tüm gerçek ve tüzel kişiliklerin kurallara, kanunlara, hukuku kesinlikle ve kesinlikle harfiyen riayet etmesi sağlanmalıdır.
Beşincisi Ülkede suç işleyenlerin, kravatlı ve kravatsız canilerin, hırsızların, teröristlerin, katillerin, teröristlerin, Devletin ve Milletin malını çalanların, insan haklarını hunharca ihlal edenlerin, insanların kılına dokunanların; kurallara uymayanların cezalarının ve karşılıklarının (idam cezası dahil) kesin ve acımasız bir şekilde verilmesidir. Cezasızlık algısının kat’i surette sonlandırılmasıdır. Kanun ve kuralların mutlak surette eşit uygulanması, muafiyet ve istisnaların kaldırılmasıdır.
Altıncısı da siyonist, emperyalist ve kapitalist dogmalarla beslenen, küresel soykırımcıların dünyaya uyguladıkları kültür emperyalizminin 4 büyük aparatı ve uygulama aracı olan futbol, televizyon, dizi/sinema ve müzik unsurlarının kültür emperyalizmi anlamında engellenmesi, bu unsurların Kutsi öz ve kök ile Türk Milli Kültürüne göre dizayn edilmesidir. Bu 4 unsura beşinci unsur olarak sosyal medya kirliliği ve soytarılığını da ekleyebiliriz. Bu alanı da kendi öz değerlerimize göre realize ve revize etmemiz gerekmektedir.
***
Netice itibariyle Ülke ve Millet olarak barışçıl, demokratik, adaletli, medeni, özgür, zengin ve gelişmiş bir memleket olabilmemizin yolu, Millet olarak sosyolojik ve patolojik vakadan kurtulmamızdan geçmektedir.
Bunu sağlamadan bize huzur, refah, medeniyet ve kalkınma yoktur.
Saygı ve selamlarımla…