Amerika’da hukuk çalışanları üzerinde yapılan bir araştırmada, avukatların %28’inde depresyon, %21’inde alkol kullanım sorunları, %19’unda anksiyete, %11’inde ise madde kullanım sorunları olduğu tespit edilmiş. Bu oranlar, Türkiye ile kıyaslandığında maalesef iyimser kalır. Toplumun genel kanısı, avukatların en iyi mesleklerden birine sahip oldukları yönünde. Sanıldığı kadar rahat ve iyi bir hayat yaşıyorlarsa neden avukat intiharlarında artış var?
5 Nisan’da Kayseri’de Avukat Hüseyin Keskin ofisinde intihar etti. 2023 Haziran ayında Edirne’de genç bir stajyer avukat, çalıştığı hukuk bürosunda yaşamına son verdi. Temmuz 2023’te ise İzmir’de 37 yaşındaki Avukat Zeliha Ay, şakağına dayadığı silahla intihar etti. Son 3 yılda 30’dan fazla avukat intihar ederek hayatını sonlandırdı. Bu oran, genel nüfusa göre çok fazla.
2022 yılında 18 günde 2 avukat yaşamına son verdi. Bunlar bildiklerimizden bazıları ve eminim ki çoğu vaka, kamuoyuna duyurulmuyor, özellikle teşebbüsler… İntihar eden avukatların ölümleriyle ilgili mahrem gerçekler ve içinden geçtikleri koşullar da anlatılmıyor. Ne kadar gizlense de bu kayıplara maruz kalmaya devam ediyoruz.
Son yıllarda yaşadığımız ekonomik kriz yüzünden birçok insanın psikolojik, sosyal ve ekonomik yönden sıkıntıları var. Elbette intiharlar, meslek ve yaşam standardı fark etmeksizin dünya çapında artış gösterdi ancak gözde mesleklerden birine sahip olmuş insanların intihara kalkışması daha çok dikkat çekiyor.
İntiharların, hukuk mesleğinin itibarını sarstığını düşünenlere ben de bir soru sormak istiyorum: Mesleğin itibarını zayıflattıkları için intiharlar çoğalıyor olabilir mi? İntiharların sebebi olarak depresyon ya da alkol ve benzeri madde kullanımını göstermek kesinlikle vicdani ve gerçekçi olmayacaktır. Ruh sağlığı sorunları nasıl ortaya çıkıyor buna odaklanmak gerekmiyor mu?
Bu kadar başıboş bırakılmış bir meslek daha yok!
Türkiye’deki kriz birçok insanda anksiyete, gelecek kaygısı, depresyon ve stres yaratıyor. Ancak çoğu avukatın, bunların yanında meslek kaynaklı da ruhsal sorunları var. Stres ve ekonomik sıkıntılar yaşayan tek meslek grubu değil elbette ama avukatlık, göründüğünden çok daha zor ve yıpratıcı bir meslek. Sorumluluk yükü ağır ve sürekli sorunlarla boğuşmak zorunda kalıyorlar.
Mesailerinin çoğunu problemli insanlarla geçirmeleri, anksiyete ve kaygı bozukluğuna yol açıyor. Hak savunucusu olarak icra ettikleri mesleklerinde birçok haksızlıklarla karşı karşıya kalıyorlar. Örneğin tekelleşme sorunu, burada da baş gösteriyor ve genç avukatlar, daha mesleğe başlar başlamaz bunalıma giriyor. Kontrolsüzce açılan hukuk fakülteleri, naylon stajlar ve yurtdışından parayla alınan hukuk diplomaları, mesleğin itibarını gitgide sarsıyor. Avukatlar arasındaki makas farkı inanılmaz boyutlara ulaştı. Medya sektöründen sonra bu kadar başıboş bırakılmış bir meslek daha yok.
Aynı hukuk fakültesinden mezun olmuş iki avukat tanıyorum. Birinin aylık kazancı milyonları bulurken diğeri CMK ataması ile kendisine verilen davalar dışında dosya alamıyor ve ciddi ekonomik sıkıntılar yaşıyor. Bir avukatın ekonomik sıkıntı yaşaması, hayatına ve görüntüsüne de yansıdığında yeni bir dosya almakta da sıkıntı yaşıyor zira herkes çalışacağı avukatın yaşam standartlarını gözlemliyor.
Ofisi, arabası, kıyafeti, ayakkabısı, telefonu ve aksesuarı pahalı değilse o avukatın iyi olmadığı kanaatine kapılıyorlar ve çalışmayı tercih etmiyorlar. İmaja, başarıdan daha fazla önem veren toplumumuzda bir avukatın ekonomik buhran yaşaması onu daha da dibe çekiyor. Halbuki duruşmada sizi savunacak olan, avukatın arabası, ofisi değil, hukuki donanımı ve yeteneğidir. Toplum olarak maalesef bunu önemsemiyoruz.
Tüm bunların yanında özellikle ceza ve boşanma davalarında, avukatlar taraf olarak görülüyor ve tehdit başta olmak üzere psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalıyorlar. Muğla’da avukatlık yapan Hüseyin Belkırat, üç gün önce ofisinin bulunduğu binanın merdiven boşluğunda başından silahla vurulmuş halde bulundu. Olayın suikast olduğu belli olsa da yetkililer tarafından kesin bir açıklama yapılmadı. Bu olay, avukata yapılan ilk saldırı değil, muhtemelen son da olmayacak.
Avukatların, savcı ve hakimlerin, mesleklerinde türlü türlü tehlikelerle karşı karşıya olduğu bilinmesine rağmen bu konuya hala bir çözüm üretilmedi. İşin tuhaf yanı muhtarlar, silah harcından muaf iken avukatlar hala muaf tutulmuyor. Bu da avukatlara kendini değersiz hissettiriyor. Silahların eşitliği konusunda savcılarla denk tutulmak için mücadele ederken muhtarlardan daha geride kaldılar. Merak ediyorum, barolar tam olarak ne iş yapıyor? Barolar Birliği, hükumet ile ilgilendiği kadar hukuk çalışanları ile ilgilense eminim çok hızlı çözüm üretilebilir. Avukatların maddi ve manevi alanları giderek daralırken çözüm üretmesi gereken baroların siyaset sahnesinde şovlarla meşgul olmaları, avukatların yalnız ve öfkeli hissetmesine yol açıyor.
Avukat ve hakimler başta olmak üzere polislerin, itfaiye ekiplerinin ve sosyal hizmet çalışanlarının düzenli olarak psikolojik destek alması gerekiyor. Devletin, bu konuyla alakalı özel politikalar geliştirmesi şart görünüyor zira ardı arkası kesilmeyen intiharlara bakıldığında maruz kaldıkları olumsuz etkenlerin ne kadar bunaltıcı boyutlara ulaştığı ortadadır.