KATİLE ölüm!.. Tecavüzcü katiller hadım edilsin!.. Katili şiddetle kınıyoruz!.. Kadınlara kızlara kalkan eller kırılsın!.. Yeni kanunlar çıkartılacak ve idam cezası geri getirilecek!..

Peki, beyler hanımlar, menfur vahşi iğrenç korkunç cinayetleri dolaylı şekilde kışkırtanlara, müstehcen ahlaksız rezil yayınları yapanlara niçin ses çıkartmıyorsunuz?

Soruyorum: Zavallı kızı öldüren sefilleri kimler kışkırtmış ve azdırmıştır?

Müstehcen, hayâsız, rezil, pespaye seksî resimler basanların, programlar yapanların hiç mi suçu yoktur sizce? Niçin onları da tenkit etmiyor, kınamıyorsunuz?

Yetersiz de olsa, Ceza Kanunumuzda müstehcen yayınları cezalandıran maddeler var, onları niçin işletmiyorsunuz?

Şu zina işi ne olacak?.. Zina işi mi?.. Evet, hani zina suç olmaktan çıkartılmıştı ya, işte o iş… Doğrusu büyük bir iştir o…

Zina bütün dinlerde yasak, günah, suç…

Zina M. Kemal zamanında suç… Millî Şef İnönü zamanında suç… Menderes, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubatta hep suç… Sonra İslamcılar iktidar oluyor ve zina suç olmaktan çıkartılıyor. Nasıl oluyor bu iş?.. İş ki iş…
Haydi ateist, çağdaş, laik Feministler zinaya karşı çıkmıyor; peki Diyanet kadrolarına alınan on binden fazla kadın ilahiyatçı niçin protesto etmiyor bunu?

İslam, başından evlilik geçmiş kimseler işlediği takdirde zina suçlusuna recm (taşlanarak öldürülme) cezası veriyor. Gerçi bu suçun ispatı çok zor ama cezası bu.

Doğrusu bugünün Kemalistleri ve bir kısım İslamcıları bu konuda Kemalizmi de geride bıraktılar.

Zina serbest bırakılmış, suç olmaktan çıkartılmış… Müstehcen yayınlar ahlakı ve fazileti yakıyor… Yasal seks evlerinde KDV’li, gelir vergili, polis korumalı seks köleliği TC’nin resmî vesikalarıyla yapılıyor… Çıplaklık, dekolte kıyafetler, azgınlık, fuhşiyyat, seks seks seks… Bunlara karşı tedbir alınmıyor ama bir genç kızımız azgınlar tarafından vahşi şekilde öldürülünce kızılca kıyamet kopartılıyor.
Sebepleri dikkate almayan, sadece sonuçlara bakan ilkel zihniyet… Riyakârlık…

Sodom Gomore… Roma ve Bizans… Ahlaksızlıktan, zinadan, seks azgınlıklarından, faziletsizlikten, iffetsizlikten batan toplumlar…

Ahlaksızlık rüzgârları ekenler şimdi fırtınalar biçiyor ama hâlâ akıllanmış, uslanmış değiller.


(İkinci yazı)

Mâneviyat Âleminin Güneşleri

TEKKE şeyhleri kendilerine hâdimü’l-fukara yâni dervişleri yetiştirme hizmetkarı der. Mâneviyat aleminin büyükleri hâdimü’l-Ümmet veya hâdimü’l-Millettir. Milletten kasıt İslam milletidir. Ümmet ise, hem Ümmet-i icabeti, hem de Ümmet-i dâveti, bütün insanlığı kapsayan en geniş mânadadır..

Mevlana Celalüddin Rûmî hazretleri hâdimü’l-Ümmet idi. Vefatında Konya Hıristiyanları ve Yahudileri cenazesine katılmak isteyince, Müslümanlar onlara, bu zat bizim büyüğümüzdür, sizin ne işiniz var dediklerinde, hayır o bizim de büyüğümüzdü, hepimizi güneş gibi ısıtmıştı cevabını vermişlerdi.

Yükseliş ve parlaklık devirlerinde İslam dünyası az sayıda, lakin bütün insanlığı güneş gibi aydınlatan ve ısıtan mâneviyat önderleri yetiştirmiştir. Abdülkadir Geylanî bunlardan biridir. Seyyid Ahmed er-Rufâî… Hasan eş-Şazelî… İmamı Rabbanî… Halid-i Bağdadî… Kaddesallahu esrarehum.

Bugün, İslam dünyası ve insanlık âlemi bir Mevlana’ya çok muhtaçtır. Bir Râbiatü’l-Adeviyyeye… O, kadınlar aleminin güneşiydi.

Kafkasyanın efsanevî cihad lideri Şeyh-İmam Şâmil hazretleri hem icazetli fıkıh alimi, hem Halidi Bağdadîden hilafet almış Nakşî-Kadirî şeyhi, hem de emîrü’l-mü’minîn idi.

İslam dünyasında iki türlü büyük olur: Dünya ve devlet büyükleri… Mâneviyat büyükleri… Asıl büyükler bu ikincilerdir.
Fatih Sultan Mehmed Han hazretleri Padişahtı ama asıl sultan, Aksemşeddin hazretleriydi.

İslam dünyasının dirliği düzeni âsâyişi mâneviyat büyüklerine itaat etmekle, onların Kur’an ve Sünnetten süzülmüş nasihatlerini dinlemekle sağlanır.

Dünya ve devlet büyükleri, mâneviyat büyüklerine itaat etmekle mükelleftir.

İmamı Gazalî, gerçi onun da şeyhi ve mürşidi vardı ama zamanının gerçek büyüklerindendir. O bin sene kadar önce toprağa sırlandı ama eserleri duruyor, kabir aleminden irşada ve eğitime devam ediyor.
Ümmet, hayatta olan veya âhirete intikal etmiş büyükleri dinlemek, emir ve yasaklarını tutmak, öğütlerine kulak vermek konusunda uyarılmalıdır.

Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) Ashabı nasıl yıldızlar gibiyse ve onlara uyan hidayete ererse, her devirde Resul-i Kibriyanın vekilleri, halifeleri, varisleri olan maneviyat büyükleri de hidayet yıldızları gibidir. Onlara hakkıyla uyanlar inşallah kurtulur.

Büyüklerin istisnasız hepsi gıybeti kötülemişler, gıybet etmemişlerdir. Onlara intisab eden de etmeyecektir. Hem ben Filan pîre bağlıyım diyor, hem de mütemadiyen (devamlı olarak) ölü kardeşinin etini yiyor. Böylesi elbette kurtulamaz.

(Bediüzzaman hazretleri, en zor şartlar, en ağır zulüm ve baskılar altında din, iman, Kur’an hizmetleri vermiş, büyük fütuhata nâil olmuştur. O da bir güneştir. Silistreli Süleyman efendi hazretleri de bir güneştir… Güneşler, elbette saydıklarımdan ibaret değildir… Ümmetin, böyle güneşlere, mâneviyat büyüklerine bağlanması, öğütlerini dinlemesi, gösterdikleri yoldan gitmesi gerekir. Gözleri bir güneşin parlaklığından kamaşanlar, diğer güneşler olduğunu unutmasınlar. Hepsine şükranlar, Allah onlardan razı olsun.)