Gündelik yaşam ritimlerimiz bizi ya mutlu ya da mutsuz ediyor. Toplumsal meselelerden etkileniyor ve kendimizi anlam veremediğimiz kaotik sarmalların içerisinde buluyoruz.
Gündelik yaşam ritimlerimiz bizi ya mutlu ya da mutsuz ediyor. Toplumsal meselelerden etkileniyor ve kendimizi anlam veremediğimiz kaotik sarmalların içerisinde buluyoruz. Neden yaşıyoruz arkadaşım tüm bunları sorusuna onca cevap verebiliriz fakat benim temellendirdiğim şu iki olgu problemlerin iki ana ayağını oluşturuyor. Sosyal medya ve Klasik medya!
Sosyal medya ya da klasik medya hangisi olursa olsun mutsuzluğun tetikçileri gibi zihnimize ve bedenlerimize zehir sıkıyor. Kayıtsızlık mümkün değil kuşkusuz ama bu iş böyle de gitmez dedirtiyor içten içe.
Bir dostum mesajında şöyle yazmış bana: 'Kafalar karışık, her an her yerde bir belirsizlik var. Toplumun bu huzursuzluğu nasıl düzelecek, kafamızı nasıl toplayacağız?
Ona dedim ki; İstanbul Bebek sahilinde yaşanan olay sonrasında toplumun evirildiği yeri gördüm. Ve benim tasavvur ettiğim ülkenin artık çok uzağındayız. Açıkçası umudumu yitirmeye başladım.
Gözetlemeci Kültürden 'Tepki Koyma' Kültürüne geçmekte zorlandığımız bir zamandayız. Bunun başlıca nedenleri ise;
İnsanlar hallerinden memnunlar.
İnsanlar gidişattan rahatsız değiller.
İnsanlar hedefsizliğin yaşattığı mutluluktan memnunlar.
İnsanlar kafası karışmış haldeler.
İnsanlar yaşadıkları karmaşık iletişimi/ilişkileri batılılaşma ya da özgürlük sayıyorlar.
İnsanlar depresif mutluluğun içerisindeki önlenemez huzursuzluğu yaşıyorlar.
İnsanlar cahil mutluluğunun büyüsü içindeler ve abartılı liberal yaşantının kölesi olmuşlar.
Mutluluk cahilliği olur mu? Olmaz mı. Hadi bakalım nasıl olurmuş…
Cahil mutluluğu ve ondan uzak durmanın metodu.
Gerçeklerden uzak bir dünyayı tasavvur etmektir. Birçoğunun yaşadığı ütopik galaksi belki de. Absürt duyguların sonucunda insanda kör bir özgüven oluşuyordu bu tür mutluluk anlayışında. Kendine güveni gelir ve bu ona garip bir rahatlık verir. Rahatlama ona doygunluk hissi verir ve dahası bu doygunluğun devamı için çabalama gücü verir. Onlar için 'Ben varsam kosmos var' ideası paroladır yaşam döngüsünde.
Bu dibin başlangıcıydı aslında. Sahip olunan her şeyin yitimiydi. Sahip olunan her şey ise cahilin, cahilden kaçıramadığı duygularıydı. Sahip olunan her şey gasp edilen mallardı. Karşı tarafın ödediği bedellerdi. Ve bu sahip olunan her şey diğer cahilin mutluluğu içindi. Aslına bakacak olursak kaybedilen hiçbir şey olmamalıydı. Sıfır vergiyle doğmuştuk ve sıfır vergilerle yaşamamız gerekiyordu. Çıplak bedenimizi sunileştirmiştik.
Daha fazlasını arama arzusunun kendisi ellerini doldurmak isteyen cehalet sınıfının talep kar istençleri sayesinde çatışma doğdu Yayılmacılık ve sahip olma isteği, arzunun doyumuna ulaşma isteği de mutluluk yolunda ortaya çıkmıştı. Bu tür arayış bencilliğin beklentilerini doyurmak maksadı taşırdı bizce.
'Peki, ne yapmalı da mutluluğu elden bırakmamalı, mutluluk insanın elinde olan bir şey mi? Bazen elde olmayan sebeplerle mutsuz olsak da mutluluğu bir yaşam tarzı olarak benimsemek gerçekten de bizim elimizde mi? Hayata olumlu bakmanın ve bardağın boş değil de, dolu tarafını görmenin çok faydası vardı ama rasyonel olmaktan vazgeçmemek şartıyla.
Her zaman gülümserseniz, hayat da size her zaman gülümser. Bunu yapabilmenin en kolay yolu ise içinde bulunduğunuz durumdan şikayet etmemektir. Kabullenin demiyorum yanlışları, kuru naz yapmayın sadece ve gülümsemenizi eksik tutmamaya gayret edin.
Üzüntü içinde kederle kıvranan insanların acılarından mutluluk adına para kazanan cahil 'us insandan uzak dur. Çünkü onun için sadece kendisi vardır. Emer seni, yutar ve huzurunu sömürür. Onlar elem, negatiflik ve despotluk satıcılarıdır sakın satın alma.
Unutma! Mücadele vardır ve yadsınamaz. Bunu kabul edebilme erdemi ise huzura ulaştırır. Aydınlanma gündüzün yanıltıcı parlaklığında olacak bir şey olmamıştı. Karanlığı hissedenler aydınlanmanın yolunu bulabilmişlerdi. Bu böyle oldu ve yine öyle olacak.
Mutluluk, geleceğin imarı adına şu an için tasarladığımız bir şeyse, aynı oranda mutsuzluğun tasarısı da şu an için yapılıyordur. Hedef koymak, istemek, sahip olmak gibi hislerin şu an için canlılığı gelecek yılların mutluluğu olarak aktarılır. Çok çalışmadan zengin olunamayacağı anlayışı aşılanır. Yıpranma ve iş kaygısının verdiği somurtuk hayat prensipleri bu metaforla zerk edilir. Sen istemezsen bunu sana yapabilecek kimse yoktur. Ret edebilme ve tepki koyma kültürünü geliştir. Evine giren hırsızın eşyalarını çalmasına izin vermediğin gibi huzur emicinin mutluluğunu çalmasına izin verme. Cahil mutluluğuna ise hiç aldanma. Çünkü 'beklentisizlik' huzurun gerçek adıydı.