İş bulmak çok zor, çalışma şartları çok zor, trafikte işe ulaşmak
çok zor… Tabağa bir lokma yemek koymak için bile çok büyük bir
uğraş gerekiyor. Sonuçta ahir zamanda, deccaliyetin kirini,
merhametsizliğini, sevgisizliğini ve acımasızlığını her yere
yaydığı bir dünyada yaşamakla uğraşılıyor. Yere düşene kimse dönüp
bakmıyor, paraya ihtiyacı olana en yakın akrabası bile borç
vermiyor. Bir gün eviniz var, işiniz var, arabanız var. Ama ertesi
gün iflas ettiğinizde hiçbir şeysiz sokakta kalıyorsunuz. Ve
neredeyse tek bir insanın bile çıkıp sizi evine almayacağını, size
yardım elini uzatmayacağını biliyorsunuz…
İşte insanlar böylesine zorlu ortamda sadece sabah kalkıp işe
gidiyor, orada çok yoğun bir şekilde çalışıyor, sonra servislerine
binip saatlerce trafikte perişan olarak evlerine dönüyorlar.
Geçirilen yoğun temponun ardından yemeklerini yedikten sonra da
kendilerini adeta uyuşturucu etkisi yapan televizyonun ve dizilerin
karşısında buluyorlar. Her gün bir tanesini seçiyor, onu izledikten
sonra da uykulu bir şekilde yataklarına gidiyorlar. Günler nerdeyse
hiç değişmeden birbirini kovalıyor ve ortaya en önemli konuyu hiç
düşünmeden, akletmeden hayatını tüketen milyarlarca insan çıkıyor.
Uyuşturulmuş beyinler, hayatlar ve ne için bu dünyaya geldiğini hiç
ama hiç düşünmeyen insanlar…
Toplantılar, yurt dışı seyahatleri, iş gezileri, hafta sonu
gezmeleri, yaz tatilleri derken bir de bakıyorsunuz o koskoca
ömürler tükeniyor. Şeytan insanları birçok detayla, ayrıntıyla
adeta boğuyor. Öyle ki insan bir an için bile durup kendisine şu
soruları sormuyor: “ben bu dünyaya neden geldim, yaratılış amacım
ne?” “Bana indirilen Kuran’a göre nasıl yaşamam gerekiyor” “Allah
benden dünyadaki hayatımı nasıl geçirmemi istiyor” “Ölümden sonra
nasıl bir hayatla karşılaşacağım, dünyada yaptıklarımın hesabını
nasıl vereceğim” “Sonsuz hayatım için dünyadayken bir hazırlık
yapmam gerekmez mi, Allah benden nasıl yaşamamı istiyor”
İşte insan bütün bu soruları sormak yerine büyük bir gaflet içinde
dünyaya kapılıp gidiyor. Allah’ı unutan ve Kuran’ı yok sayan
milyarlarca insanın arasına karışıyor. Böyle bir yaşamda sabır yok,
tevekkül yok, Kuran ahlakı yok. Hayatının her anında Allah’ın
rızasını kazanmak için bir çaba sarf etmek yok. Bütün bunların
dışında çok büyük bir gaflet, bencillik, sevgisizlik ve egoistlik
var. Böyle bir insan hayatı boyunca Allah’ı unuturken ölüp de
ahirete gittiğinde Allah’ın da kendisini unutacağını ve sonsuza
kadar pişmanlık içinde yaşayacağını hiç düşünmeden ömrünü
tüketiyor.
Onlar, dinlerini bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya
hayatı onları aldatmıştı. Onlar, bu günleriyle karşılaşmayı
unuttukları ve Bizim ayetlerimizi 'yok sayarak tanımadıkları' gibi,
Biz de bugün onları unutacağız. (Araf Suresi, 51)
(Allah da) Der ki: "İşte böyle, sana ayetlerimiz gelmişti, fakat
sen onları unuttun, bugün de sen işte böyle unutulmaktasın." (Taha
Suresi, 126)
İnsan bu dünyaya sadece köle gibi çalışmak, hayatını maddiyat
üzerine kurmak, sürekli malları biriktirip bir kenara yığmak,
çocuklarını en iyi okullarda okutmak, dünyanın zevkine, eğlencesine
dalıp, Allah’ı haşa yok saymak için gelmemiştir. İnsanın bu dünyaya
geliş amacı Allah’a kul olmaktır. Tek hedefi her gününü Allah’ın
rızasını kazanmak için yaşamak olmalıdır. Bu yaşamın içinde iman
vardır, Allah sevgisi vardır, Allah korkusu vardır. Her nimette
Allah’a şükretmek vardır. Tabi ki tüm bunların yanında Allah’a tam
teslim olup Kuran’a uymak vardır. Gün içinde Allah’ı sürekli
zikretmek ve güzel ahlaka yönelmek vardır. Müminin kalbi Allah aşkı
ile doludur, hayatının her anında, her saniyesinde Allah’ın
rızasını kazanma arzusu vardır. Allah sevgisi adeta hücrelerine
kadar işlemiştir.
İnkar edenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir:) "Siz
dünya hayatınızda bütün 'güzellikleriniz ve zevklerinizi tüketip-
yok ettiniz, onlarla yaşayıp- zevk sürdünüz. İşte yeryüzünde haksız
yere büyüklenmeniz (istikbarınız) ve fasıklıkta bulunmanızdan
dolayı, bugün alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız." (Ahkaf
Suresi, 20)
İnsan tabi ki bu dünyada geçinmek için çalışacak, tabi ki
yorulduğunda dinlenecek, tabi ki eğlenecek. Ama bütün bunları
gaflet içinde yapmayacak. Bunları yaparken Kuran’ı bilecek,
hayatını Kuran hükümlerine, ahlakına göre yönlendirecek. Hayatının
temelini Allah’ın rızasını kazanma amacı üzerine kuracak. O zaman
böyle bir insan çalıştığında da, dinlendiğinde de, eğlendiğinde de
Allah’ın rızasını kazanabilir, dünya hayatının sadece ahirete bir
geçiş yeri olduğunu bilir. Böyle bir insan asıl ölünce uyanacağını
ve gerçek hayatı olan ahiret hayatına kavuşacağını bilir. Nitekim
dünya hayatı yalnızca ahiret için bir hazırlık yurdudur. İşte insan
bir an için durup, düşünüp, kendisine bakmalıdır. Acaba kendisi
gaflet içinde yaşayan, hızla ölüme doğru koşan cehennem halkının
arasında mıdır, yoksa ahirete güvenle gelen, kalbi Allah aşkıyla
dolu olan cennet halkından mıdır…
Dünya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir.
Korkup-sakınmakta olanlar için ahiret yurdu gerçekten daha
hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz? (En'am Suresi,
32)
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, '(eğlence türünden) tutkulu
bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve
konusu), mal ve çocuklarda bir 'çoğalma-tutkusu'dur. Bir yağmur
örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin)
hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı
kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli
bir azap; Allah'tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır.
Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir.
(Hadid Suresi, 20)
İman edip salih amellerde bulunanlar ise cennet halkıdırlar, orada
süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 82)