Onları yönlendiren ruhlarıdır, kendilerinden emindirler çünkü içlerinde güvendikleri, sevdikleri, hoşlarına giden bir ses onlarla konuşur.

Bu sesi dinlediklerinde mutlu olacaklarını bilirler.

Bu ses insanın en iyi dostu olan vicdanıdır. Vicdan her zaman doğruyu söyler, her zaman iyiliğimizi ister, her zaman bizi korur. Neden mi? Çünkü vicdan Allah’ın kalbimize ilham ettiği bilgi, vahiydir.

Allah’ın yakınlığını, sevgisini, dostluğunu, yardımını hissederek yaşayabilen insanın ruhu öyle derinleşir ki vicdan bu gizli kapının anahtarı haline gelir.

Vicdanı özgür bırakmanın bir sınırı yoktur, her özgürlük insanın üzerindeki yükü azaltır ve Allah’a bir adım daha yaklaştırır. Allah’ı samimi sevebilmek, aşık olabilmek için de samimi vicdana ihtiyaç vardır.

Aynı zamanda vicdan her insana iyi ve güzel olan tavrı söyleyen, insanın doğruyla yanlışı ayırt edebilmesini sağlayan manevi gücüdür. Dindar, dinsiz, laik, ateist, muhafazakâr yani her insan vicdanıyla birlikte yaratılır. Bu nedenle iyiliği ve kötülüğü vicdanına danışarak yapar, kötülüğü tercih edenler vicdanlarına direnerek nefislerine uyanlardır.

İmanın Nuru Demek Vicdan Demektir

Birçok insan Allah’ın bizi sadece ibadetlerimizle sorumlu tuttuğunu zanneder.

Oysa insanların unuttuğu önemli bir konu vicdanımızdan da sorumlu olduğumuz ve her an, her şart ve durumda vicdanımıza uymakla mükellef olduğumuzdur.

Vicdan Allah’ın içimizdeki sesidir. Her gün biz vicdanımızla muhatap oluruz. Güzel konuşmak, güzel ahlak göstermek hep vicdanla olur. Vicdanı kullanan insan ince düşünceli olur, daima karşı tarafı düşünür, nezaketli, sevecen ve pozitif olur. O zaman konuşmalarda ve hareketlerde hikmet ve akıl ortaya çıkar.

Vicdanla ilgili bilinmeyen önemli bir sır da vicdanın insanın sadece kendi içinde yaşadığı, kimsenin bilmediği bir sınama olduğudur. Örneğin ‘sokakta yardıma muhtaç bir kişi var, bu kişiye yardım edeyim mi? etmeyeyim mi? diye düşünen insan kendi içinde vicdansızlık yaptığına inanarak yardım etmezse bunun sorumluluğunu alır. Hissettiği vicdani sorumluluk altında kendine olan saygısını yitirir ve bunun ruhunda oluşturacağı olumsuz etki ve sıkıntı hissiyle ken dine zulmetmiş olur. Allah her vicdansız tavırdan insanları sorumlu tutacaktır.


Her insan ahlaksızca bir hareketi de vicdanlı bir hareketi de çok iyi bilir. İnsanlar vicdansızlıkları nedeniyle acı çekiyorlar. Vicdansızlığın getirdiği ahlaksızlığının farkında olarak yaşıyorlar.

Vicdana uymanın önemi kavransa dünyada bencillik ve zulüm ortadan kalkar.

Ateistler Vicdanlarına Direnmektedir

Allah bir ayetinde “Sizin ilahınız tek bir ilahtır. Ahirete inanmayanların kalpleri ise inkarcıdır ve onlar müstekbir (büyüklenmekte) olanlardır.” (Nahl Suresi, 23) şeklinde bildirmiştir.


Ahirete inanmamak, vicdanla çelişen bir durumdur. Ancak vicdana isyanla elde edilebilir. Yoksa insan vicdanına uyarsa, Allah'ın etrafında yarattığı delilleri tanır, bilir ve iman eder çünkü insan fıtraten Allah’a iman edecek şekilde yaratılmıştır. Bu yüzden önemli olan vicdanla boğuşmamaktadır. İnsan eğer vicdanıyla boğuşmazsa, kendi haline bırakırsa, çok rahat iman eder. İnsanlar nefislerine ve şeytana uydukları için, ahlaksızlık ve zulme eğilimden dolayı, vicdansız oluyorlar neticede imansızlığa zorla giriyorlar.


Kişiye vicdanı “iman et” der. Her insan dinin gerçek olduğunu, Allah'ın ve ahiretin varlığını vicdanıyla görür ama kişi vicdanına uymazsa “hayır iman etmeyeceğim” der ve öyle hareket eder. Toplum bu insanların samimi olarak dine inanmadıklarını zanneder. Oysa bu Allah’ın “Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkâr ettiler” (Neml Suresi, 14) ayetinde bildirdiği önemli bir sırdır.


Ayette bildirilen “Vicdanları kabul ettiği halde” ifadesinden her insanın vicdanının imanı kabul ettiği anlaşılmaktadır. Aslında dünyada gerçek anlamda imansız yoktur.


Enaniyetlerinden ve zalimliklerinden dolayı vicdana tavır alanlar iman etmiyorlar. İnsanın iman etmek için özel olarak uğraşmasına, kendisiyle savaşmasına ihtiyacı yok. Kendi haline bıraktığında fıtraten nefes alıp vermekte nasıl uğraşmıyorsa vicdana uymak içinde uğraşmaz insan. O yüzden doğal olarak iman eder. Bazı insanlar boğuşarak, uğraş vererek zorla imansızlığı elde ediyorlar.

Allah’ı Çok Sevenler Vicdanlarına Uymaktan zevk Alırlar


Allah’ı aşkla seven ve korkan insanlar her zaman vicdanının sesine uymaktan zevk alır çünkü içi rahattır, kafasına takılan bir şey olmaz. Kendini mutlu hisseder. Etrafındaki olayları idrak etmeye başlayan aklı başında her insan artık şeytanın fısıltılarını, nefsini ve vicdanının sesini ayırt edebilecek yeteneğe sahip olur.

Allah’a gereği gibi sevmeyen ve gönülden bağlanmamış insanın vicdanı ve aklı kapalı olur. Allah korkusu ve sevgisi ise akılda ve vicdanda berraklık ve açıklık sağlar.

Allah’ı aşkla seven insan Allah’ın beğenmeyeceği en ufak bir vicdansızlıktan çekinir ve bundan şiddetle korkar, var gücüyle Allah vicdanına ne emrediyorsa onu yerine getirmeye çalışır. Vicdanına her zaman ve her koşulda Hak’tan yana olarak mantık şartı aramadan uyar. Böyle bir insan için çevresi, menfaati veya toplum içindeki yeri insanların ne düşündüğü önemli olmaz. İnsanların onu enayi olarak görmesi etrafındakilerin "seni ilgilendirmez" demesi onu ilgilendirmez. Allah’ın ilhamını ona fısıldayan vicdanına uymaktan hiçbir zaman vazgeçmez.