Geçtiğimiz hafta, Türkiye Büyük Millet Meclisi‘nin (TBMM) açılış töreninde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Partililerle el sıkışmasının ardından yapılan açıklamalar, “Yeni çözüm süreci mi?” tartışmasını başlattı.
MHP lideri, Devlet Bahçeli, Meclis’in açılışında DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın elini sıktı.
Bahçeli, DEM Parti’ye uzattığı bu elin “Türkiye partisi olun” teklifi anlamına geldiğini söyledi. MHP lideri ayrıca Tuncer Bakırhan’ın elini sıkmasının doğaçlama olmadığını da vurguladı. Bahçeli bu durumu “iyi niyetli tutum” olarak değerlendirdi.
Bahçeli’nin “Türkiye partisi olun” çağrısına yanıt veren Tülay Hatimoğulları, “DEM Parti zaten bir Türkiye partisi” dedi.

*

Yukarıdaki paragraflarda gelişmeleri kısaca özetledim. Şimdi ise bu yeni süreci biraz ele alalım.

Bahçeli'nin geçtiğimiz Salı günü grup toplantısında yaptığı, "Uzattığım el, 'Gelin Türkiye partisi olun, gelin teröre cephe alın temenni ve teklifidir'" açıklaması Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mesajıyla desteklendiğini görmekteyiz.

Bu hususta Sayın Erdoğan, grup toplantısında ittifak ortağına destek vererek, "Cumhur İttifakı'nın uzattığı elin değerinin muhatapları tarafından anlaşılmasını ümit ediyoruz" demiş ve yumuşama siyasetinin yeni dönemde hâkim olacağını göstermişti.

İktidar cephesinde bunlar yaşanırken muhalefet mahallesinde ise bu yumuşama siyasetinin altınında yeni anayasa çalışmalarının etkisin olduğu ve hatta Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı süresini kısaltmayacak olan bir anayasa değişikliği ile bir dönem daha cumhurbaşkanı adaylığı yolunu açma hedefinin yattığı düşünülmekte.

Cumhur İttifakı “yeni çözüm süreci” konusunda oldukça dikkatli ve mesafeli adımlar attığını söyleyebiliriz. Küresel argümanların başlattığı değişim rüzgârı bölgemizde oldukça sert estiği günlerde; İktidar iç siyasi argümanlarla yumuşak politika izlemeyi, ‘diyalog ve müzakere’ yi merkeze alarak yeni süreci götürmek istediğini görüyoruz.

Yeni dönemde, sert dillerden arınmış ılımlı dilin hâkim olduğu siyasetin ve reformsal anlamda demokratikleşme adımlarını görebileceğimiz bir yasama yılını başlamasını isteyen politikacıların bir diğer amacı ise Ortadoğu’da yanan ateş çemberinin genişlemesi ve Türkiye’yi de etkilemesi durumudur.

Ankara bu konuda oldukça temkinli ve dikkatli şekilde İsrail’i takip ediyor. Türkiye’nin de İsrail’in hedefinde olduğunu vurgular. Durumu ciddiyetini ise Sayın Erdoğan, Türk kamuoyuna açıklıyor ve bu kapsamda millet meclisinde kapalı oturum tertip ediliyor.

Savaş riskinin olduğu bir dönemde İktidar,  iç siyasi cephede de safları sıkılaştırma ve birlik olma adımları kapsamında da uzatılan elin değerli olduğunu söyleyebiliriz.

Ortadoğu’nun parlamentosu çalışan, en istikrarlı, tek demokratik ülkesi olan Türkiye’nin dik duruşundan İsrail rahatsız. Bu nedenle de İsrail, Türkiye'nin iç istikrarını hedef alabilir. Cumhurbaşkanı’nın birlik çağrısı da, Bahçeli’nin Türkiye çağrısı da Türkiye’de birlikteliği sağlamak amacını taşıyor. 'Önce ülkem, vatanım' denilmeli ifadeleri bu açıdan oldukça kıymetlidir. Birlik olma çağrısın devamında ise siyasal diyalogların hızlanması ve iş birliği alanlarının doğması amaçlanmaktadır.

DEM partililer ise “İktidar kanadından, diyalog için somut adımlar atılırsa, bu da Meclis’te görülürse bu adımları önemli görürüz. Çünkü Türkiye de dünya da özel bir dönemden geçiyor. Ortadoğu’da yaşananlar nedeniyle, üçüncü dünya savaşından söz edildiği bir dönemde, Türkiye’de toplumsal barışın inşa edilmesi elbette önemlidir.” açıklamalarını duymaktayız.

Ancak açıklamalar böyle olmasına rağmen yeni sürecin istenilen şekilde olacağını ihtimali zor görünüyor. Dün Diyarbakır'da, 'özgürlük mitingi' adı altında DEM Parti ve PKK yandaşlarından miting düzenlenmek istendi. Valiliğin 'güvenlik gerekçesiyle' izin vermediği mitingde polis ve DEM'li vekillerin de aralarında bulunduğu bir grup arasında gerginlik çıktı.

Gruplar arasında polise taş ve yabancı maddeler atılırken, polis kalabalığa sık sık dağılmaları yönünde uyarılarda bulundu.

DEM Partinin öncülüğünde toplanan PKK yandaşları miting adı altında hain PKK'ya övgü sloganları attı. PKK yandaşları "PKK halktır halk burada", "Dişe diş kana kan seninleyiz Öcalan" sloganları atıldı. Devamında ise arbedeler yaşandı ve gözaltılar yaşandı.

Bu yaşanan son gelişmeler bize göstermektedir ki yeni çözüm sürecinden birileri oldukça rahatsız olmuştur. Dün yasal olmayan miting ısrarı ve sloganlar bu meselenin provokasyonlarla baltalanacağını göstermiştir. Uzatılan ve sıkılan ellerin ayrışması istenilmektedir. Süreci sabote emri muhtemelen dışarıdan Kandilden gelmiştir.

Çünkü Bahçeli'nin DEM'e uzattığı el Kandil'de depreme neden olmuştu. PKK elebaşları sıraya girip Türk siyasetindeki normalleşme iklimi karşısında olduklarını açıklamışlardı.

Murat Karayılan, "DEM Parti'ye verilen merhaba büyütülmesin. Yeni süreç yok, kimse hayal kurmasın" diyerek DEM'eültimatom çekti. "Normalleşmeyin" diyen Karayılan CHP'ye veryansın edip sabotaja başladı. Elebaşı Bese Hozat da "Normalleşme İmralı'dan başlar" diyerek DEM'lilere mesaj göndermişti.

Kandilin duruşu ortadadır. Kandile rağmen DEM’liler tekrar uzatılan eli sıkar mı bilemiyorum!

Daha bu başlangıç, yeni provokasyonlar olabilir. KANDİL’in amacı yeni çözüm sürecini başlamadan bitirmek olduğu da aşikârdır.