Rahmetli dedem 40 dönüm tarlayı o zamanlar popüler olan beşli kırma tabanca ile takas eder. Tabancayı tarlanın başında teslim alan dedem, tarlanın göceğindeki çördük ağacına bakarak;

Rahmetli dedem 40 dönüm tarlayı o zamanlar popüler olan beşli kırma tabanca ile takas eder. Tabancayı tarlanın başında teslim alan dedem, tarlanın göceğindeki çördük ağacına bakarak;

Pişmanlıktan mıdır?

Şaşkınlıktan mıdır?

Havaya beş el ateş ederek

'Yan çördüklü tarla, yan!' diye bağırır. Atına binerek oradan hızlıca uzaklaşır.

Küçüklüğümüzde bu hadiseyi sıkça duyardık.

Babam bu konu hakkında hiç konuşmazdı ama annem arada bir ısıtıp gündeme getirirdi.

Babam 'Satmışsa satmış. İyi yapmış!' sözünden başka bir şey söylemezdi.

Ne doğrular ne de yalanlardı.

Dedemin atı vardı, şimdi belinde silahı da olmuştu.

Yaldız motifli tütün tabakası, meşe ağacından piposu da varmış.

Köstekli saati var mıydı bilmiyorum.

Velhasılıkelam uzun yıllar güce susayan Muhafaza 'kar' kesimin iktidar ile birlikte güce kavuşması, maddi kalkınma ile beraber ilginç değişimlere de sahne oldu.

İşin en enteresan kısmı 21 yıl ülkeyi yöneten normalde yıpranması beklenen bir siyasi hareketin, ülkenin en zengin ve en yoksul kesimin tam gaz desteğini almış olması...

Maddi kalkınma ile manevi değerlere ait tekamülü ıskalayan Muhafaza 'kar' kesim arasında, ciddi anlamda mekansal, sınıfsal ve kültürel çatlaklar oluşmasına rağmen...

...

Günün sonunda ekonomide kendilerinin oluşturdukları enkazı devralmış oldular.

İyi gitmediği bilinen ekonominin seçim molasından sonra nasıl seyredeceği önemli..

Seçimden önce dağıtılan ulufenin sonrasında geri dönüşü sancılı olabilir.

Hasılıkelam;

Provokasyonu, provokatörü manipülasyonu bol bir seçim donemi geldi ve geçti.

Oysa ki;

Seçim Hira dağı ile Olimpos dağı arasında değildi.

Haç ile Hilal arasında hiç değildi.

Cennet ile Cehennem seçimi kesinlikle değildi.

Bu seçim de her seçim gibi bu toprakların çocuklarının seçimiydi.

Beğensekte beğenmesekte adaylar da bu toprakların öp öz evlatlarıydı...

Ama maalesef şantajlar, montajlar, yalan dolan havada uçtu.

Toplum 'Biz gelmezsek ülke batacak' ile 'Biz gidersek öcü gelecek' arasında bir kısır döngüde kaldı.

Toplumun kamplara ayrışmasını, sevgisizliğin ve seviyesizliğin had safhasını, devlette israfın haddi olup hesabının olmadığını gördük.

Kamu kaynaklarıyla oluşturulan Muhafaza 'kar' elit kesimin yaşam koşulları yoksul kesiminin göğsünü kabarttı...

Lüksü seven bir millet olarak, bankalara esir yaşamayı, ayakkabımızın altı delik olsa da üstü boyalı gezmeyi seven, fiyakadan taviz vermeyen, itibardan tasarruf etmeyen bir toplum olduğumuzu tekrar tescillemiş olduk.

Öte yandan muhalefetin 'Neden kaybettik?' diye muhasebe yapıp, sorumluların tasfiyesi gibi bir dertleri de yok , maalesef...

Kalın Sağlıcakla...