Benim dönemimde Deniz Kuvvetleri Marksist subay ve astsubayları ile meşhurdu. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin mimarı Kenan Evren, dindar askerler ile uğraşmış ve binlercesini ordudan atmıştır.

Benim dönemimde Deniz Kuvvetleri Marksist subay ve astsubayları ile meşhurdu. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin mimarı Kenan Evren, dindar askerler ile uğraşmış ve binlercesini ordudan atmıştır. Bununla birlikte 'dostlar alışverişte görsün' misali teröre bulaşan hatta kurtarılmış bölgeler ilan eden bazı komünistleri de tutuklamıştır.

Asker iken Marksistlerle çok kavgamız oldu. Öğrencilik yıllarından ta 28 Şubat 1997 dönemine yani ordudan zorunlu emekli edilene kadar ciddi mücadele etmek zorunda kaldım.

Şimdi ise bu Marksistlerin neredeyse tamamı faşist oldu. Ha! Nasyonal Sosyalist (faşistler) ha! Marksist; benim gözümde değişmezler. Her iki gurup teröristin ortak özelliği; cebir ve şiddet kullanarak kendi arzuladıkları rejimi ve sistemi zorla insanlara dayatmaktır.

Fakat terör yöntemi Türkiye'de başarılı olamamıştır. Zira kullanışsız ve tehlikeli bir yoldur. Bunun yerine tereyağından kıl çeker gibi darbe yapmak varken ne diye dağda bayırda silahla koşacaksın ki. Hazır devrimci olmakla övünen askerler varken devlet düzenini değiştirmek için bu kadar zorluğa ve çabaya gerek yoktur.

Askeri okullarda (halen de değişmemiştir) halkı küçümsemek, milletin dini inançları ile alay etmek çok yaygındır. Komutanların terfisinde de çok önemlidir. Bütün dünyada komünistler işçi ve köylüleri ayaklandırıp devrim yaparken bizde ordunun kilit noktalarını ele geçiren Marksistler, çoğunlukla askeri darbe ile iktidarı ele geçirmeye çalışmışlardır.

Özellikle Deniz Harp Okulundan yetişmiş komünistler çok meşhurdur. Bunların kim olduklarını ve nasıl yöntemler kullandıklarını 'Bahriyede 15 Yıl' isimli kitabıma havale ediyorum. Merak edenler internetten satın alabilirler. Şu kadarını söyleyeyim ki; kitapta hiçbir yerde bulunmayan bilgiler mevcuttur.

İşte bu komünistlerden sadece bir tanesi Deniz Gezmiş'tir. Genç beyinler, Deniz Gezmiş'in abartılmış maceraları ile aldatılmıştır. Şiddet öylesine özendirilmiştir ki banka soymak, adam kaçırmak, farklı düşünceye sahip öğrencileri önce dövmek eğer uslanmazsa öldürmek; sıradan işler arasında sayılmaya başlamıştır.

Benim yaşımda olanlar bunu çok iyi bilirler. '68 Kuşağı' denilen ve tüm dünyada etkili olan anarşi ve terör, Türkiye'de de çok can yakmıştı. O dönemde üniversite hatta liselerde başarılı olan öğrencilerin mezun olabilmeleri için terör guruplarından bir tanesine yakın durması şart olmuştu.

Nitekim ortaokulu bitirdikten sonra gideceğim liselerden bir tanesine Leninciler diğerine ise Maocular hakim olmuşlardı. Namaz kılan benim gibi bir öğrencinin bu okullardan mezun olması çok zordu. (Pertevniyal ve Vefa Liseleri)

Bunun yerine evimize biraz uzak olsa da Fatih Vatan Lisesini tercih etmiştim. Burada ülkücüler vardı. Hiç olmazsa namaz kılmama karışmazlar diye düşünüyordum. İkamet adresi ayarlayıp kaydımı bu okula yaptırmıştım. Beklediğim gibi olmasa da sonuçta dayak yemeden okuldan mezun olabilmiştim.

Üniversiteler ise tam ve kusursuz bir felaketi yaşıyordu. Boykot eylemlerinden neredeyse hiç ders yapılamıyordu. Adı siyasi kavga olsa da; fikirler değil silahlar konuştuğu için bunun adına terör denilmesi daha doğru olacaktır.

Nitekim askeri okul sınavlarına girerek bu anarşi ortamından kurtulmaya çalışmıştım. Kara veya hava okullarına girmeyi beklerken kader beni Deniz Harp Okuluna sevk etti. Erzurumlu bir ailenin çocuğu olarak denizci olmak o zamana kadar aklıma ve hatta hayalime dahi gelmemişti.

İşte Deniz Harp Okulunda anarşi ve terörü gerçek yönü ile o zaman öğrenmiştim. Marksistler o kadar çoktu ki saldıracak adam bulamadıklarından kendi aralarında kavga edip zayıfları acımasızca eziyorlardı.

12 Eylül 1980 askeri darbesi bunların gözünü bir parça korkutmuş olsa da faaliyetlerine hız kesmeden deva ediyorlardı. Zira bizim komünistleri heyecana getiren ve ilham kaynağı olan teröristler vardı. İşte bunların başında Çakma Terörist Deniz Gezmiş yer alıyordu.

Aslında terörist denilince dünyada Che Guevara adı öne çıkar. Che'nin hikayesini birkaç filmden izlemiştim. Bizdeki 'hızlı yaşa genç öl' deyimine benzer şekilde çok hızlı yaşamış Amerikan emperyalizmine karşı silahla karşı koymaya çalışıp genç yaşta ölmüştü. Fakat Deniz Gezmiş'in hikayesi bir çok yönden farklı gelişmiştir. Bu nedenle 'çakma terörist' dememin haklı nedenleri vardır.

Zira arkadaşları ile birlikte idam edilmeleri yüzünden her yıl ölüm ve doğum yıldönümlerinde anılan bu terör lideri hiç de anlatıldığı gibi değildir. Çünkü daima korunup kollanmıştır. Öyle ki askeri lojmanlarda saklanıp kolayca polislerin elinden kaçmayı başarmıştır.

Deniz Gezmiş 28 Şubat 1947 tarihinde Erzurumlu bir ailenin çocuğu olarak Ankara'nın Ayaş ilçesinde doğmuş ilk ve orta öğrenimini Sivas'ta, liseyi de İstanbul Haydarpaşa Lisesinde okumuştur. 1966 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde eğitim görmüş ve burada terör olaylarına defalarca karışıp tutuklanmasına rağmen daima serbest bırakılmıştır.

Che, gerçekten bir teröristti. Lakin Gezmiş askeri vesayet unsurları tarafından hatta görevi suçluları yakalamak olan askerler tarafından korunup kollanıyordu. Yetmedi, suçu sabit olarak yakalandığı halde defalarca yargı organları tarafından serbest bırakılıyordu. Bu nedenle gerçek bir savaşçı olan Che ile mukayese edilmesi dahi doğru değildir.

Gerçi; teröristin iyisi kötüsü, Türkü ve Arjantinlisi olmaz. Hepsi fikirlerini kabul ettirmek için şiddet kullanan hatta pırasa doğrar gibi insan öldüren canilerdir. Allah'tan korkan bir insan; masum sivilleri öldürmez, alnının teri ile para kazanan insanların mallarını gasp etmez. Her ne ise…

Deniz ile ilgili efsanelerin ne derece uydurma olduğunu ve işlediği cinayetlerden dolayı idam edildiğini Turhan Feyizoğlu'nun 'Deniz, Bir İsyancının İzleri' isimli kitaptan öğrenebilirsiniz. Kitapta; günümüz teröristlerinin iddia ettiği gibi 'iftira' denilen Gezmiş'in Mahkemece ispatlanmış cinayetleri bir bir sıralanmıştır.

Fakat Gezmiş, bütün açık delillere rağmen işlediği tüm cinayetleri inkar etmiştir. Che ise işlediği cinayetlerden övgü ile söz ediyordu. Farzı muhal olarak Gezmiş'in inkar ettiği cinayetleri, işlemediğini düşünsek bile işlediği suçlar idam edilmesini gerektirecek kadar büyüktü. Olan masum insanlara ve namuslu vatandaşlarımıza oluyordu.

Silahlı mücadele için Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nu kuran, ABD Büyükelçiliği önünde nöbet tutan polislere kurşun sıkan, Filistin kamplarında aldığı Marksist eğitim sonucunda banka soygunculuğundan tutun adam kaçırma eylemlerine kadar yüzlerce olayın sanığıdır Deniz Gezmiş.

Geçen hafta bu teröristin ölüm yıldönümüne ilişkin bir mesaj paylaşan Boğaziçi Üniversitesi teröristleri, gerçek yüzlerini gösterip insanların aklını başına getirecek derecede ifadeler kullanmışlardır:

"Türkiye ve Kürdistan halklarının devrimci önderleri Deniz Gezmiş'in idamının ve ölümsüzlüklerinin 49. Yıldönümü… Kürt halkının özgürlük mücadelesine giden yolu açan yiğit devrimci önderdi"

İşte, PKK örgütüne destek verdikleri yetmiyormuş gibi çakma terörist Gezmiş'i destekleyen bu eylemciler, ABD ve FETÖ örgütünün uşaklığını yapmaya hala devam ediyorlar. Bilimin, araştırmanın, eğitimin ve sorgulamanın merkezi olması gereken üniversitelemizin içine düştüğü bu acı durumdan kurtulması için çok çaba sarf edilmesi gerekmektedir, vesselam…