TERÖR ANLAYIŞ VE UYGULAMALARIMIZ

Cumhuriyet tarihi boyunca Demokrasi, İnsan hakları, Yasa, Anayasa, Parlamento, terör ve teörist Milletvekili, erklerin bağımsızlığı ve senkronize yapısı gibi daha bir çok konuya dair anlayış ve uygulamalarımızı, bir türlü makul ve mantıklı bir zemine oturtmayı başaramadık.

İşte bu başaramadıklarımız arasında ve belki de en önemlilerinden birisi de terör ve terörist algımız ve pratik yaklaşım anlayışımızdır. Özellikle de HDP’nin, doksanlı yıllarda HEP ismiyle başlayıp mevcut isme gelişine kadar geçen süreçte ki garip, çelişik, tutarsız, istikrarsız ve biri diğerini tekzip eden politikalarımız sebebiyle sorun daha da büyümüş, bütün ülkenin total unsurlarıyla birlikte tükenmesin de önemli bir etken olmuştur.

Daha üç yıl evvelin de başlattığımız çözüm süreci içerisinde Devletin bizzat muhatap alıp toplantı üstüne toplantı düzenlediği HDP, üç yıl sonrasının terör uzantılı partisi diye muhatapsızlığı münasip görülmüştür. Oysa HDP’nin siyasi anlayışın da üç yıl evveli ile mevcut zaman diliminde ki anlayışın da hiçbir fark yokken, Devletin bu tutarsızlığı saygınlığını, ciddiyetini ve Millet nezdinde ki inandırıcılığını da lime lime eden önemli yanlışlardandır.

Hatta yeni bir çözüm sürecinin tekrar gündeme alınacağını var sayacak olursak, Devlet yine HDP’yi muhatap alacak ve yine bu çözüm sürecinin baş aktörü olarak bu partinin yetkilileri ile görüşecektir. Her ne kadar terörist ile müzakere edilmez gibi mantıklı bir görüş olmasına karşın ve Devletin de deklere ettiği bu anlayışa, Bizatihi Devletin ne kadar uygun davranışlar sergilediği ise ayrı bir çelişki ve ayrı bir yazının konusu durumundadır.

Mevcut partinin terörün sözcüsü, terörün destekçisi, bizatihi koruyup kollayanı, açık ve aşikâr bağı ve bağlantısı olduğuna dair birçok yazı kaleme almış bir kişi olarak, Devletin ise bütün bu verilere karşın tutarsız davranışlarını da kaleme almak zorunluluğu içerisindeyim.

Devlet, üç büyük şehir belediye başkanını görevden alırken, başkan ve belediyenin terör ile olan bağından ve belediyenin teröre maddi destek sağladığından hareketle böylesi bir tasarrufta bulunduğunu deklere etmiştir. Ama aynı devlet, terörün destekçisi, organik uzantısı, mecliste ki sözcüsü diye tanımladığı HDP için yaklaşık yüz milyon ( trilyon ) hazine yardımı yardımı yapacak kadar da büyük bir çelişki içerisindedir.

Mevzu edilen üç büyük şehrin bütün gelirlerini yan yana, alt alta ve üst üste koysanız dahi böylesi bir rakama ulaşmaları mümkün değilken, adeta Devlet tarafından finanse edilmiş bir terör destekçisi parti görünümü ortaya çıkmış değil midir!?

Bu denli büyük çelişkileri barındıran terör anlayışımız ve uygulama tarzımız ile terörü çözeceğimiz iddiası da maalesef istenilen kabulü görmekten yana tüm inandırıcılığını yitirmektedir. Bütün bu ortaya koyduğumuz veriler ışığında Devletin, evvel sorununun bizatihi kendisinden kaynaklandığını, karışık, tutarsız ve çelişik davranışlarının esas sorun olduğu bilinci ve gerçekliğini kavraması ve kabullenmesi ile birlikte bütün bunları ortadan kaldırarak yeknesak bir politika izlemesi gerekmektedir.

Devletin, bir olay ve olguyu tanımlarken evvela kendi çalışma prensibi ile mutlak uyum, ahenk ve pratize edilebilir bir mantık ile yaklaşım sergilemesi gerekmektedir. Aksi bir davranış da düşeceği çelişik ve tutarsız politikalar bütün saygınlığını ve inandırıcılığını da tırpanlayacaktır.

Böylesi bir durum da ise çözülmesi iddia edilen problemin çözümü bir kenara, daha bir kronik ve akut hale getiriyor olmasının yanı sıra, daha başka sorunların doğumuna sebebiyet vereceği de sayısız tecrübeler ile sabittir.

Devlet, kendisini çok iyi tanımalı, tanımlamalı ve bütün bunları yaparken de son derece samimi ve kararlı olmalıdır. Bu sac ayaklardan bir tanesinin eksik ve ya ciddiyetten uzak uygulanması, artık tahammül edilebilir bir sınır da değildir.

Devletin ciddiyeti, samimiyeti, Adil, doğru ve hukuk merkezli yapılanması ile birlikte pratize ediyor olması, o Devletin ömrünü ve sempati sınırlarını da genişleteceği dikkate değer bir gerçektir.

Çelişkileri, tutarsızlıkları, ciddiyetsizlikleri ve kararsızlıkları ile Devlet, hem kendi ve hem de Milletini ciddi bir tehlikenin orta yerine bıraktığı bilincini de bir an evvel kuşanmalıdır. Uygulanan bu sakat ve yanlışlıkların geri dönüşümü yine bizatihi Devletin zarar hanesine yazılıyor olmasıyla birlikte, Milletin de heba olmasının en büyük gerekçesidir.

Dik, düz, kararlı, istikrarlı, tutarlı, adil ve hukuk merkezli bir Devlet, BU MİLLETİN EN DOĞAL HAKKIDIR